Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından her ay periyodik olarak açıklanan Eylül ayına ilişkin İktisadi Yönelim İstatistikleri ve Reel Kesim Güven Endeksine göre Eylül’de bir önceki aya göre 0,9 puan azalarak 105,3 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi (RKGE-MA) ise 0,5 puan yükselerek 105,7’ye ulaştı.Son üç aya yönelik yapılan değerlendirmelerde, üretim hacmi ve iç piyasa sipariş miktarında artış bildirenler lehine olan seyir biraz güçlenerek devam etti. İhracat sipariş miktarında ise bir önceki ayda azalış bildirenler lehine olan seyir bu defa artış bildirenler lehine döndü.Mevcut toplam siparişlerin ve mevcut mamul mal stokları seviyesinin mevsim normallerinin altında olduğu yönündeki değerlendirmeler ise zayıflayarak devam etti. Çok tabii olarak küresel pandemikovid-19 koronovirüs vakaları açısından yaşanan belirsizliğin geldiği noktada vakalardaki artış hızının istenen seviyelere indirilememesi de bir kısım olumsuzluklarda etkili rol oynuyor. Özellikle pandeminin ekonomi üzerindeki etkilerine baktığımızda görünürde hiç de azımsanır seviyelerde değil.
* * *
Hal böyle iken,yıl sonuna doğru gelecek üç aya yönelik yapılan değerlendirmelerde, üretim hacmi ve iç piyasa sipariş miktarında bir önceki ayda artış bekleyenler lehine olan seyir
zaman içinde göreceli olarak zayıflarken,ihracat sipariş miktarında ise bir önceki ayda artış bekleyenler lehine olan seyir güçlenerek devam ediyor. Gelecek üç aydaki istihdama ilişkin artış yönlü beklentiler de zayıfladı, gelecek on iki aydaki sabit sermaye yatırım harcamasında azalış bekleyenler lehine olan seyir de bu arada zayıflama gösterdi.Ortalama birim maliyetlerde, son üç ayda artış olduğunu bildirenler lehine olan seyir güçlendi, gelecek üç ayda artış olacağını bekleyenler lehine olan seyir ise zayıfladı. Gelecek üç aydaki satış fiyatına ilişkin artış yönlü beklentiler de zayıfladı. Gelecek on iki aylık dönem sonu itibarıyla yıllık ÜFE beklentisi bir önceki aya göre 0,7 puan artarak yüzde 13,0 seviyesinde gerçekleştiği izlendi.Buna karşın içinde bulunduğu sanayi dalındaki genel gidişat konusunda, bir önceki aya kıyasla daha iyimser olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 13,6’ya, aynı kaldığını belirtenlerin oranı ise yüzde 67,5’e gerilerken, daha kötümser olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 18,9’a yükseldi.
* * *
Gerçekte sektörler itibarıyla reel anlamda döviz kurunda meydana gelen yükseliş yönündeki dalgalanmalar daha ziyade girdi fiyatlarını da olumsuz etkilerken; tüketim konusu olan tüm kalemlere kademeli olarak yansıma yapması muhtemel görüldüğünden; yeni zamların kapıda olması da kaçınılmaz bir durum.Dolayısı ile nominal döviz kurunda gözlenen imlerin fiyatlara ve enflasyona geçi etkisi bazı kanallardan çalı maktadır. Her eyden önce, döviz kurunda gözlenen artı ithal mal fiyatlarını artırdığı için ithal hammadde veya ara malı kullanılan ürünlerin ve ithal tüketim mallarının fiyatlarını artıracaktır. Bununla birlikte, ekonomide dövizle yapılan işlemler, yani dolarizasyoneğer önemli bir seviyede ise üreticiler dövizde gözlenen artışı kendi ürettikleri ve sattıkları mal ve hizmetlere, tüketicilerin talebini de göz önünde bulundurarak aynı oranlı zam yapmak isteyeceklerdir. Normal şartlarda dövizdövizkurundaki artış yurt dışından gelen malları daha pahalı yaptığı gibi yurt içinde üretilenmalları ihracat için daha cazip hale getirmektedir. Bu ise bizim yurt dışından yaptığımızithalatı azalttığı gibi yurt dışına yapılan ihracatı da arttırır. Göreceli az malın bulunduğu birortamda ise dolayısı ile fiyatlar da artacaktır.
* * *
Sonuç olarak,döviz kurundaki hareketler çeşitli sektörlerdeki fiyatları,girdi fiyatlarıyada endekslenme yoluylafarklı şekilde etkilemektedir.TEFE enflasyon oranın TÜFE enflasyon oranına göre reeldöviz kurundan daha fazla etkilenmiş olduğunu göstermiştir. Bununla beraber reel kur en fazla İmalat Sanayini etkilerken en az da olsa yansımalı şekilde tarım kesimini etkilemektedir. Uygulamada döviz kurundaki hareketlenmeden doğan dalgalanmaların girdi fiyatlarındaki olası artışlar yönünden en son etapta tekstil sektöründe kendini gösterirken;İstanbul Tekstil Ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, ihracatta hammadde girdilerinin daha çok dolar bazlı olduğunu, bu durumun da avro bazlı satış yapan ihracatçıya avantaj sağladığını kaydetti. Risk olan konunun ise yüksek dövizden maliyet hesabı yapıldıktan sonra günün sonunda kurun düşmesi olduğunu dile getiren Öksüz, “ Hammaddeyi iç piyasadan bile alsak uluslararası fiyat geçerli olacağı için maliyetlerimiz artacak. Fakat vitrin ayağında fiyatlara yansıması ancak gelecek yılın sezonunda olur. Çünkü kış sezonu için fiyatlamalar yapıldı” dedi. Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Sinan Öncel de iç piyasada kullanılan hammaddelerin önemli kısmının döviz cinsinden olduğunu belirterek bunun fiyatlara yansımasının kaçınılmaz olacağını belirtti. Öncel, “Perakendeci fiyatlamayı yaparken her zaman tüketicinin alım gücünü göz önünde bulundurur ve bu tarz maliyetleri sineye çeker. Fiyatları minimumda artırmaya çalışır”şeklinde açıklamada bulunması da tekstil ürünleri üzerindeki zam yansımasının önümüzdeki sene olacağını gösteriyor.