Öncelikle bu yılki son verilere göre bilgilendirme yapmak gerekirse;Hazine ve Maliye Bakanlığı, 30 Haziran itibarıyla açıkladığı brüt ve net dış borç stoku,Hazine garantili dış borç stoku ve kamu net borç stoku ile AB tanımlı genel yönetim borç stoku verilerine göre, Türkiye’nin brüt dış borç stoku 446,9 milyar dolar oldu.Stokun milli gelire oranı yüzde 61,9 hesaplandı.Türkiye’nin net dış borç stoku da aynı dönemde 268,3 milyar dolar oldu. Stokun milli gelire oranı yüzde 37,2 olarak kayıtlara geçti. Söz konusu dönemde Hazine garantili dış borç stoku 14,7 milyar dolar olurken;Kamu net borç stoku ise bu dönemde 591,4 milyar lira olarak gerçekleşti. Stokun milli gelire oranı yüzde 14,8 olarak açıklandı.Bu kapsamda bir genelleme yapmak gerekirse, Türkiye’de de yaşanan yüksek enflasyon esas olarak bütçe açıklarından kaynaklanmaktadır. Yapılan birçok çalışma, yüksek enflasyonun temel nedeninin geleneksel mali dengesizlikler ve monetizasyon ötesinde süre gelen bütçe açıklarının finansman şeklinin yarattığı enflasyon ilişkisini ortaya koymaktadır. Bu anlamda, enflasyonu yönlen diren beklentilerin bütçe açığının yarattığı belirsizliklerden olumsuz yönde etkilenmemesi kaçınılmazdır. Bütçe açıkları ile mücadele edilmediği ve borçların sürdürüle bilirliği ile ilgili kay gılar sorgulandığı sürece ne yapılırsa ya pılsın piyasadaki enflas yon beklentileri aşağı yönlü bir hareket göstermemektedir.
* * *
Hadiseye bu açıdan yaklaştığımızda, yüksek enflasyon yaşa yan gelişmekte olan ülke ekonomilerinde sürdürülemez kamu açıkla rının enflasyonist beklentileri körükleyeceği iktisat literatüründe genel kabul görmüştür. Finansman olarak borç lanma ile vergileme arasında bir karşılaştırma yapılırsa borç lanma vergilemeye göre daha az anti enflasyonisttir.Tam istih dam dönemlerindeki geniş çaplı borçlanmalar,enflasyonist bas kıların sürmesini sağlar.Borç servisi sorunu yaşayan ülkelerde vergi tabanları, gelecekteki borç anapara ve faiz ödemelerini karşılayabilmek için eşit olmayan bir şekilde artmaktadır. Yük sek oranlarda vergilendirme uygulanmaktadır.Vergi oranları nın arttığı ve bunun yanında döviz kurunun belirsiz oluşu ile ih racat olanaklarının artmadığı bir toplumda enflasyonist bekle yişler de artmaktadır.Dolayısı ile de kamu borçlanma ihtiyacı kamu finansman dengesini bozarak enflasyonist baskı ortaya çıkarmaktadır.Böyle bir ortamda ise kamu açıklarından kaynak lanan yüksek borçlar borç yükü ile hafifletilmeye çalışılırken enflasyonun artışına neden olacak ve para politika sının işleyi şini çok tabii şekilde olumsuz etkileyecektir.
* * *
Genel olarak, iç borçlanmanın ekonomideki talep miktarını art tırıcı,arz miktarını ise kısıcı etkileri dolayısıyla toplam talep ve toplam arz arasındaki dengeyi bozarak fiyatlar genel seviyesi nin sürekli yükselmesine neden olduğu söylenebilir. Başka bir ifade ile iç borçlanma talep enflasyonunun doğmasına neden olan faktörlerden biridir, Bunun en önemli nedeni borçların ya tırımlara değil tüketim harcamalarına ya da borç servisine yö neltilmesidir.Öyle ki Devlet,tahvil ya da bono satışı karşılığı topladığı kaynakları, mal ve hizmet satın almakta kullanır ve bu yolla söz konusu fonların ekonomiye dönmesini sağlarsa,fiyat lar genel seviyesini yani enflasyonu arttırıcı bir etki meydana getirir.Bir taraftan da yapısal ve sürekli açıkların kapatılmasın da bir iç borçlanma kaynağı olarak Merkez Bankası kaynakları nın kullanılmasının kaçınılmaz sonucu enf lasyondur. Bilindiği gibi merkez bankası finansmanı, kısa va deli avans, hazine bo nosu ve devlet tahvili yoluyla bankanın hazineye verdiği kaynak ları kapsamaktadır.Merkez bankası kaynaklarından kamu açıkla rının finansmanı emisyon artışı,parasal taban genişlemesi ve pa ra arzı artışı yoluyla toplam talebi çoğaltarak fiyatlar genel düze yinin yükselmesine yol açmaktadır.Bu bağlamda, genel ekono mik yapıda atıl kapasitenin olmadığı ve toplam arz esnekliğinin düşük olduğu durum larda para yaratımı yoluyla kamu açıkları nın finansmanının enflasyonist etkisinin son derece kuvvetli ol duğu söylenebilir.Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de, kişi ve firma lardan borçlanmada görülen zorluklara bağlı ola rak bankalardan borçlanma çok daha yoğun başvurulan bir yön temdir. Burada merkez bankasından veya ticari bankalardan yapı lan borçlanma çoğunlukla bir para yaratılması ile sonuçlan makta dır.Ancak merkez bankasından borçlanmada nakit para ve mevdu at olarak para stokunda doğrudan bir artış olacağı için ki ticari banka lardan borçlanma durumunda para stokunda artış olması birtakım koşullara bağlı olarak gerçekleşmektedir bu iç borçlanma kaynağı enflasyonist dinamikler üzerinde çok daha belirgin bir baskı yara tacaktır.
* * *
Sonuç olarak,genel anlamdaki teorik yaklaşımların ortak özelliği, borçlanma ve enflasyonun birbirini etkilediği konusunda hem fikir olunmasıdır. Bu etkileşimin nasıl gerçekleştiği konusunda ise ağırlıkta olan görüş, her iki borçlanma türünün enflasyonist etkiye sahip olduğu yönündedir.Kısaca, borçlanmanın enflasyon oranını artırıcı etkiye sahip olduğu görüşü hakim görüştür.Bunun yanında borçlanmanın bazı safhalarının deflasyonist etkiye sahip olduğu konusunda da fikirler mevcuttur. Borçlanmanın enflasyo nist etkisi incelenirken borç stokundaki artış sonucu faiz borç sarmalı, merkez bankasından borçlanma ve bunun sonucunda para basma ve üretim maliyetlerini artırıcı etkileriyle karşılaşıl maktadır. O halde borçlan manın diğer olumsuz etkileri ile birlikte enflasyonist etkisi dolayı sıyla olağan finansman türü olarak değil olağanüstü bir finansman türü olarak algılanması ve ekonomik karar alıcıların her fırsatta borçlanmaya başvurmamaları gerek mektedir. Borçlanma ancak zorunlu hallerde son finansman seçe neği olarak kullanılmalıdır. Bu zorunlu haller ise Klasiklerin de belirttiği gibi büyük miktarlı yatırımlar, doğal afetler ve savaşla rın finansmanı olmalıdır. Bütçe açıklarının finansmanında kullanı lan borçlanma ise süreklilik gös termemelidir.