Öteden beri bilindiği gibi Türkiye daha önce tarım ve hayvancılık sektörleri açısından gıda ürünleri üretiminde kendi kendine yetebilen yedi ülkeden bir tanesiydi. Ancak zaman içinde her iki sektörde de uygulanmakta olan yanlış politikalar Ülkemizdeki tarım ve hayvancılık sektörlerimizin açıkça gerilemesine neden oldu.Bu kapsamda Ankara Üniversitesi Tarım Politikası ve Yayım Ana Bilim Dalında görev yapan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk tarafından hazırlanan “Covid-19 Sonrası’nda Tarım Politikalarının Geleceği” raporuna göre, Türkiye üretime dayanmayan tarım politikaları nedeniyle kendine yeterli olmaktan uzak bir profil çiziyor.Rapora göre tarımdan ciddi bir kopuş var. Çiftçilerin yaş ortalaması 55’e yükseldi. Corona virüsü salgını ile birlikte tarım ve gıda sektörünün geleceği dünya gündeminin ilk sıralarına yerleşirken, pandemiye bu alandaki kırık karnesi ile yakalanan Türkiye’de tarımdan kopuş ve mevsimlik işçi problemi kırmızı alarm veriyor. Ankara Üniversitesi Tarım Politikası ve Yayım Ana Bilim Dalında görev yapan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk tarafından hazırlanan “Covid-19 Sonrası’nda Tarım Politikalarının Geleceği” raporuna göre, Türkiye üretime dayanmayan tarım politikaları nedeniyle kendine yeterli olmaktan uzak bir profil çiziyor.Gülçubuk;” “Türkiye’nin ülke genelinde tarımdan ciddi bir kopuş yaşadığını görüyoruz. Türkiye’de çiftçilerin yaş ortalaması 55’e yükselmiştir. Ayrıca genç nüfus bugün çoğunlukla tarımla uğraşmayı ve kırsal bölgelerde yaşamayı tercih etmemektedir” ifadelerine yer verilen raporda, salgın ve ticaret savaşlarının Türkiye’de gıda fiyatlarını dünyanın tersi yönünde artırdığına işaret edilerek mayıs itibarıyla gıda fiyatlarındaki yükselişin yüzde 12’ye dayandığı ve Türkiye’nin zorlu bir viraja girdiği de vurgulanıyor.
* * *
Türkiye’de olduğu gibi üretime ve kaynak verimliliğine dayanmayan tarım politikalarının sürdürülebilir ve kendine yeterli üretime cevap vermediğine işaret edilen raporda, hem salgın hem de savaş ve doğal afetler anında, tahıl ve baklagil stoklarının her ülke için önem taşıdığı da dile getiriliyor.Ayrıca “Türkiye’nin ne yazık ki bu ürünlerde bir açığı bulunmaktadır ve bu fiyat artışlarında etkili olmaktadır.”vurgusu da yapılıyor. Buna ek olarak, FAO Tahıl Fiyat Endeksi’ne göre, dünyada tahıl fiyatları mart ayında şubata göre yüzde 1.9 gerilediğine işaret edilirken; Kuzey Afrika’nın artan ithalat talebi ve Rusya’nın uyguladığı ihracat kısıtlamalarının etkisiyle uluslararası buğday fiyatları düştüğüne değiniliyor. Raporda Türkiye’de ise bazı tahıl ürünlerinin fiyatları aynı dönemde yüzde 1.6 arttı” tespitlerine yer verilirken bu gelişmelerin üretim, fiyat artışları, kırdan kente göç, azalan çiftçi sayısı gibi konularda sıkıntılar yaşayan Türkiye’yi kalıcı önlemlere zorladığı da belirtiliyor. Rapor detayında tarımda ve gıdada uygulanan tekelleşmenin toplumun geneline bir faydasının dokunmadığına da dikkat çekilerek, çözümün başarılı kooperatif örnekleri ile örgütlü çiftçilerde olacağı vurgulanıyor. Raporda ek olarak yaklaşık 50 ilde çalışan ve sayılarının 600 bin olduğu tahmin edilen mevsimlik tarım işçilerinin sağlıklı bir tarım politikası üzerinde büyük yer tuttuğuna da dikkat çekiliyor.
* * *
Sonuç olarak, bu gerileme sadece tarım sektöründe olmayıp; aynı benzer durum hayvancılık sektöründe de söz konusu. Bu çerçevede değerlendirmede bulunan uzmanlara göre büyükbaş hayvancılığımızın temel sorunları altyapı yetersizliği ve gerekli organizasyon olmaması; şu andaki politikaların üretenden yana değil, aracı kurumları zengin etmeye yönelik olması ve fiyat istikrarının oluşmaması gibi sorunlar olduğu ifade edilirken; Ülkemizde son yıllarda hayvancılık konusunda etkili olabilecek yeterli politikalar üretilmemesi ve Avrupa Birliği’nin ihracat sübvansiyonları ile desteklenen hayvan ve hayvansal ürünlerini ithal ederek yerli üreticinin para kazanamaması sonucu yok olma noktasına gelmiştir.” Vurgusuna yer verilirken; diğer taraftan da; Türkiye'de hayvansal üretimin istenilen oranda gelişmemesinin önemli nedenlerinden biri de hayvansal üretimin tarım sektörü içerisinde sanki bir alt sektörmüş şeklinde algılanması ve bu anlayış çerçevesinde yeterince gerektiği gibi desteklenmemesidir. Tarım kesimine uygulanan doğrudan ve dolaylı teşvik ve desteklemeler de bir anlamda hayvansal üretimin gerilemesine sebep olmuştur. Bunun en güzel örneği bugüne kadar uygulanmış olan hububat taban fiyatlarıdır. Bu politika en azından yem bitkileri üretiminin önünde bir engel teşkil etmiştir.”denilmekle beraber; kanatlı sektörü dışında ülkemiz hayvancılığı kendi çıkarlarımız yönünde hızla ele alınmalı, yalnız AB kriterlerine terk edilmemelidir. Yıllarca kendi politikası olmayan bu sektörde, geç kalınmışlık henüz sonradan telafi edilemeyecek boyutlara ulaşılmadan gerekli tedbirler alınması da bu yönden büyük önem taşımaktadır