Geçmişte bir dizi açılanan paketler sonrasında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan“Yeni Dengelenme” “Yeni Normal” ve “Yeni Ekonomi” anatemalarına eşlik eden şekilde açıklanan Yeni Ekonomi Programına göre (2021-2023) YEP'in ilkini Eylül 2018’de açıkladıklarını, o günlerde Türkiye’nin yurt dışı kaynaklı spekülatif kur ataklarının oluşturduğu finansal ve makroekonomik dengesizliklerle yoğun bir şekilde mücadele ettiğini anımsatırken,programın ilk yılını dengelenme süreci olarak ilan ettiklerini vurgulayarak, uyguladıkları kararlı politikalarla dengelenme sürecinde Türkiye'nin muazzam başarı elde ettiğinin altını çizdiğine işaret ettiği izlendi.Albayrak, Ağustos 2018'de7,20’lere kadar yükselen dolar kurunu 2019 yıl sonu itibarıyla 5,95'lere indirdiklerini, yüzde 25’lere kadar yükselen Tüketici Enflasyonu'nu (TÜFE) yüzde 10-11 bandına düşürdüklerini de hatırlatarak 50 milyar doların üzerindeki cari işlemler açığını cari fazlaya çevirdiklerini ifadeyle "Daralmaya başlayan ekonomik faaliyeti yeniden hareketlendir dik ve 2019’un son çeyreği itibarıyla yüzde 6,4’lük büyüme oranını yakaladık. Tam bu dengelenme sürecinin sonuna yaklaşırken yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının başlamasıyla ekonomimiz ve dünya ekonomileri tarihte eşine az rastlanır şiddette yeni bir sınama ile karşı karşıya kaldı. Tüm dünyada ekonomik faaliyet çok sert bir şekilde yavaşladı. Kimi ülkeler ekonomilerini ve sınırlarını tamamen kapattı. İşsizlik bütün dünyada çok hızlı şekilde arttı. Belirsizlik ortamında sermayenin altına ve rezerv paralara yönelmesi neticesinde Türkiye gibi özellikle gelişmekte olan ülkelerin para birimleri ciddi anlamda bütün dünyada değer kaybetti. Birim maliyet artışlarına kur geçişkenliği de eklenince enflasyon oranımızdaki aşağı yönlü trend yerini yatay bir seyre bıraktı." Dediği görülü yor.
* * *
Çok tabii olarak 2020 yılına ait büyüme rakamı için de değerlendirme yapan Albayrak;”Türkiye ekonomisinin 2018-2020 döneminde karşı karşıya kaldığı iç ve dış şoklar nedeniyle potansiyelinin oldukça altında büyüdüğüne dikkati çekerken;2021 yılında, ertelenen tüketim ve yatırımların devreye girmesi ve turizm gelirlerindeki normalleşmeyle birlikte büyümenin yüzde 5,8 olmasını tahmin ettiklerini ifade etmesi ise, daha şimdiden abartılı bir açıklama gibi görünüyor. Diğer taraftan döviz kurundaki devresel dalgalanmadan kaynaklı olarak güçlü maliyet artışı baskısıyla kârları oldukça düşen tarım ve hayvancılık sektörleri nezdinde sürdürülebilirlilik koşulları ise ciddi şekilde daralıyor. Önemli bir tarım ülkesi olan Türkiye’de çiftçiler, girdi maliyetleri nedeniyle ürettiğinin karşılığını alamamaktan yakınıyor. Çiftçinin yıllardır çözülemeyen bu sorunlarına bir de koronavirüs nedeniyle ihracat endişesi eklendi. Son yıllarda Türkiye'de tarım sektöründe istihdam hayli düştü.Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verileri aslında problemin kaynaklarına ilişkin önemli bilgiler sağlıyor.Buna göre Türkiye’de çiftçi sayısı son 12 yılda yüzde 48 azaldı. Tarım alanları da son 18 senede yüzde 12,3 düştü. Sebze bahçeleri alanı ise aynı dönemde yüzde yaklaşık 15 küçüldü.SGK verileri kayıtlı çiftçi sayısının her yıl giderek nasıl azaldığını ortaya koyuyor.Özellikle son 10 yılda düzenli ve ciddi bir düşüş söz konusu. 2008’de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı 2019’de 600 bine kadar düştü. Bu veriler, kayıtlı çiftçi sayısında 2008’den bu yana 541 bin 600 azalma anlamına geliyor. Bu da yüzde 48'lik düşüşe karşılık geliyor. Düşünün özellikle 2011’den sonra hızlandığı görülüyor. 2018'den bu yılın şubat ayına kadar, çiftçi sayısında 111 binlik bir azalma meydana geldi.TÜİK verilerine göre tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı ise 2002’de 7 milyon 458 bin kişiyken, 2020 Şubat ayı itibariyle 4 milyon 157 bin kişiye geriledi. Bu da son 18 yılda 3 milyon 301 bin daha az tarım çalışanı anlamına geliyor. Tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısının yüzde 44 azaldığı ortaya çıkıyor.
* * *
Sonuç olarak,İkinci önemli gösterge ise tarım alanlarının azalması. 2002’de 26 milyon 579 bin hektar olan tarım arazisi 2019’de 23 milyon 94 bin hektara kadar düştü. Buna göre tarım alanları 18 senede yüzde 12,3 azaldı. Hayvancılık sektöründe ise durum tarım sektöründen farksız.Son birkaç yıldır pahalı girdiler ve düşük satış fiyatları nedeniyle çok stresli ve yorgun ilerleyen hayvancılık sektörü salgın öncesinde et ve süt fiyatlarının bir nebze yükselmesi ve döviz kurundaki dengelenme sayesinde olumlu bir hava yakalanmışsa da,büyükbaş hayvan ve kanatlı hayvan işletmelerinde önemli bir yem kalemi olan ve neredeyse tamamen ithalata bağımlı olduğumuz gerçeğini de kabul etmek gerekiyor.