Öyle görünüyor ki geçtiğimiz Aralık/2021 ayında muhtelif nedenlerle ertelenen zamlardan elektriğe %52 ile %130 arasındaki zamla,doğalgaza yapılan yüzde 25'lik zamlara ek olarak akaryakıta güncellenerek yapılan zamların Ocak/ 2022 ayının ilk haftasında bir anda gündeme gelmesiyle; üretici fiyat endeksi ile tüketici fiyat endeksi arasındaki makası olabildiğince açtığı görüldü.Bu anlamda ÜFE-TÜFE arasında rekor seviyeye çıkan makas (%80 üretici fiyatları enflasyonuna karşılık %36 tüketici fiyatları) maliyet baskılarının boyutunun daha net anlaşılmasını sağladı.Çok tabii olarak 2022 ilk üç ayda mevcut resmi TÜFE enflasyonu seviyesine (%36) en az 20 puan daha eklenecek. ENAGru bu TÜFE seviyesinin yıllık olarak üç hanelere yükselmesini öngörmesi ise gerçekçi bir yaklaşım olarak görülüyor.Yani diğer bir tabirle önümüzdeki aylar itibarıyla hiperenflasyona doğru adım adım yaklaşma süreci de yaşanabilir. Üstelik ne kadar da engellenemeye çalışılırsa çalışılsın reel faiz seviyesi eksi %20’nin üzerinde olduğu bir ortanda bu enflasyon seviyesi ve bu reel faiz ile TL’nin de yeniden baskı altına girmesi ve değer kaybetmesi kaçınılmaz. Bunu söylemek ise ayakları yere sağlam basanlar için resmen ekonomik gerçeklik de denilebilir.
* * *
arada şunu da belirtmekte yarar var; tüm bu gelişmelere rağmen görünür o ki,TCMB yine de faiz indirmeye devam edecektir.Açıklamalardan aksi anlaşılmıyor.Merkez Banka sının olası faiz kararı öncesinde ilk üç ayı izleyeceğiz sözü ne karşın Cumhurbaşkanı’nın faiz indirimlerine de devam beyanatı var. Bu da reel faiz seviyesini görülmemiş yerlere düşürürken,TL’nin üzerindeki baskıları da muhtemelen artı racaktır. Diğer yandan da TÜİK yıllık TÜFE enflasyonu %36 iken ENAGrubu %82’dekaldı.Dolayısıyla endeksle necek enflasyonun gerçekliğinin tartışıldığı bir ortamda TÜFE’ye endeksli tahviller de KKM’den daha fazla ilgi görse de, döviz mevduatlarında beklendiği gibi de çözülme için yeterli olmayabilir. Olayın diğer bir görünmeyen yönü ise; enflasyon düşerken değil yükselirken TÜFE ye endeks lenmesi Hazine adına önümüzdeki yıllarda çok hızla faiz giderlerinin artması anlamına geleceği de unutulmamalıdır.
* * *
Siyasi otorite her ne kadar iktisadi bozulmanın maliyetini hafifletmeye çalışsa bile; bildik yöntemler dışına çıkılarak ne olacağı belirsiz olan politikalara yönelme durumunda enflasyonun bir anda yukarı yönlü pik yaparak daha hızlı bir şe kilde yükselirken;hiperenflasyon sürecine doğru gidişi çabuk laştıracağı da kaçınılmaz olurken;bir taraftan da kredi Garanti Fonu’ nun genişletilerek kullanılacağının açıklanmasıyla TCMB’nin parasal genişlemesinin hız kazanacağını ve yüksek enflasyonu daha fazla besler hale dönebileceğini de anlatıyor. Nitekim bu anlamda GoldmanSachs'ın müşterilerine gönderdiği notunda "Mevsim etkisinden arındırılma mış aylık enflasyonun sürpriz biçimde yüzde 13.6 seviyesi ne yükselmesiyle Türkiye'de enflasyonun birinci çeyrekte yüzde 40 seviyesini aşacağını ve yılın büyük bölümünde o seviyede kalacağını tahmin ediyoruz" değerlendirmesi boşu na yapılmış bir tahmin değil.
* * *
Sonuç olarak, GoldmanSachs’ın raporunda yer alan değer lendirmede;"TL'deki volatilite dikkate alındığında enflas yon tahminlerindeki belirsizlik olağandışı şekilde yüksek ve yukarı yönlü.İdari ve kısmi mali önlemlerle desteklenen yüzde 14 seviyesindeki politika faizinin TL'yi sürdürülebilir biçimde dengeleyebilme konusunda başarılı olamayacağına yönelik görüşümüzü sürdürüyoruz"vurgusuna ek olarak, “Yetkililerin TL'ye istikrar kazandırmak için seçtiği olağan dışı politika tercihlerini sürdürdükleri göz önüne alındığında bunun gerçekleşeceğine yönelik inancımız güçlü olmasa da, tahminlerimiz ikinci çeyrekte faiz oranlarının sert biçimde yükseleceği yönünde" şeklindeki açıklamanın iktisat teorileri ve gerçeklerle bire bir bağdaştığı da görülüyor.Hal böyle iken Türkiye sathında enflasyon oranının hızla arttığı bir dönemde bir kısım mihrakların döviz kurundaki zaman zaman ortaya çıkan şokları bahane ederek kısa günün kârı diyerek zam yaptırımına başvurması bir taraftan halkın alım gücünü ciddi şekilde düşürürken;bunun yanı sıra stokçuluk ve vurgunculuk edimini de yaygınlaştırarak vatandaşın çift yönü sarmala maruz kalmasına neden olmakta,bunun yanında fiyatı artan ürünlerin yukarı yönlü artışlarla fiyatlarının yapışkan olması sebebi ile her ne kadar döviz kurunda göreceli bir düşme gerçekleşse bile bu ürünlerin artan mevcut fiyatlarının aynı kaldığı da bilinen bir durum.Yani kısaca bu zam furyasında kısa günün kârı diyerek haksız zam yapanların da artan yüksek enflasyona katkıda bulundukları da alenen görünen bir durum.