Bilindiği gibi Türkiye İstatistik Kurumu’nun NİSAN/2021 Ayı enflasyon verilerinden Yİ-ÜFE’ye bakıldığında Üreticiye yansıyan enflasyon ise, aylık bazda %4,34 artarken, yıllık karşılığı %35,17 ile son 29 ayın zirvesine çıktı.Üreticiye yansıyan enflasyonunun tüketici enflasyonunun iki katı olduğunu ta baştan not etmek gerekiyor. Bu arada da TCMB’nin yakından takip ettiği ve kontrol edilebilir enflasyon olan C tanımlı göstergede (çekirdek enflasyon) yıllık gerçekleşme %17,77 ile manşet TÜFE’nin de oldukça üzerinde gerçekleşti.Dünyada artan gıda fiyatları ve beraberinde baz metallerin değer kazandığı bir ortamda, dünya enflasyon endişesi yaşarken, dünkü rakamlar ardından TCMB’nin yıl sonu için hedeflediği %12,2 enflasyon hedefinin de pek de gerçekçi olmayacağını; TCMB’nin öngörüsünün aksine, Nisan ayında enflasyonun tepe yaptığına da henüz ikna olunmuş değil. Hal böyle iken,İstanbul Sanayi Odası ile Markit işbirliği ile açıklanan en son Türkiye imalat sanayi PMI endeksi, Nisan ayında 50,4 değerini aldı. Verinin 50 seviyesinin üzerinde gelmesi büyümenin devam ettiğini gösterse de, endeks seviyesi son 11 ayın en düşük düzeyinde gerçek leşerek ivme kaybına işaret ediyor.
* * *
Diğer taraftan da küresel mali piyasalarda ise Mayıs ayının ilk günü iyimser bir şekilde kucaklanırken; Avrupa’da açıklanan Euro Bölgesi imalat sanayi PMI rakamının güçlü, ABD’de açıklanan imalat sanayi ISM endeksinin ise tahminlerin altında kalması, piyasaların adeta yüzünü güldürmüş pozisyonda. Bu durumu açıklamak açısından on dönemlerde,ABD tahvil faizlerinde yaşanan yükseliş,ABDekonomisinin ivme kazandığını ve ısınmaya başladığını bizlere anlatarak FED üzerinde baskı kurmuş, piyasaları ise ultra gevşek para politikasından çıkılacağı yönünde strese sokmuş haliyle buna göre de risk iştahı da düşme noktasına gelmişti. Bu gelişmeler devam ederken Dünyada havanın birden iyileşmesine ve risk iştahının artmasına elbette Türk Mali piyasaları da kayıtsız kalamadı.Görünüme göre USDTRY kurunda, 8,18 – 8,48 geniş bandının içerisinde yer almayadevam ederken, geçildiği yöne doğru hareketin ivme kazanmasını bekliyoruz.Dönem dönem yaşanan küresel iyimserlik ile bandın alt tarafı test edilse de, içeride havanın pek de iyimser olmadığını da öncelikle not etmek gerekiyor.Çünkü halen Türkiye’nin halihazırdaki CDS Risk Primi 5 Yıllık 417,66% 0,00 larda yüksek konumunu halen muhafaza ediyor. Diğer açıdan çift rakamda seyreden yıllık enflasyonun kur şokları ile birleşerek girdi maliyetlerinde yarattığı süreğenlikle yapışkanlaşan fiyat artışları neredeyse yaşamın ayrılmaz parçası haline geldi. Özellikle gıda fiyatlarındaki yüksek artışlarla beslenen enflasyonun dinamik pozisyon da kendine geniş hareket alanı bulması durumu daha da güçleştiriyor.
* * *
Sonuç olarak, TCMB’nın en son Nisan/2021 Ayına ait açıkladı ğı cari yıl sonu TÜFE beklentisi olan yüzde 13,12’yi tutturması mümkün olmadığı gibi değişen şartlar sebebiyle hedeflediği bu enflasyon oranını arka arkaya revize etmesi gerekecek. Çünkü TÜİK’in Nisan/2021 Ayı Yİ-ÜFE enflasyon oranı aylık bazda %4,34 artarken, yıllık karşılığı %35,17 ile son 29 ayın zirvesine çıkmış göründüğünden; bu artışların sonraki aylara kademe kademe yansıması da kaçınılmaz olacak. Kaldı ki piyasalardaki gerçek reel enflasyon denilen halkın enflasyonu neredeyse %30 -35 arasında çarşı-pazar fiyatlarındaki artışlarla kendini açıkça ortaya koyuyor.Bu kapsamdaki Prof. Dr. Veysel Ulusoy ile Dr. Öğretim Üyesi Caner Özdurak'ın yönetici olduğu Enflasyon Araştırma Grubu(ENAG) kendi verilerini paylaşırken ENAG'a göre Türkiye'de Nisan 2021'de enflasyonun yüzde yüzde 2.62 artarken;TÜİK’in Nisan/2021 ayına ait açıkladığı 1,68 lik enf lasyon oranı arasındaki bir puanlık fark mukayese edildiğinde bu fark az bir fark değil. Böyle bir durumda Türkiye İstatistik Kurumu’nun aradaki farkı tolere edebilecek tarzda yeni bir yön tem bulması; en azından piyasalara güven telkin edebilecek ya da verilerle ilgili tartışmalara bir son verebilecek bir çözüm bul ması şu anda bir zorunluluk olarak gözüküyor.