Her nasılsa 2019 yılını doğrusuyla eğrisiyle resesyonun(durgunluk) gölgesinde beğensek de beğenmesesk de bir şekilde kapattık.Ancak gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi bizde de bir ekonominin sağlıklı ve güçlü tarzda büyümesi için istenen verimliliğin istikrarlı bir şekilde artması karşısında;öteki iktisadi göstergelerden enflasyon, büyüme ve işsizlik gibi parametrelerin de aynı istikrarlılıkla buna işti rak etmesi gerekir.Örneğin Türkiye’de 2018-2019 yılları arasındaki 566,38-506,1 civarında seyreden CDS Risk Priminin içinde bulundu muz son dönemde 5 Yıllık CDS değeri 247.34 e kadar düşmesi kötü nün iyisi olarak nitelendirilirken; diğer ülkelerden Credit Defaults Swaps” (CDS – kredi risk primleri)’ların en yüksek olduğu ülke Venezuela ve rakam 5000 baz puana yakın. İkinci sıradaki Yunanis tan’ın cds’leri 2300 bps civarında. Ülke borcu en riskli üçüncü ülke nin Ukrayna olduğu belirtildi. Bu ülkenin cds’leri 2000 baz puan.Bu üç ülkeden sonra ödeme riski içinde olan ülkelerde cds’lerin düştüğü görülüyor. Risk priminin yüksekliği açısından gelen ülke grubu 400 bps civarında risk primi bulunan Mısır, Kıbrıs Rum Kesimi ve Rus ya’dan oluşuyor.CDS’ler Rusya, Brezilya ve Kazakistan ile inmeye devam ederken 200 bps dolayında kredi risk primi bulunan Türkiye, devlet borcu en riskli 10’uncu ülke konumunda bulunuyor.Yani Tür kiye’den devlet tahvili alan bir yabancı yatırımcı bunu garantiye al mak istiyorsa cds firmalarına yaklaşık yüzde 2 dolayında faiz öde mek durumunda kalıyor.Bu ödeme cepten yapılmadığına ve o devlet te alınacak faize yansıtıldığına göre risk primlerinin yüksekliği dev letlerin borçlanma maliyetlerini de yükseltiyor.
* * *
Mukayese yönünden ise son sırada 0’a yakın cds’si bulunan Alman ya’nın bulunduğu 39 ülkelik listese, CDS’si en yüksek yani en riskli 10’uncu ülke bulunan Türkiye’yi şu ülkeler izliyor: Güney Afrika, Vietnam, Endonezya, Kolombiya, Hindistan, Fas, Portekiz, Malezya, Meksika, Tayland, Şili, İtalya, Çin, Filipinler, İspanya, İsrail, Polon ya, Suudi Arabistan, İrlanda, Güney Kore, Japonya, Avustralya, Ye ni Zelanda,Fransa, İngiltere,ABD, İsveç,İsviçre, Almanya. Sıralama, büyük krizler yaşayan İspanya ve İrlanda ülke borçları risk sıralama sında Portekiz ve İtalya’nın aşağısına indiğini ve piyasanın ilk iki ülkeyi artık riskten uzakta gördüğünü ortaya koydu.İspanya ekono misinin yıkıcı bir konut ve işsizlik krizinden sonra bir parça canlan ma yoluna girdiği belirtiliyor.İçinde bulunduğumuz dönemdeki pozis yonuma bakıldığında ise 2019 yılındaki daralmanın geride kalmasına ve alınan tedbirlerle kamu bankaları öncülüğünde kredilerde de son dönemde belirgin bir ivmelenme yaratılmış olmasına rağmen genel olarak piyasalarda işlerin kriz öncesi dönemdeki canlılığına kavuşa madığı şeklinde ağırlıklı bir görüş bulunuyor.Yani 2020 yılı için nor mal şartlarda reelde %5 ve üstü büyüme rakamının kriz öncesinde ol duğu gibi bu yıl için gerçekleşme şansı olmayıp; bahse konu iktisadi canlılığın sağlanamaması sebebiyle ancak en iyimser anlamda asgari %2,5-%3 arasında gerçekleşme ihtimali bulunuyor ki, bu öngörünün üzerinde büyümenin gerçekleşmesi de sürpriz şeklinde kabul edilebi lir.
* * *
Çünkü ekonomistlerden Tuğrul Belli’ye göre”Toparlanmanın yavaş olmasının biri konjonktürel,diğeri yapısal 2 nedeni var.Birinci neden yaşanan yüksek enflasyon ve ekonomik daralma sonucunda işsizli ğin artmış ve hanehalklarının alım gücünün azalmış olması. Efektif talepteki bu düşüşü kapatabilmek ve istenilen büyüme oranına yakla şabilmek için hanehalkı harcamalarının alım gücündeki azalmanın üzerinde artırılması gerekir.Bunun da tek yolu kredilerde, özellikle tüketici kredilerinde gaza basmak. Hükümet, bunun bilincinde ola rak, faizleri çok hızlı bir şekilde düşürüp banka kredilerine ivme vere rek
bir an önce ekonomiyi canlandırmaya çalışıyor. Nitekim, 4. Çey rekte kredilerde belirgin bir ivmelenme yaşandı. Toplam TL krediler yüzde 5.3 artarken,tüketici kredilerindeki artış 48 milyar TL ile yüzd e 8.3 oldu.3ayda elde edilen bu artış oranı krediler için öngörülen yıl lık yüzde 5-15 reel artış hedefinin üst sınırında diyebiliriz.Öte yandan, kredi artışını desteklemek amacıyla politika faizlerinin hızla düşü rülmeye devam edilmesi ise bu sene dövizden TL’ye geri dönüşün olmayacağını, bu nedenle de yıl içinde cari açık gelişmelerinin dik
katle takip edilmesi gerektiğini gösteriyor. Ekonomiyi canlandırmak için kredileri, özellikle tüketici kredilerini artırmanın riskleri de yok değil. Şöyle ki: a) kredi artışının cari denge üzerinde baskı yapma ihtimali söz konusu, b) finans kuruluşlarının bilançoları hızlı bir kredi genişlemesine müsait olmayabilir, c) kredi genişlemesi enflasyonda da kıpırdanma yaratabilir. (Bu durumda, son dönemde fazla hızlı düşmüş bulunan piyasa faizlerinin geri tepmesi ile birlikte ekonomide tekrar bir durgunluk ortamına girme riski de doğar.) değerlendirmesini yapı yor.
* * *
Sonuç olarak,ekonomik anlamda toplumsal güven eksikliği nedeniyle gerek harcamalara yönelik talebin düşük olması gerekse aynı paralelde yatırım harcamalarında da başgösteren zayıflık durumu olması istenen canlılığın önünde engel olarak görülüyor.Gerçekte ekonomist Tuğrul Belli’ye göre;”son milli gelir rakamlarının da teyit ettiği gibi (makine ve teçhizat yatırım harcamaları son 5 çeyrektir ortalama %13 azalmak ta) yatırım harcamaları bir türlü Türkiye ekonomisini hızlı büyüme ek senine çekecek seviyelere çıkamıyor. Bir taraftan siyasi ve ekonomik gelişmeler, diğer taraftan hukuk ve düzenlemelerde devam eden belir sizlikler yatırımların canlanmasını geciktirmekte. Yatırım problemini çözmenin yolu da bugünlerde yapılmaya çalışıldığı gibi faizleri hızla düşürerek, bankalara kredi vermeleri konusunda dolaylı teşvikler ver mek olmayıp;Ekonomideki verimliliği nasıl artırırım?”diye yola çık malısınız. Verimlilik arttığı zaman zaten büyümede, işsizlikte ve hatta enflasyonda hedeflediğiniz yerlere gelirsiniz. Verimlilik ise ancak ve ancak yatırımlar artırılarak sağlanır. Bu bağlamda, kalıcı bir büyüme sağlamak için mutlaka yerli ve yabancı sermayeyi harekete geçirecek yatırım ortamını tesis etmemiz gerekiyor.”açıklaması yanında; her de fasında belirtildiği gibi gittikçe artan ihracat hedefi belirlenerek özel likle çok yüksek katma değerli ileri teknoloji üretimine gereken tarzda önem verilmesi sağlanarak; bunun için de nitelikli eğitim konusunda zaman geçirmeden en kısa sürede reformist uygulamaların gündeme gelmesi ve derhal icraat aşamasına geçilmesi gerekmektedir.Öyle ki İçinde bulunduğu coğrafyada “Güçlü Türkiye İmajı” ancak ve ancak bu şekilde sağlanabilir.