İktisadi açıdan resesyon deyimini okuyucularımıza kısaca hatırlatmak gerekirse; resesyon karşılığı durgunluk olarak algılanırsa da açıkça ekonomide küçülme hali şeklinde de açıklanabilir.Bu anlamda genel olarak ekonomik faaliyetlerin daralması, küçülmesi olarak ifade edilse de son yıllarda çok daha spesifik bir tanımlama getirilmiştir. Buna göre eğer bir ekonomide üst üste iki çeyrek GSYH küçülmesi yaşanmışsa o ekonomide resesyon(durgunluk) söz konusu demektir.TÜİK tarafından bu yöndeki açıklanan son veriler dikkate alındığında ise Türkiye ekonomisi ilk çeyrekte yıllık bazda yüzde 2.6 daraldı, bir önceki döneme göre ise yüzde 1.3 büyüdü. Nişantaşı Üniversitesi öğretim üyesi, ekonomist Mert Yılmaz, bir önceki çeyreğe göre yaşanan bu büyümeyi, ‘dipten çok hafif bir kafa kaldırma olduğunun işareti’ olarak yorumluyor.YouTube’da yayınladığı videoda resesyonun literatürdeki tanımına dikkat çeken Yılmaz’a göre Türkiye, kitaptaki tanımı itibariyle teknik resesyondan çıktı. Açıklanan verilerin ocak-mart dönemine ait olduğunu hatırlatan Yılmaz, ikinci çeyrekten umutlu değil:buna göre;”2019’un ikinci çeyreği, ilk çeyreğinden daha iyi olmayacaktır.Ortaya çıkan veri, 2019’da ekonominin hedeflendiği,YEP’te yazıldığı gibi yüzde 2.3 büyüyeceğine işaret etmiyor.İyimser beklentilerin sıfıra yakınsadığı, kötümserlerin de eksi tarafa doğru geldiğini gördük. 2019’un ikinci çeyreğinin birinci çeyrekten daha iyi olacağını düşünmüyorum; bütün ümidimiz üçüncü ve dördüncü çeyrekte." Değerlendirmesini yaptığı görülüyor.
* * *
Bu yönde farklı bir değerlendirmede bulunan tanınmış iktisatçı Mahfi Eğilmez’e göre de görünürdeki tablo dikkate alındığında ”resesyonu andırsa da “enflasyonun ve işsizliğin çok yüksek olması bu durumu resesyondan çıkarıp slumpflasyonun çerçevesine sokuyor”. Eğilmez, büyüme verilerinin açıklanmasının ardından kişisel internet sitesinde yayımladığı yazıda kişi başına gelir, işsizlik, enflasyon, gösterge faizi, TL’deki değer kaybı gibi verilere bakıldığında “Türkiye’nin uzun süre istikrarsızlık, bozulma, türbülans, ekonomik sıkıntı gibi ifadelerle tanımlamaya çabaladığı durumun aslında bu tanıma göre ekonomik krizin ta kendisi olduğunu görebiliyoruz” derken,Bunun yanıtı, iki çeyrek üst üste küçülme yaşandığı için, resesyon gibi görünse de, slumpflasyondur. Slumpflasyonda ekonomik küçülmenin yanı sıra çok yüksek işsizlik ve enflasyon da söz konusudur. Slumpflasyon çok tehlikelidir, çünkü enflasyonu düşürüp, işsizliği azaltıp büyümeyi yukarı çekmek gibi birbiriyle çelişkili amaçları aynı anda gerçekleştirebilmek ancak beklentileri olumlu hale getirmekle olabilir.” Şeklinde cümlesini de tamamladığı izleniyor.
* * *
Sonuç olarak, neticede bu kapsamda son gelinen noktada diğer bir tanınmış iktisatçı Mustafa Sönmez ise “resesyon dan çıkıldığı”yorumunu”züğürt tesellisi”olarak nitelendi rirken,Twitter’da yaptığı yorumda ise Sönmez, “2019 ilk çeyreğinde GSYH, 2018 ilk çeyreğine göre % 2.6 azaldı. 2018 son çeyreğinde de küçülme % 3 oranındaydı. 2018 son çeyreğinin katma değeri, 2019 ilk çeyrekte % 1.3 arttı. Buna züğürt tesellisi olarak teknik olarak krizden çıkmak diyorlar. Neresi çıkmak, işsizlik derinleşti” şeklindeki ifadelerinin açıkça kayda geçtiği izleniyor. Bu açıdan da Mustafa Sönmez’in yorumunu değerlendiren İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden Prof.Dr.Cem Başlevent de Twitter’da Sönmez’in yorumuna destek vererek, “Ekonomi küçüldüyse, nasıl resesyondan çıkmış oluyoruz”şeklinde konuyu yanıtlaması da tüm gerçeği su yüzüne çıkartıyor. Ancak burada da dikkat çekmekte yarar var; her ne kadar sağlık krizi gibi görünse de etkileri itibarıyla küresel ekonomik krize de dönüşen Kovid-19'un küresel ekonomilere maliyetinin 2020 ve 2021'de ise 8,5 trilyon doları bularak büyüklük itibarıyla 2008 küresel finans krizini de aşması bekleniyor. Dünyanın önde gelen kurumları,bir yandan Kovid-19 krizinin ekonomik etkilerini ölçümlemeye çalışırken, diğer yandan krizin sonuçlarını geçmiş krizlerle karşılaştırıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve OECD, araştırmalarında,salgın kaynaklı mevcut ekonomik kaybın, 2008-2009 yılında ABD'de başlayan ve dünyayı etkisi altına alan küresel finans krizinin çok üstünde olduğuna dikkati çekiyor. Çok tabii olarak son gelinen nokta itibarıyla pandemi öncesi kırılganlığa ek olarak Türkiye’de bu ağır krizden payına düşeni alacak gibi görünüyor. Mamafih bu kırılganlığın etkilerini minimal düzeye çekebilmek için de bir dizi reformların da mutlak şekilde gerçekleştirilmesi gerekiyor.Çünkü söz konusu bu reformların yapılmaması halinde ise mevcut kırılganlıkların daha da derinleşmesi kaçınılmaz olacak