TÜRKİYE GIDA TERÖRÜNDE EN ÜST ZİRVEDE

Abone Ol

Özellikle içinde bulunduğumuz son dönemdeki piyasalarda hüküm süren hileli gıda konusunda kaçak ve kayıt dışı gıda           lar halk sağlığı açısından en büyük tehdit unsuru durumunda;

Dönerden sucuğa,zeytinyağından peynire,tereyağından tavuk  etine, pirinçten bala neredeyse her türlü gıda maddesinin sah   teciliği almış başını gidiyor. Öyle ki,

-Yoğurda bitkisel yağ ve jelatin katılıyor,

-Jelatin, domuzun deri veya kemiklerinin kaynatılmasıyla elde ediliyor.

-Kıymalı pideye domuz eti kıyması katılıyor.

-Tavuk kemikleri öğütülüp salama katılıyor.

-Üretim  tarihi  geçmiş,  küflenmiş  peynirin  yeniden  eritilip  kalıplara dökülerek kaşar, krem peynir veya eritme peynirine dönüştürülüyor,

-Boyanmış iç yağdan kıyma yapılıyor,

-Zeytinyağına rafine ay çiçeği, kanola, fındık yağı karıştırılıyor,

-Salam, osis ve sucukların içine deri,sakatat  ve  etsel  atıklar  ile baharatlanmış soya karıştırılıyor,

-Zeytinler kimyasal boya ile siyahlaştırılıyor,

-Sütün yağı alınarak yağ yerine margarin karıştırılıyor,

-Sahte pekmez ve sahte çikolata üretilip satılıyor,

-Sarımsak  kireç  suyunda  soyularak,  sucuk,  salam  imalatında kullanılıyor,

-Toz ve pul biberlere talaş ve kiremit tozu karıştırılıyor,

-Baharatların içine de kurutulmuş ot ve saman karıştırılıyor,

-Tatlandırıcı ve şeker karışımlı sahte ballar piyasada,

-Deri, bağırsak, paça ve sakatatlar, tavuk dönerde kullanılıyor,

-Metil alkol içeren sahte içkiler piyasaya veriliyor,

-Gıdaların üretim aşamasında bilinçsizce ilave edilen tatlandırıcı,             lezzet verici ve koruyucu maddeler halk sağlığını tehdit ediyor.

En kötüsü de son kullanım tarihi dolmuş gıdaların tarihlerinde alenen oynamalar yapılıyor.

                              *       *        *

Bu kapsamdaki hileli gıdaların tamamı saymakla bitmiyor.Bir   de  Gıda,Tarım ve Hayvancılık  Bakanlığı’na bağlık  yaklaşık    43 bin gıda üreticisi işletmeye karşılık,kayıt dışı üretim ve satış yapan  450-500  bin civarında işletme bulunuyor.Yaklaşık iki yıldır Tarım Bakanlığı hileli gıda üreten-satan firmaları teşhir ediyor. Ancak 5 bin dolayındaki denetçiyle 500 binin üzerinde işyerinin sağlıklı bir şekilde denetlenmesi,aksaklıkların tespiti,  sorumlularının cezalandırılması ve teşhiri neredeyse olanaksız.    Diğer yönden de gelir düzeyi düşük büyük halk kesimlerinin çaresiz biçimde ucuz ürünlere yönelmesi, onları bu tür hileli ürünler tüketme tuzağına düşürüyor ve ciddi sağlık riskleri ile karşı karşıya getiriyor.Dahası hileli gıda sektörünün bu verilen cezaların da çok yetersiz kalması bu denli büyümesinde denetim lerin yetersiz kalması etkili oluyor.Taklit ve sahte üründe dünya üçüncüsü olan Türkiye’de en büyük tehlike ise gıda alanında ya şanıyor.Dönerden sucuğa,zeytinyağından peynire,tereyağından  tavuk etine, pirinçten bala neredeyse her türlü gıda maddesi nin sahteciliği yaygın biçimde devam ediyor.Kısaca Ülkemizde ade ta bir “gıda terörü” yaşanıyor.Gıdada sahteciliği 3 ana başlık al tında toplamak mümkün:Et, süt ve diğer ürünler...Mamafih hile           li gıdada artık sınır yok!...

                              *       *        *

Hileli üretim  yapan firmalar para cezasını ödedikten sonra tekrar üretimine devam ediyor.Çünkü bu firmaların günlük kârı ödedik leri para cezasının oldukça çok çok üzerinde. Firmaların teşhiri doğru bir uygulama olmakla birlikte, denetim elemanı sayısının yetersiz oluşu nedeniyle etkisi sınırlı kalıyor.Son gelinen noktada         

mesleki eğitim bilinçli bir şekilde yapılmadı.Üretim  desteklenme di,gıda sanayicisi rekabet gücünü kaybetti ve Türkiye birçok ürün de kontrolsüz,ucuz ithalata ve de denetimsiz,hileli iç üretime mah kum edildi.İşin en enteresan yönü ise; Et ve et ürünleri en dikkat çeken kategorilerin başında geliyor.Zira, kırmızı etten hamburger köftesine, kavurmadan Adana kebabına, sucuktan kıymaya kadar bir çok et ürününde tek tırnaklı hayvanların etinin kullanıldığı tes pit edildi. Tek tırnaklı hayvan tanımına at, eşek, katır ve domuzun da girdiğini hatırlatmakta fayda var. Zaten listenin detaylarına ba kıldığında köfte harcı,sucuk,salam ve orman kebabı gibi bazı ürünlerde domuz eti kullandığı tespit edilen firma ve markaları da listede yer alıyor.Birçok restoranın kebap ve lahmacun harcında kanatlı eti tespit edilirken, yine et dönerde kanatlı eti, baş eti ya da sakatat hilesine başvurulmuş.Yine fermente sucukta da kanatlı eti tespit edilirken, bazı sucuk markalarında ise sindirim sistemi, deri dokusu ya da soya kullanıldığı ortaya çıktı.Izgara köftelerde de baş eti ve kanatlı eti tespit edilirken, sosislerde ise kanatlı eti nin yanısıra deri dokusu da tespit edilen maddeler arasında yer alıyor.

                              *       *        *

Sonuç olarak, süt ve süt ürünleri tarafındaki sahtekarlıklara dikkat      ettiğimizde ise; Listede, tereyağında süt harici yağ, bitkisel yağ kullanan şirketler ve markaları var.Yine homojenize yoğurtlarda bitkisel yağ ve jelatine rastlanırken, manda ve keçi yoğurdunda bitkisel yağ kullanan hilekarların yanısıra tulum peynirinde nişas ta kullanan, eritme peynirlerde süt yağı harici yağ kullandığı tes pit edilen markalar da var.Bazı şirketler ise ayran ve yoğurtta 'na tamisin' kullanmış.Natamisinin ne olduğunu merak edenler Goog le’da kısa bir arama yaptıklarında söz konusu maddenin göz çev resindeki mantar enfeksiyonlarını tedavi etmek için kullanılan bir antifungal ilaç olduğunu öğrenebilir. Bitkisel yağ ve margarin kısmında ise özellikle naturel sızma zeytinyağında öne çıkan tağ şişler dikkat çekici.Listede yer alan şirket ve markaların naturel sızma zeytinyağlarında ayçiçek dahil farklı yağlı tohum yağları nın karıştırıldığı ortaya çıktı.Bazı naturel sızma zeytinyağlarının ise daha düşük kaliteli zeytinyağlarıyla karıştırıldığı belirlenirken, bazılarında pirina yağının da kullanıldığı kaydedildi.Artık görü     nür o ki,halk sağlığı açısından kesinlikle sürdürülebilir olmayan piyasalardaki hileli gıda konusunun bir an önce masaya yatırıla rak Dünya ve AB starndartlarına uygun olacak şekilde sağlıklı   gıdaya ulaşmadaki kolaylığın getirilmesi;hileli gıdalarla ilgili ka    nayan yara haline gelen sorunun artık kökten çözülmesi kaçınıl    maz bir gereksinim halinde.Çünkü toplumsal sağlığımız alenen   tehlike altında.