TÜRKİYE SİYASETİNDE GERÇEKLER VE EKONOMİSTLERCE ÖNERİLEN NORMALLEŞME

Abone Ol

İktidar kanadında reformlar sürekli dillendirildiği halde bir türlü icraat aşamasına geçilememesi sonuçta bir kısım tepki leri de beraberinde getiriyor. Bu yöndeki önde gelen ekonomistlerden gelen reaksiyon ise ertelemek ve beklemek yerine ayakları yere sağlam basan politikalar lazım.”Şeklinde bir beklenti hakim. Gerçeklere bir göz atıldığında ise kurdaki artışı dizginleyebilmek için eldeki kısıtlı rezervleri eritme, büyümeyi krediler üzerinden sağlama gibi temel hataların yapıldığı ekonomide, bu yıl da batık kredilerin artması, yüksek enflasyon ile yüksek işsizliğin sürmesi ve hanehalkındaki yoksulluğun daha da artması bekleniyor. Bu çerçevede Koç Üniversitesi ile TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu tarafından düzenlenen panelde, yıllardır halı altına süpürülerek ötelenen sorunlarla artık yüzleşilmesi gerektiği, ertelemeye vakit kalmadığı vurgularken;mevcut ekonomik krizin yanında bir de politika krizi olduğuna dikkat çeken ekonomist Uğur Gürses,ancak siyasetin normalleşmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasıyla sorunların çözülebileceğini bir kez daha yineliyor. Bugüne kadar, sorunların yabancı sermaye akışıyla ötelendiğine, son 2-3 yıldır da kredi büyümesiyle pansumanlandığına dikkat çeken Gürses, “Artık böyle bir imkân yok” tepkisini de veriyor.

    *       *        *

Gürses’in paneldeki açıklamasında;”aşırı bir kredi genişlemesiyle şirketler borçlu. Dışarıdan para gelmiyor. Gayrimenkul hariç doğrudan yatırımlar 2003’ten bu yana ilk defa negatife döndü. Buna eşlik eden sermaye çıkışları ve istihdam kaybı var.Durgunluk belirginleşecek. Şirketlerin bilançoları küçülecek. Bir kısmı batacak. İşsizlik artacak. Bunlar hanehalkları nezdinde bir yoksullaşma yaratacak”şeklindekisözlerine;”Toplum, 1994 ve 2001’de siyaseti değiştirmiş. 2019’da da bunun sinyalleri verildi. Bundan sonraki süreçte demokratik yollarla siyasetin değişeceğini düşünüyorum, kimse karamsarlığa kapılmasın.”Vurgusunu yapıyor.Özellikle geçtiğimiz mart ayı ile başlayan covid-19 pandemi vakalarındaki inişli-çıkışlı seyir durumuna bakıldığında; bir kısım hatalar zincirinin birbiriyle eşleştiği nokta  da öteden beri süregelen iktisadi kırılganlıkların üstüne bir de pandeminingelmesiyle ABD’deki mortage olayı benzeri yoğunlaşan kredi hacminin bir anda çoğalmasıyla hatalı politikalara bir yenisi eklenmiş oldu.Nitekim BDDK,TBB,TÜİK,Merkez Bankası, Hazine ve Maliye Bakanlığı verileri kullanılarak yapılan analizde özellikle Haziran sonrası ucuzlatılan ve genişletilen ve yıllık 1 trilyonTL’yi aşan kredi genişlemesinin kredi dönüşlerinde yaratacağı sorunlara dikkat çekilmesi bunun en bariz örneği durumunda.

         *       *        *

Sonuç olarak, Türkiye tablosundaki siyasi gerçeklere bir göz atıldığında; arka arkaya biriken sorunlara karşılık ötelemenin getirdiği çözümsüzlükler sebebiyle bu gidişatın kamuoyu nezdinde erken seçim baskısına dönüştüğünü görüyoruz.Çok tabiidir ki hal böyle iken, ciddi şekilde karşısında ittifak oluş turan Millet İttifakına tavır almak üzere gardını düşürmek istemeyen siyasi otoritenin çeşitli arayışlarla elini güçlendir me çabasına girmesi de olası bir erken seçim ihtimalini daha da güçlendiriyor. Bu arada yazımızda bahse konu dikkat çeken diğer bir durum TÜSİAD Başkanı SimoneKaslowski, ekonomide güven ortamı yaratmanın ilk koşulunun düşük enflasyon olduğunu vurgularken;“Ekonomide yeniden güven sağlamanın uzun bir zaman alacağını bilerek doğru adımlarla ilerlemeliyiz” derken;Kaslowski,“Bir ekonomide istikrar sağlamadan, önümüzü görmeden ve güven ortamı inşa etmeden kalıcı büyüme sağlanamaz. Sağlıklı yatırım ve üretim kararları almak da imkânsız hale gelir” sözleri yanı sıra”Paranın değersiz olduğu ekonomilerdeki belirsizliğe ve plan yapılamadığına değinen”Kaslowski, şöyle devam ediyor“Böyle bir ortam, reel kesimin herhangi bir üretim ya da yatırım kararı almasını zorlaştırıyor ve arzu ettiğimiz büyümeye ulaşamıyoruz. Aksi şekilde, yüksek enflasyonla mücadeleyi erteleyip, her ne pahasına olursa olsun büyüye lim dediğimizde de var olan kaynaklarımızı tasarruflu kullanamayarak israf ediyoruz. Ve yine bu süreç büyüme üzerinde baskı ile sonuçlanıyor. Ülkece bu sarmaldan çıkmalıyız”     vurgulamasını da çok iyi değerlendirmek gerekiyor.