Global anlamda bir değerlendirme yapmak gerekirse; insan toplu luklarının ekonomik, sosyal, kulturel, siyasal ve güven lik gibi neden lerden dolayı bir yerden başka bir yere gitmesi şeklinde tanımlanan göç, yıllar boyunca birçok ülkenin hatta Türkiye’nin toplumsal soru nu olmuş ve günü müzde ulusal ve uluslararası boyutları olan küre sel bir sorun olma oözelli ğini de halen sürdürmektedir. Göç olgusu nun, Türk modern leşme projesinde önemli bir konumu vardır.Bir yönüyle,Tür kiye Cumhuriyeti tarihinin uluslararası göç hareketleriyle iç içe olduğu söylenebilir.Cumhuriyetin ilk döneminde ulus-dev let oluşum sürecinde, göç politikaları ile daha türdeş bir top lumsal yapının oluşturulabilmeye çalışıldığı gözlenmektedir. Bu bağlamada yapılan uluslararası antlaşmalar gereğince yir minci yüzyılın başında,yeni kurulan ulus-devletin sınırları da hilnde kalan üç milyona yakın gayri-Müslim nüfusun dış gö çü sağlanmıştır.Ulus-devlet kurma hedefine paralel olarak,Ulu sal sınırların dışında komşu ülkelerde kalan yaklaşık iki mil yon Türk ve Müslüman nüfus ülkeye göç etmiştir.Bu göç ol gusu cumhuriyet Türkiye’sinin sonra ki dönemlerinde de maa lesef devam etmiştir.
* * *
Geçmişten günümüze kadar genel anlamda tarım toplumu olan Türkiye toplumunun geç modernleşme ve sanayileşme süreç lerine girmesiyle birlikte, toplumsal yapısında ciddi değişim ve dönüşümlerin başladığı görülmektedir.Bu toplumsal yapı değişimde, kırsal alanların “itici” faktörlerinin yanında,kent sel alanların “çekici”koşulları da önemli oranda nüfusun kent sel alanlara yığılmasına yol açmıştır.Gerçekte hadisenin teme lindeki göç olgusunun yegane sebebine bakıldığında;Türkiye’ de yaşanan iç göç olgusu, bir taraftan kentin “çekiciliği,diğer taraftan kırsal bölgelerde nüfusun artışı, toprakların küçülmesi, tarımsal üretimin kapitalistleşmesi, tarımda makinalaşma gibi faktörlerden dolayı ekonominin zayıflaması ve yaşam koşulla rının zorlaşması gibi köyden kaynaklı “itici” faktörler ile açık lanabilir. Genel olarak; Türkiye’de iç göç; tarıma yeni teknolo jilerin girmesi, entansif tarım uygulamaları, toprak yetersizliği, toprağın mirasla parçalanması, hızlı nüfus artışı ve yaşam biçi minin sınırlılığı,kentlerdeki sosyal ve kültürel olanaklardan ya rarlanma isteği, kentlerin iş bakımından daha cazip olması, ha berleşme ve ulaşım imkânlarındaki gelişmeler ve çeşitli düzey lerde verilen yönetimle ilgili kararlar ve uygulamaya konulan politikalar şeklinde açıklamak da mümkündür.
* * *
Diğer taraftan da Türkiye’nin göç alan bölgeleriyle göç veren bölgeleri arasındaki ekonomik farklılıklar, eğitim seviyesinin artmasıyla birlikte gelişmiş bölgelere doğru göçün gerçekleş mesini anlamlı kılmaktadır.İstihdam oranındaki artışlar bölge den dışarıya doğru gerçekleşen göçü azaltıcı etki yapmaktadır. Sanayi üretiminin bir göstergesi olarak ele aldığımız kişi başı na sanayi elektrik tüketimi (KWh)’nin etkisi istatistiki olarak anlamsız bulunmuş olmasına rağmen sanayi üretiminin artma sı istihdam oranını da arttıracak ve verilen göçü azaltacaktır. Analiz sonucunda, geçmiş dönemlerde verilen göçün nedenle rinden birinin de terör olaylarının olduğu ortaya konmuştur. Özellikle işsizlik ve terörizmin bölgelerin sosyo-ekonomik şartlarını yakından ilgilendirmekte ve bölge dışına gerçekle şen göçü arttırmıştır.Ayrıca terör sebebi ile büyük oranda okul ların kapalı kalması,öğretmen açığı,gençleri sosyal ve sportif yönden meşgul edecek tesislerin yetersizliği söz konusu bölge
deki üretimi, istihdamı ve eğitimi de olumsuz etkilemekte ol duğu anlaşılmıştır.Hadiseye iktisadi yönden bakıldığında ise Ülkemizin bahse konu bu demokrafik değişkenlik durumunun arz-talep yapısını çok olumsuz etkilemekte;dolayısı ile arzın azalmasına talebinde artmasına neden olmaktadır.İşte yıllar yı yılı zaman zaman çif rakamda seyreden yüksek enflasyon ora
nındaki bu süreğenlik gerçekte Türkiye’nin mevcut yapısına has yapısal sorunlarından kaynaklanmaktadır.
* * *
Sonuç olarak, Yüksek enflasyonun ekonomide belirsizlik yarata rak,ekonomik büyümeyi zayıflattığı bir gerçektir. Bu çerçevede, enflasyonu dizginlenmesinde hangi politikaların uygulanması gerektiği önemli olmaktadır.Enflasyonla mücadele eden Türkiye ekonomisinde de, enflasyonun hangi kaynak veya kaynaklardan beslendiğinin bilinmesi, uygulanacak politikaların etkinliği açısın dan çok büyük önem taşımaktadır.Bahse konu demografik deği şim ve faiz dışında üretim maliyetlerini etkileyen faktörlerin TÜ FE enflasyonuna pozitif yöndeki artışın da etkili olduğunu göster mektedir.Türkiye’de maliyet enflasyonu içinde faizin etkisinin dü şük kaldığını, buna karşılık faiz dışında döviz kurları, vergi ve gir di fiyatları gibi faktörlerin enflasyonu etkilemede daha güçlü oldu ğunu göstermiştir. Özellikle döviz kurundaki artışların firmaların girdi maliyetlerini artırmada önemli bir etkiye sahip olması, mali yet enflasyonunu tetikleyen önemli bir unsur olduğundan hareket le enflasyonu dizginlemek isteyen merkez bankasının yürüteceği kur politikasının, hiç şüphesiz fiyat istikrarını koruma amacına dönük olması beklenmesi de doğal bir gelişmedir.Ancak yüksek enflasyon oranındaki tüm nedenlerin birlikte araştırılarak çözüm konusunun geniş yelpazede düşünülerek çok yönlü önlem alınma sı benimsenmelidir.