Ülkemizdeki artış trendini yukarı yönlü sürdüren yüksek enflasyonu geldiği noktada; Uluslararası derecelendirme kuruluşları "karamsar"siyasi oto riteler ise bu kapsamda "iyimser" tablo çiziyor.Ma mafih ekonomik göstergeleri alarm veren Türkiye'de "talimatla" ürünlerin fiyatları düşürülüp yüksek enflasyona "dur denilebileceği ise soru işaretli ve tartışmalı bir durum. Bu açıdan Türkiye, yüzde 80'e lere kadar dayanan yüksek enflasyonla G20 ve Avrupa ülkeleri arasında zirveyi görünür o ki başka kimseye kaptırmıyor.Bu açıdan değerlendirmede bulunan Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu da” enflasyon artışı, dengelerin bozulması ve cari işlemler açığının giderek derinleşmesinin gelecek günlerde daha büyük bir çalkantı olacağı izlenimi verdiğini”vur gularken;”uluslararası kredi derecelendirme kurulu Moody's’in, Türkiye'nin kredi notunu tarihteki en alt seviye olan "B2"den "B3"e indirdiğine deği nerek,derecelendirme kuruluşlarının not indirmesinin önemli bir etkisinin kalmadığını aktarıyor.
* * *
Bu çerçevede Prof.Dr.Kozanoğlu,nedenini açıklarkenTürkiye'de artık yabancı yatırımcıların pozisyonu neredeyse kalmamış durumda.Ülkede tahvil pozisyonları 60'dan 2 milyar dolara düşmüş, borsadaki payları 70'den 16 milyar dolarlara gerilemiş halde.Doğrudan yabancı sermaye yatırımları emlak alımlarını bir yaa bırakacak olursak neredeyse sıfırlanmış durumda. Bu durumda not indiriminin çok önemli bir etkisinin kalmadığı söylenebilir” şeklindeki düşüncesini açıkladığı görülüyor.Bu arada;”Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinde fiyatın piyasadan ucuz olmadığı gibi bazı ürünlerin fiyatının daha pahalı olduğuna vurgu yapan Kozanoğlu, "Uygulamaya karşı değilim ama Türkiye gibi büyük bir ekonomide piyasa payının bu kadar düşük koşullarda bir çare olacağını düşünmüyorum. İndirim olunca yoksul insanların kapılara yığılıp ucuz, et, süt ve ekmek almaya çalışacaklar. Büyük kuyrukları göreceğiz. Yani emekli ve yoksul kesim 5 ve 10 lira daha ucuz almak için günlerini orada geçireceklerine tanık olacağız. Dolayısıyla bu da ayrı bir mağduriyet yaratacaktır"şeklinde uygulamada çıkabilecek sorunlara da işaret ediyor.
* * *
Çok tabii olarak olayın arz esneklikli üretim pozis yonuna baktığımızda ise özellikle döviz kurundaki dalgalanmalardan kaynaklı olduğu kadar,üretim girdilerinin çoğunun ithal edildiği Ülkemiz şartla rında fiyat volatilitesinin yukarı yönlü olduğu düşü nülürse; fiyatların yüksek volatilitede oynak duru ma gelmesiye neredeyse tüm gıda kalemlerinin fiyatlarına yukarı yönlü yapışkan fiyat artışlarının gözlemlendiği de vakıadır. Çünkü fiyat volatilitesi kavramı, fiyat dalgalanmalarının büyüklüğünü ve beklenmedikfiyat değişikliklerinin getirdiği riskini de tanımlamaktadır.Dolayısı ile Aşırı fiyat dalgalanmaları riski, gıda güvenliği, insani gelişme ve politik istikrar açısından daha geniş çerçevede sosyal risklere de yol açabilmektedir.
* * *
Sonuç olarak,gerçek duruma göre gıda enflasyonunu etkileyen faktörlerin belirlenmesine ilişkin yapılan tüm nedensellik testleri sonucuna göre ulaşılan ilişkiler kapsamında Türkiye’de gıda enflasyonunu belirleyen faktörlerin motorin ve döviz kurunun olduğuna ulaşılmıştır. Ek olarak gıda enflasyonundan gıda ithalatına doğru nedensellik ilişkisi olduğu sonucu da çıkmıştır. Ayrıca buna ek olarak da Dünya gıda fiyatlarından gıda ithalatına doğru bir nedensellik ilişkisi de tespit edilmiştir..Hal böyle iken; gıda üretiminde ortaya çıkan arz açığının karşılanmak üzere ithalat yoluyla temin edilmesine gidilmesi de bir başka sorun yaratmakta;gıda ithalatı ile gıda enflasyonu arasındaki ilişkiye bakıldığında gıda enflasyonundan gıda ithalatına doğru ortaya çıkan bir nedensellik ilişkisinin varlığı sebe biyle kısa vadede ithal edilen düşük fiyatlı ürünler ile talep karşılanarak gıda fiyatlarındaki artış uzun vadede bakıldığında dengelenmiş gibi görünse bilegıda ithalatı para çıkışına yol açması neticesinde ödemeler dengesi sorununa yol açarken;başka açıdan da düşük fiyatta ithal edilen ürün ile yurtiçindeki üretici rekabet edemediğinden dolayı piyasadan çekilme yolunu tercih ettiği görülmüştür. Ürün bazında sıralı maliyet etkisinin aşağıya düşürülmesi esnasında da bir anlam da gıda kalitesi azalırken; daha yüksek kâr güdüsü ile de ürün kalitesi istenmeyen tarzda daha da erozyona uğrayarak en kısa bir özetle gıda güvenliği de resmen yok sayılmaktadır.