Özellikle kabul edilmelidir ki,araştırma ve geliştirme çalışmaları için gerekli olan “transnasyonel” işgücü, teknolojik ilerlemenin de önemli bir kaynağı olarak kabul edilmektedir. Bu arada asıl dikkatten kaçan konu ise; sınırlı kaynaklala oldukça uzun sürede yetiştirilen kalifiye insan gücünü beyin göçü nedeniyle kaybeden az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin gelişmeleri daha da yavaşlarken, gelişmiş ülkeler elde ettikleri yetişmiş kalifiye insan gücü ile gelişmelerini daha da hızlandırmakta, bu vesile ile ileri teknoloji alanındaki rekabet güçlerini maksimum seviyeye çıkarmaktadırlar.Geçmişe baktığımızda Ülkemizde beyin göçü 1960 lı yıllarda başlamış, öncelikle doktorlar ve mühendislik dallarında başlayan bu göç dalgası bilahare bilim adamları göçü ile günümüze kadar sürmüştür. Mamafih Türkiye beyin göçü en fazla olan 34 ülke içinde 24. sırada yer almakta; ne yazık ki en gören iyi eğitim gören 100 kişiden yaklaşık 59 unu da göç nedeniyle açıkça kaybetmektedir. Gerçekte beyin göçünün asıl nedenlerine bir göz gezdirildiğinde; beyin göçünün en temel nedeni dünya ekonomisinin dual bir yapıya sahip olmasıdır. Bir yanda ileri ve yüksek teknolojili endüstrileşmiş ülkeler,diğer yanda ise sermaye yetersizliği yaşayan daha ziyade tarımsal üretimin hakim olduğu kalkınma girişimlerine başlamış fakir ve gelişmekte olan ülkeler bulunmaktadır. Dünya ekonomisinin bu ikili dual karakterli yapısında insanları ağırlıklı şekilde göçe zorlayan nedenler iki kutuplu bir modelle analiz edilmekte olup; bu modelde göç alan ülkenin çekici, göç veren ülkenin de daha ziyade itici yönleri bulunmaktadır.
* * *
Geniş perspektifte olaya baktığımızda ise coğrafik yer değiştirilen beyin göçü iç ve dış beyin göçü olarak ikiye ayrılabilir. Ülke içindeki beyin göçüne iç ve ülke dışına olan beyin göçüne ise dış beyin göçü adı verilir. Ülkemizde iç beyin göçü çoğunlukla devlet sektöründen özel sektöre olmaktadır. Örneğin Devlet Üniversitelerinden Vakıf Üniversitelerine öğretim üyesi erozyonu, Devlet Dairelerinden yetişen elemanların özel sektöre geçişi veya Milli Eğitim Bakanlığına Coğrafik yer değiştirilen beyin göçüiç ve dış beyin göçüolarak ikiye ayrılabilir. Ülke içindeki beyin göçüne iç ve ülke dışına olan beyin göçüne ise dış beyin göçü adı verilir. Ülkemizde iç beyin göçü çoğunlukla devlet sektöründen özel sektöre olmaktadır. Örneğin Devlet Üniversitelerinden Vakıf Üniversitelerine öğretim üyesi erozyonu, Devlet Dairelerinden yetişen elemanların özel sektöre geçişi veya Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullardan Özel Okul/Dershanelere öğretmen geçişi iç beyin göçü olarak adlandırılabilir. İç beyin göçünün ülke açısından pek fazla zararı yoktur. Dış beyin göçü ise iyi yetişmiş yetenekli işgücünün gelişmiş ülkelere akışı şeklinde algılanabilir ve ülkeye zararı çok büyüktür. Beyin kiralama iki şekilde olabilmektedir.Yurt dışın-dan gelişmiş bir ülkenin, göç veren (kök) ülkeden nitelikli beyinlere internet vasıtasıyla, yaşadığı ülkede, iş ver-mesineSanal Beyin Göçü ve gelişmiş bir ülkenin, göç veren ülkede nitelikli beyinleri gelişmiş ülkeye götür-meden, kendi ülkesinde çalıştırması Gizli Beyin Göçü denir Ülkemizde yabancı firmalarda çalışan nitelikli Türkler gizli beyin göçmenidir. Beyin kiralamada nitelikli insanın bedeni kök ülkesinde kalırken beyin gücü gelişmiş ülke için çalışmaktadır.
* * *
Sonuç olarak,eğitilmiş insan sermayesinin fakir ülkelerden akışı/kaçışı batı dünyasının bilim ve ekonomisini artırırken, göç veren ülkelerin gelişmelerini yavaşlatmakta/ engellemektedir. Bu da beyin göçünün az gelişmişlikle özdeşleşmesi anlamına gelmektedir. Beyin göçünü engellemek ve kontrol etmek sadece gelişmekte olan ülkenin elinde değildir. Gelişmiş ülkelerdeki iş ve fırsat olanaklarının mevcut olduğu ve daha iyi bir gelecek sunulduğu sürece beyin göçü halen kaçınılmaz olarak devam edecektir. Hele hele beyin göçünü gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkelerde bir şekilde yetişen ve kendisini geliştiren insanların, olanaksızlık, ilgisizlik, iş bulamama veya mesleğini istediği gibi icra edememe durumlarında daha gelişmiş bir ülkeye göç etmesi de kaçınılmaz olacaktır. Bu temel nedenler;
- Mevcut ülkedeki yüksek işsizlik oranları
- Güven ve refah ortamı sağlamayan sosyoekonomik yapısal
- nedenler
- Yaptığınız işe ülkenizde yeteri kadar değer verilmemesi
- Kaynak ve olanak yetersizlikleri
- Bazı ülkeler için çalışılan alanı kısıtlayıcı kanunlar ve
diğer nedenler olmaktadır.
Türkiye günümüzde önemli sayıda araştırmacı ve öğrenci gönderen bir ülke. ABD’ne en çok öğrenci gönderen 8. ülke olan Türkiye bu öğrenci ve araştırmacıların ülkeye dönmemesi nedeniyle önemli ölçüde beşeri sermaye kaybıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu durumu önlemek için sorunun temeline inerek beyin göçünün nedenlerini irdelemek gereklidir. Bu yönde son gelişmeler dikkate alındığında YÖK, Covid-19 salgını nedeniyle 27 Mayıs’ta aldığı kararla, yurt dışındaki Türk ve yabancı öğrencilere, Türkiye’deki üniversitelere yatay geçiş hakkı tanımıştı.Ancak bu durumun da suistimal edildiği ortaya çıktı. Türkiye’de tıp fakültesi için YKS’de ilk 50 bin sınırı olmasına rağmen, aralarında 700-800 bininci hatta 1 milyonuncu sırada olanların da bulunduğu 31 öğrencinin, Çapa Tıp gibi çok iyi fakültelere yatay geçiş yaptığı belirlendi.YÖK Başkanı Yekta Saraç, bu kayıtları da doğruladı. Tıp fakültesindeki akademisyenler ve kamuoyundan artan tepkiler üzerine YÖK, tüm üniversitelere resmi yazı göndererek, 2020-2021 Akademik Yılı Güz Dönemi için yapılan bu tür yataygeçiş kayıtlarının iptalini istedi.