Ülkemiz nezdinde neredeyse iç içe geçen sık gündem değişiklikleri nin geldiği noktada Sedat Peker videoları ile başlayan ve giderek sertleşen politik gelişmeler Türkiye piyasalarının ve TL’nin küresel piyasalarda FED’in açıklamaları sonrası yaşanan olumlu havanın tersi yönde ayrışmasına neden olmakta. Gerginliğin sürdürülemez boyutlara ilerlemesi, AKP-MHP hükümetinde yaşandığı netleşen çatışmalar ve erken seçim olasılıkları piyasaları da tedirgin ediyor. Bu kapsamdaki döviz cephesinde yaşanan hareketlenmelerle beraber 1.880 dolar yakınında işlem gören ons fiyatına ek olarak dolar kurundaki yükseliş ile gram fiyatı da tekrar 511 TL’ye çıkarak rekor sonrası en yüksek seviyeyi gördü.Aylık bazda %4’e yakın yükseliş yaşayan euro kuru sene başı itibarıyla %13,6 getiri sağlarken dolar kuru ve gram altın da %13 kazanç sağladı. Mart ayındaki sert düşüş ile sene başı kaybı %10’u bulan BIST 100 Endeksi ise kaybını %1’e kadar düşürdü. Hal böyle iken,ekonomide bir türlü yüksek katma değerli üretime geçiş yapılamaması da üniversite mezunu işsizler ordusunun daha da artmasına neden oluyor.Türkiye’de son bir yılda lise ve dengi okullardan mezun kişilerin oranı yüzde 20,8’di. 2019’da lise mezunu işsizlerin oranı ise yüzde 15,8’diYani zaman içinde gençlerdeki işsizlik olgusu sürekli artıyor.
* * *
OECD raporunda Türkiye’de gençlerin eğitiminde 1 yıllık artışın, yurtdışında yaşama isteğini yüzde 24 yükselttiği vurgulandı. Yurtdışında yaşamak isteyen gençlerin oranı araştırmalarda yüzde 76’ları buluyor.Bugünün işsiz gençleri, bütçeye yük oldukları gibi, sosyal güvenlik primi de ödemedikleri için, SG Sistemi’nin açıklarını artırıyor. Bu ve bundan sonraki nesli yüksek ücretli işlerde istihdam edemezsek, emekli maaşlarını tamamen vergilerden ödeyeceğiz. Çünkü, Türkiye nüfusu hızla yaşlanırken, bizim gençleri istihdam etme oranımız bir türlü yükselmiyor.Bu gidişle de yükselmesine de imkan yok. Covi-19 salgını bitince yeni teknolojilerin emek ihtiyacını eskiye nazaran çok daha hızlı azalttığını göreceğiz. Bu gelecekte, ortalama eğitimi 9cu sınıf olan,üniversiteyi de boş amfilerde geçiren gencimiz nasıl iş bulacak? Sorusunun mutlak şekilde yanıtlanması gerekiyor. Geçmişteki yaşanan türbülans ve kırılganlıklara bir göz atıldığında ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulumundan bu yana ulusal ve uluslararası ölçüde birçok siyasi kriz meydana gelmiş, bu krizlerin etkisiyle ekonomide sorunlar yaşanmıştır.
* * *
Yaşanan muhtelif krizlerin etkisi sadece yurtiçiyle sınırlı kalmamış, ortaya çıkan istikrarsızlık görünümüyle birlikte yatırımlar durmuş, milli paranın dönem dönem devalüe olmasının da etkisiyle dış ticaret verilerinde değişimler yaşanmıştır. Bu anlamda bakıldığında siyasi krizler ülke ekonomisini derinden etkilemiştir. Diğer taraftan da sayısız siyasi krizin yaşandığı günümüz dünyasında, uluslararası anlamda yaşanan krizlerin etkisi, ulusal ölçekte yaşanan krizlere oranla daha fazladır. Zira ülkelerarası meydana gelen sorunlar,bilgi iletişim teknolojilerinin etkisiyle geniş kitlelere ulaşır veülkelerin sosyoekonomik yapıları üzerine doğrudan etki eder.Bu etki neticesinde ise, halkın refah seviyesinde düşüş, ekonomide resesyon, ülkeye karşı güvensizlik, ülke imajında zedelenme, jeopolitik risklerde artış vb. birçok sorunu beraberinde getirir. Tüm bu olumsuz senaryolar ise ülke içi ekonomik sorunların ( enflasyon, işsizlik, milli paranın döviz cinsinden değer kaybı, faiz oranlarındaki artış vb. ) artmasına,dolayısıyla cari işlemler ve ödemeler dengesi bağlamında dış ticareti de etkileyebilmektedir.
* * *
Sonuç olarak, Ülkemizde zaman zaman yaşanan siyasi gerginlikle rin ekonomiden ayrı tutulması kesinlikle mümkün olmayıp; mutlak şekilde içsel ya da dışsal olarak iktisadi yaşamı tüm olumsuz etkileri ile doğrudan etkilediği de vakıadır.Bu yönden toplumsal gündeme tu tunmakta direnen konuların kontrol ve denetim altına alınması gere kirse bir kısım erklerin zaman geçirmeden hemen harekete geçirilme sinde büyük yararlar bulunmaktadır. Aslında Türkiye ekonomisi,gelişmekte olan ülke konumuyla gelişmiş ülkelerden daha kırılgan olan yapısıyla performansındaki düşüşünün en önemli nedenlerin den biri dev siyasetteki yetersizlik ve istikrarsızlıktır. Siyasi istikrar sızlık bir taraftan iş aleminin önünü net olarak görmesini engeller ken ekonomi yönetiminin hataları iktisadi yaşamı daha kırılgan ve istikrarsız yapmıştır. Özellikle zaman zaman yaşanan siyasi çalkantı lar yanında sırf gündemi değiştirme amaçlı yapay üretilen hızlı değişim adımları bir taraftan para piyasalarına olumsuz yansırken,iktisadi açıdan yarattığı kırılganlıklarla topluma olan faturayı daha yüklü hale getirmektedir. Belirtilen sebeplerle siyasetle uğraşanların öte den beri sürdürdükleri tamamen lüzumsuz gerginlik ve siyasi çalkantılar yerine, Ülke yararına ve refahına yönelik toplumsal mutabaka tın ortak konsensüsle oluşturulmasında sayısız yararlar bulunmakta dır.Türkiye tarihi ve kültürel derinliğinden gelen gücün farkında olarak hem küreselleşmeden hem de bölgeselleşmeden korkmamalıdır. Küreselleşmeye bir tepki olarak içe kapanma refleksine kapılmamalı fakat aynı zamanda küreselleşmenin rüzgârına kapılıp savrulmamalı ve küreselleşmenin aktörlerinin oyuncağı olmamalıdır. Tarihi ve kültürel derinliğinden gelen değerlerini çağın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde çağın ötesine taşıyabilmelidir. Bu da ancak küreselleşmenin imkânlarından en az küreselleşmenin aktörleri kadar istifade edilmesiyle yapılabilir. Türkiye proaktif bir planlama ve çok çalışarak bu hedefi gerçekleştirebilecek güçtedir.
KAYNAK: Stratejik Rapor.Küreselleşme ve küreselleşmenin Türkiye’ye etkileri (TASAM)