TÜRKİYE”DEKİ TERMİK ELEKTRİK SANTRALLARI

Abone Ol

Avrupa Parlamentosu,geçtiğimiz perşembe günü, Birleşmiş Millet ler (BM) global kriz zirvesinden hemen önce 'iklim ve çevre acil durumu' için bir oylama gerçekleştirdi. Strazburg şehrindeki parla mento, böylece aldığı bu kararla Avrupa Birliği Başkentlerini ve Avrupa Komisyonu’nu daha etkili aksiyonlar alması için baskı altı na almış oldu. Çevre Komitesi’nin başındaki isim olan Avrupa Parlamentosu Üyesi Pascal Calfin, yaptığı açıklamada “İklim ve çevresel acil durum” gözönüne alındığında sera gazı emisyonunu 2030’da %55’e kadar indirmek oldukça önemli” ifadelerini kullan    ması oldukça dikkat çekti. Bu oylama, aynı parlamentonun yeni bir Avrupa Komisyonu’na izin vermesinden bir sonraki gün gerçekleş ti. Parlamento, yeni komisyon ile birlikte Avrupa bloğunun ekono misini düşük karbonlu bir geleceğe dönüştürmeyi planlıyor. Tabii bu önergelerin, Brüksel üzerinde herhangi bir yaptırım etkisinin olmadığını da hatırlatmak gerekiyor. Avrupa İklim Eylemi Ağı (Climate Action Network Europe) yöneticisi Wendel Trio, yaptığı açıklamada;“Acil durum ilan etmek oldukça önemli ancak böyle bir durumun acil durum eylemiyle desteklenmesi gerekiyor. İklim acil durumu ölçeğinde hareket etmek için parlamentonun gerçek, acil bir eyleme ihtiyacı var. Avrupa Birliği, iklim hedefini en az %65 emisyon kesilmesine kadar artırmalı. Emisyonu acilen indirebilecek politikaları ve önlemleri benimsemeli.”Şeklindeki  konuşması ile sera gazı emisyonunda hava kirliliğinin geldiği en son noktayı gösteriyor.

                       *        *         *

Bu meyanda 12 gün sürecek olan COP25 BM iklim zirvesi, önü müzdeki pazartesi günü İspanya’da gerçekleştirilecek. Zirvenin odağı iklim değişikliği ile savaş ve emisyonların kesilmesi için hükümetleri teşvik etmek olacak.Mamafih olaya Ülkemizdeki     termik elektrik santrallerinin faaliyeti kapsamında hava kirliliği     açısından yaptıkları olumsuz etkilere göre bir göz atıldığında; Endüstriler ve enerji santralleri, yüksek miktarda partikül madde, azot oksitler, kükürt oksitler, karbon monoksit, hidrokarbon, organik bileşik ve diğer kimyasalların atmosfere salınmasına ve hava kalitesinin azalmasına neden olur. Bu tesisler sadece yerel düzeyde insan ve çevre sağlığına zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda bölgesel ölçekte asit yağmurları, ozon oluşumuna, ya küresel ölçekte ise iklim değişikliğine neden olarak dünyanın geleceği için yıkıcı sonuçlara bile sebep olabilmektedirler.Özet     le belirtmek gerekirse; enerji üretimindeki hava kirliliğinin en büyük aktörü fosil yakıt kullanımıdır 19.yüzyıldan beri kullanıl makta olan fosil yakıtlar insan ve çevre sağlığı açısından büyük tahribata neden olmuştur. Enerji ihtiyacı ulaşım sektöründe de kendini göstermek tedir. Hava, deniz ve kara ulaşımı için gereken enerjinin çok büyük kısmı halen fosil yakıtlardan karşılanmaktadır. En son OECD verilerine göre,Türkiye’deki enerji ihtiyacının %88’ lik kısmı fosil yakıt lardan sağlanmaktadır.

                       *        *         *

Bu arada fosil yakıtların yarattığı hava kirliliğine ek olarak Taşıtlar dan kaynaklanan CO, NOx, PM ve UOB’ler kent havasında önemli bir kirlililik kaynağı durumundadır. TÜİK 2019 verilerine göre yaklaşık 7.5 milyon adet 16 yaş üzeri aracın bulunduğu ülkemizde trafikte seyreden araçların egzoz emisyonları da önemli miktarda hava kirliliği yaratmakta; evsel ve endüstriyel aktiviteler sonucun da ortaya çıkan atıklar da iklim değişikliğine ve hava kirliliğine neden olmaktadır.Atıkların ayrıca vahşi veya düzenli depolanması ve yakılması sırasında da zararlı emisyonlar gözlenmektedir.Hal böyle iken artan nüfus,kullanılan makinelerden kaynaklı artan emis yonlar ve temiz yakıt ve teknolojilerin kullanılmaması ile dünya ısınmakta ve soluduğumuz hava tehlikeli hale gelmektedir.10 insan dan 9’u kirli hava solumaktadır. Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ)’ne göre her yıl yaklaşık 7 milyon ölüm, hem dış hem de iç ortam hava kirliliğinden kaynaklanmaktadır. Hava kirliliği, sağlık için önemli bir çevresel risktir. Hava kirliliğinin azaltılması felç, kalp hastalıkla ru, akciğer kanseri, kronik ve akut solunum solu hastalıkları ve as tım gibi hastalıkların azalmasını sağlayacaktır. DSÖ Bölgesel Grup larının bölgesel tahminlerine göre hava kirliliğinden kaynaklı en fazla ölüm olan bölgelerden en az ölüm olan bölgelere sırasıyla şu şekildedir; Güney Doğu Asya, Batı Pasifik,Afrika,Doğu Akdeniz , Avrupa ve Amerika şeklinde sıralanmaktadır.

                       *        *         *

Sonuç olarak, son 3 yıldır hava kalitesinde hiç bir iyileşme olma yan ve ciddi hava kirliliği yaşayan 16 il tespit edilmiştir;Buna göre; Afyon, Ankara, Burdur, Bursa, Çorum, Denizli, Erzincan, Mersin, Kahra manmaraş, Manisa, Mardin, Muğla, Niğde, Osmaniye, Sa karya ve Sivas. Yıllık ortalama hava kirliliği (PM10) düzeyleri 90 μg/m³’e ulaşan bu şehirlerde artık kronik hale gelmiş olan hava kirliliğinin iyileştirilmesi için ciddi önlemler alınması gerekmekte dir. Aksaray, Aydın, Çankırı, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, Karaman, Nevşe hir, Sinop, Tekirdağ, Trabzon, Yalova’daki hava kalitesi verilerine bakıldığında; son 3 yıllık sürede hava kalitesinin iyileştiğini ve ulusal sınır değerlere ulaştığını gösterirken,son üç yıllık ortalamalara göre havası en temiz şehirler ise Aksaray, Ay dın, Çankırı, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, Karaman, Nevşehir, Sinop, Tekirdağ, Trabzon ve Yalova’ daki hava kalitesi verileri iyi durumda olan kentlerimiz olarak kayda geçmiştir.Neticede hava      kalitesinin iyileştirilmesi için hava kirliliğinin en önemli kaynakla rından kömüre dayalı enerji üretiminin teşvik edilmesine son veril mesi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından enerji verimli liği politikalarının yürürlüğe konulması ve yenilenebilir kaynakla rın enerji üretimindeki payının arttırılmasını için politikaların oluş turulması, Hava kirliliğinin sağlık etkilerinin değerlendirilmesi ve kirlililiğin azaltılması ile ilgili politika geliştirilmesinde, özellikle Sağlık Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarının koordinas yonun arttırılması ve disiplinler arası olarak kendi aralarında ve ayrıca çevre ve sağlık alanında çalışan meslek örgütleri ve sivil top lum kuruluşları ile işbirliği içinde çalışmalar yürütülmesi büyük önem taşımaktadır.