TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKA SARMALINDA ASİMETRİK KUŞATMALAR VE KARŞI STRATEJİLER

Abone Ol

Öyle görünüyor ki Yunanistan’ın kışkırtmaları ile provakasyon kokan yaklaşımları yanında Fransa’nın bütün bunlara elden geldiğince destek vermesi neticesinde Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki faaliyetleri Avrupa’nın gündeminde yer almaya devam ediyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, 10-11 Aralık’taki Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi’nde, Türkiye’ nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz arama faaliyetlerini ele alınacağı nı belirtmesi dış politikada Türkiye’yi zor günler beklediğine işaret ediyor.AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi JosepBorrell de yaptığı açıklamada, Türkiye ile ilişkilerde gidilecek yöne AB Liderler Zirvesi’nde karar verileceğini belirterek, "Türkiye'nin davranışının AB ile ayrılığı artırdığını anlaması gerekli. Bunu söylediğim için üzgünüm ama AB dışişleri bakanları böyle düşünüyor. Bizim de arzu ettiğimiz gibi pozitif gündeme dönmek için Türkiye'nin yaklaşımını değiştirmesi gerek. AB Konseyi gelecek ay gidilecek yöne karar verecek. Zaman tükeniyor ve Türkiye ile ilişkilerimizde dönüm noktasına doğru yaklaşıyoruz” demesine karşılık;Almanya Dışişleri Bakanı HeikoMaas ise "Eğer Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki provokasyonları devam ederse aralık ayındaki AB toplantısında yaptırımların değerlendirilmesini bekliyorum” ifadelerini kullanması ise kesin olarak bir rastlantı değil.

      *       *        *

Türkiye ziyareti öncesinde Fransa’da Cumhurbaşkanı EmmanuelMacron ve Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ile görüşen ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun da yaptığı daha sonraki vaki açıklamada “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bu tür eylemlerin halkının yararına olmadığına ikna etmek için, Avrupa ve ABD’nin birlikte çalışması gerekiyor” sözleri de kayda geçmişti.Açıklamalar, bir sonraki AB Liderler Zirvesi’nde, Türkiye’nin önemli bir gündem maddesi olacağına işaret ediyor.Bu arada Cumhurbaşkanlığı Sözcü sü İbrahim Kalın, bilahare zirve öncesinde Brüksel'e bir ziyaret gerçekleştirdi.Sözcü Kalın, temasları kapsamında AB Konsey Başkanı Charles Michel'in Dış Politika Başdanışmanı Maryam Van den Heuvel, AB Komisyon Başkanı Ursulavon der Leyen'in Kabine Şefi BjoernSeibert ve AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreteri HelgaSchmid ile ayrı ayrı görüştü. Mamafih çıkacak sonuçlar yönünden Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sezgin Mercan, zirveden beklentilerini, olası yaptırımları ve Türkiye’nin atması gereken adımları, Sputnik’e değerlendirirken;”Türkiye ile AB ilişkilerinin ciddi bir kriz ve sınamadan geçtiğini belirten Mercan, bu krizin öncekilerden farklı olduğunu ifade etti. Mercan, “Son gelişmeler bağlamında, iç siyasetle dış politikanın iç içe geçtiği bir dönemden bahsediyoruz. Türkiye-AB ilişkilerine de bir takım iç siyasi dinamikler yansıyor. Bunun bir kaldırma kapasitesi var. Bu kapasite son dönemde bayağı zorlanıyor. Fransa ve Almanya ile Türkiye ilişkilerinde bunu net bir şekilde görebiliriz.Fransa ile olan ilişkilerde daha çok ön plana çıkıyor. Bunlar önde gelen Avrupa üyeleri olunca AB-Türkiye ilişkilerini de yakından etkiliyor” şeklindeki açıklamasına bakılırsa durum oldukça sıkıntılı görünüyor.

    *       *        *

Sonuç olarak,diğer taraftan da 20 Ocak 2021 de göreve başlayacak olan ABD’nin yeni Başkanı Biden’ın gündeminin ilk maddesi belli ki, Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S400 Yüksek İrtifa Hava Savunma Sistemi ve CAATSA yaptırımları olacak. Aslında 2021 yılına ait ABD Bütçesindeki Savunma Harcamaları detayına bir göz atıldığında; ABD Savunma Bakanlığının, 2021 mali yılı için YPG/PKK terör örgütü dahil Suriye'de ABD'nin desteklediği güçlere aktarılmak üzere 200 milyon dolar fon talebinde bulunduğu da bilindiği halde; bunu görmezden gelerek S400 Yüksek İrtifa Hava Savunma Sisteminin Türkiye’ye entegre edildiği bahanesi ile CAATSA yaptırımı hazırlığına girişilmesi sözünün edilmesi bile NATO’nun geleceği konusunda büyük endişelere yaratmaktadır. Bu yönde gerçekleşen gelişmeler dikkate alındığında Türk Dış Politikasının kısa, orta ve uzun vadedeki öngörülerinin tutarlı ve istikrarlı olmasını gerektirmektedir. Gerçekte gelişen tüm iç ve dış olaylar değerlendirildiğinde; 10 Aralık 2020 tarihi AB konusunda Türkiye açısından bir dönüm noktası olabilir.Diğer yandan da Türkiye’nin Doğu Akdeniz Bölgesi dahilinde tartışma götürmez çıkarlarına karşılık ABD-AB Ülkelerinin Türkiye’yi doğrudan hedef alması göz ardı edilecek bir durum olmadığı gibi Ülkemizin örtülü şekilde beka sorunu ile karşı karşıya bulunduğunu göstermektedir. Kaldı ki uluslararası ilişkilerde her zaman var olan mütekabiliyet düşüncesi son gelişmelerle yerle bir edilmiş; Doğu Akdeniz Bölgesi üzerinde hiçbir şekilde hak iddiasında bulunamayacak ülkeler bile Türkiye’nin uluslararası sözleşmelerden doğan tüm haklarını tümüyle yok saymışlardır. Neticede Büyük Kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ünde belirttiği gibi:”Milletlerin güvenliği ya iki taraflı veya çok taraflı genel ortak anlaşmalarla, uzlaşmalarla temin edilebilir diye kesin nitelikte ortaya atılan ve her biri diğerlerine zıt sayılan ilkeler, barışın korunması yolunda bizim için kesin ve isabetli değildir ve olamaz. Bunların her birini coğrafî ve siyasal gerek ve vaziyetlere göre kullanarak barış yolundaki özenli çalışmayı gerçeklere dayandırmak, her millet için ayrı ayrı bir görevdir. Cumhuriyet Hükümeti, bu gerçeği görmüş,uygulamış, en yakın komşuları ile olduğu kadar en uzak devletlerle olan ilişkilerini, dostluklarını, anlaşmalarını ona göre düzenlemeyi bilmiş ve bu sayede dış siyasetimizi sağlam esaslara dayandırmıştır.” Sözlerinin içeriğinde izlenebilecek stratejik derinliği aramamız gerekmektedir.