Son duruma göre ABD’yle sağlanan 120 Km. genişlik, 32 Km. derinlikteki güvenli bölgede, Türkiye tarafından sahaya hâkim olma ve temizlik faaliyeti halen devam ediyor.Fakat henüz tam kontrol sağlanmış değil.ABD bölgeden çekildiğini söylemesine rağmen yeniden bazı yerlere yerleşiyor. Gidici değil. Değişik he saplar içinde.Telabyad-Resulayn arası dışındaki Rusya’yla muta bakat sağlanan bölgede Türkiye-Rusya müşterek devriye faaliyet leri başladı.Ne zamana kadar devam edeceği ve maksadı gerçek leştirip gerçekleştirmediği de henüz belli değil.Şam yönetimiyle PKK/ PYD arasında ise Rusya marifetiyle bazı mutabakatlar da sağlanmış görünüyor. Ancak sonrası da ne olacak bilinmiyor.Hal buki daha öncesinde Suriye’den çekileceğini söyleyen ve askerle rinin ve tesislerinin bir kısmını Irak’ın kuzey bölgesine kaydıran ABD, Barış Pınarı harekâtından ötürü Türkiye’yle yapmak zorun da kaldığı mutabakatla öngörülen Güvenli Bölge’nin yanında ay rıca Menbiç ve Kobani bölgelerini de boşaltarak güneye çekilmiş ti. Ancak gerçek duruma baktığımızda gelişmeler ABD’nin bölge den gidici değil,aksine uzun vadeli kalıcı olduğunu gösteriyor.Bu kapsamda,Barış Pınarı Harekâtı sırasında Suriye'nin kuzeyinden çekilen ABD ordusu, Suriye-Türkiye sınırındaki boşalttığı Aynul arab'daki Sırrin üssüne yeniden yerleşmesinin ardından Rakka'nın batısındaki Cezre üssüne de döndüğü bildiriliyor.
* * *
Bu arada Suriye’deki Deyrizor bölgesi ise petrol açısından ABD için önem taşıyor. Trump’ın petrolü sevdiğine ilişkin açıklaması çok önemli. ABD’nin bu petrolden şimdiye kadar 30 milyon dol ar kazandığı şeklinde haberler geliyor.Gelinen noktada bunu bir petrol gaspı ve kaçakçılığı olarak nitelendirmek mümkün. Bu böl gede hem kendi askerlerini bulunduruyor, hem de SDG dediği PKK/PYD’ yi. Hatta bu petrol ün kendi tabiriyle “Kürtlerin”, as lında PKK/PYD’nin parasal desteği için kullanılacağını söylüyor. ABD bu bölgeyle de yetinmiyor, Kamışlı bölgesindeki petrolü de kontrol edebilme düşüncesiyle Rusya’yla rekabet ediyor.Kamışlı ABD ve Rusya arasında paylaşılamayan şehir/bölge konumunda. Görüldüğü gibi durum, ABD’nin Suriye’den çekilmesinin sözde kaldığını gösteriyor. Diğer taraftan da PKK/PYD’ye desteğinin sı nırlı kalacağı, onun yerine başka arayışlar içinde olacağına ilişkin emareler de var.Hatırlanacağı üzere El-Kaide’yi ABD kurmuş, sonra onu düşman ilan etmişti. IŞİD, El-Kaide’den türemişti. Önü müzdeki dönemde IŞİD’in bir türevi veya başka bir terör örgütü nün sahne alabileceğini de düşünmek gerekir. ABD’nin çok emek ve para harcadığı ve bir türlü terör örgütü olduğunu kabul etmedi ği PKK/PYD/YPG’den tamamen vazgeçmesi de beklenemez. Bu örgütün, Irak üzerinden İran’ın istikrarsızlaştırılmasında kullanıl masının mümkün olabileceği söylenebilir.
* * *
Mamafih şurası muhakkak ki, Suriye sorununda şimdilik en kâr lı çıkan ülke Rusya. Uyguladığı politika ve stratejilerle Akdeniz ve Ortadoğu’da,Suriye üzerinden, var olan etkinliğini daha da ar tırmış durumda.Astana ve Soçi süreçlerine ilave olarak Türkiye’ yle sağladığı siyasi,ekonomik, askeri işbirliği ve mutabakatlarla Türkiye’nin ABD ve Batı dünyasından uzaklaştırma çabalarında mesafe almış durumda.Ancak güvenilir bir müttefik olduğunu söy lemek de abartılı olur.Karşılıklı menfaatler çerçevesinde konu ba zında ittifaklar sağlanan bir ülke olarak görmek daha doğru ola cak gibi.İşin asıl ilginç yönü Rusya da PYD/YPG’yi bir terör ör gütü olarak görmüyor ve onu ABD’den koparıp kendi kontrolün de tutarak bölgede kullanmayı tercih ediyor.Ayrıca gerektiğinde Türkiye’ye karşı bir argüman olarak kullanma düşüncesini de ak lında tutuyor.Diğer taraftan Rusya Dışişleri Bakanı’nın “Kürt sorunundan kaçamazsınız. Suriye’deki Kürtlerin geleceği hususu nu askeri eylemler olarak konuşmak yerine, bu konuda sakin bir biçimde anlaşmaya varılmasını olanaklı yapan koşulları yaratmış olduk. Sorun, Suriye krizinin parçası olmaktan daha geniş bir problem.Irak’ta, İran’da ve Türkiye’de yaşayan Kürtler var.Kim se bu ülkelerin, Kürt sorunu nedeniyle yaşanan bir gerginlikten dolayı infilak etmesini istemez.Hiç kimse Kürtlerin kendilerini ikinci sınıf insanlar olarak hissetmelerini istemez.”şeklindeki açık laması, Rusya’nın konuya bizim gibi bakmadığını açık olarak gös termektedir.Hadisenin neresinden bakılırsa bakılsın bu anlamda halbuki ger çekte asıl sorun kürt sorunu olmayıp sadece PKK/PYD meselesi ile Türkiye’nin beka sorunu olduğu özellikle gözardı edili yor.Bu nedenle kimlerle ittifak içinde olduğumuza ve muhtemel gelişmelere dikkat etmemiz gerekmektedir.
* * *
Sonuç olarak,Rusya’nın Suriye’deki varlığının ABD’den daha önce olduğu ve bu konuda çok mesafe kat ettiği biliniyor. Suriye kriziyle bunu daha da pekiştirmiş durumda. Diğer bölgelere ilave olarak Kamışlı kentinde kalıcı konuşlanmaya yönelik girişimleri de var. Suriye rejiminin denetiminde bulunan havaalanına yakın bir alana üs kuran Rus güçleri, bölgeyi teknik cihaz ve personelle tak viye etmiş, Kamışlı Havalimanı'na yakın olan Çiftçiler Sendikası'nı askeri üs olarak kullanılmaya başlamış durumda. Suriye rejiminin, Kamışlı hava alanını Rusya’ya 49 yıllığına kiraya verdiğine ilişkin haberler de var. Şam yönetiminin Rusya’nın sözü dışında hareket etmesi mümkün değil. Mevcut durumunu ve varlığını ona borçlu ve ona bağımlı. Ancak bir noktada farklılık bulunuyor. O da PYD/ YPG’ye dair görüş farkı. Suriye, PYD/YPG’yi Türkiye’den başka tek terörist bir örgüt olarak gören ülke.Ancak bu görüş farkı PYD’ yle mutaba kat yapmasına engel olmuyor. Rusya’nın arabuluculu ğunda Şam yönetimi ve PYD arasında sağlanan mutabakatla bazı bölgelerin özgürleştirilmesinde askeri işbirliği öngörülüyor.Şam yönetimi mev cut yerel yönetim ve meclislere şimdilik karışmıyor.Özetle son geliş melere göre Suriye kuzeyinde bir terör koridoru oluşmasını önlemek ve bir garnizon devlet kurulmasını engellemek için yaptığı Fırat Kal kanı,Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Operasyonla rı takdire şayandır.Ope rasyonlar bu yönüyle tam amacına ulaşmış tır.Başlangıçta doğru poli tikalarla Suriye yönetimiyle iletişim için de olunmasının ve işgale karşı işbirliği yapılarak kontrolü kaybet mesinin önlenmesinin daha uygun olacağı,belki de o zaman bu ope rasyonlara bu ölçüde ihtiyaç kalmayacağı değerlendirilebilir.
KAYNAK:ABD ve Rusya mutabakatları sonrası gelişmeler-
Em.Tümg.Armağan KULOĞLU