TÜRKİYE’Yİ YENİ YILDA BEKLEYEN OLASI RİSKLER VE TEHDİT DEĞERLENDİRMESİ

Abone Ol

Öncelikle belirtmek gerekirse 2019’un sonlarına geldiğimiz bu dönemde, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı stratejik sorunlar ve buna bağlı olarak maruz kaldığı tehdidin 2019’da da devam etti ği, 2020’ye girerken yeni boyutlarıyla, -Örneğin Libya meselesi ile birlikte- daha da artabileceği,bunun dışında diğer mevcut teh dit ve risk durumunda bir değişiklik olmayacağını söyleyebilmek      mümkün.Bu yönde en doğru öngörülerde bulunabilmek için ön        celikle geçmişimize bir göz atmak gerekirse; Türkiye soğuk savaş döneminde yıllardır ABD’nin Yeşil Kuşak projesi ile uyutuldu. Tüm dikkati ve enerjisi komünizm ile mücadeleye teksif edildi. Türk gençleri birbirine kırdırıldı.Ortadoğu’nun, özellikle Irak ve Suriye’nin Türkiye için önemi üzerinde hiç durulmadı. Tabir doğ ruysa ”cambaza bak” taktiği uygulandı. Türkiye’nin Irak ve Suri ye’deki dolayısıyla Ortadoğu’daki çıkarları hep göz ardı edildi. Nitekim bugün Türkiye, Ortadoğu’da kendi çıkarları için zama nında ve doğru bir biçimde stratejik akıl oluşturamamanın sıkıntı ve sancılarını çekmektedir. Bugün Ortadoğu’da yaşanan sıcak ge lişmelerin temelinde, Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren Ku zey Irak’ta ortaya çıkan istikrarsız durumun sebep olduğu kriz, ça tışma ve kaos ortamı yatmaktadır. Kuzey Irak hiçbir zaman mer kezi Irak ile tarihsel süreç içerisinde entegre olamamıştır. Buna, Türkiye’nin 19. yüzyılın ortalarından itibaren maruz kaldığı” et nik fitne”nin sebep olduğu bilinmektedir. Bunun la birlikte söz konusu etnik fitnenin, Kuzey Irak’ı yıllardır terör odaklarına yu va ve üs konumuna getirdiği de aşikârdır. Bu durum Türkiye’ nin sadece Irak’la ilgili olan çıkarlarını değil, Suriye dahil tüm Orta doğu’daki çıkarlarını olumsuz yönde etkilemiştir.

                                   *      *       *

Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyadaki sınırları dışında cere    yan eden gelişmelere bakıldığında, Irak, 2005 yılında ABD’nin baş rolü oynamasıyla yürürlüğe giren yeni Anayasası gereği üçe bölünmüş, Irak Ordusu tasfiye edilmiş, perişan hâle düşürülmüş, hatta Başkenti Bağdat’ı bile savunamayacak duruma getirilmiştir. İç karışıklık ve kargaşa halen sürmektedir.Öte yandan Libya’da yaşanan istikrarsızlık, kan dökülmesine neden olmakta, önümüz deki kısa ve orta vade de ülkedeki iki başlılığın sebep olduğu iç karışıklık ve kargaşanın artarak devam edebileceği değerlendiril mektedir. Türkiye geçen Kasım ayında Libya ile Doğu Akdeniz’ deki yetki alanlarına yönelik bir anlaşmaya imza attılar. Bu her iki ülke açısından son derece olumlu bir gelişmeydi. Ne var ki, ABD ve AB bu anlaşmaya tepki göstermiş ve Yunanistan’ın ya nında yer almışlardır. Halihazırda Libya yönetimindeki çok başlı lık ve bunun getirdiği istikrarsız durum, söz konusu anlaşmayı geçersiz kılabilir.Diğer bir sınır komşumuz Suriye nüfusunun ya rısı dış ülkelere göç etmiş, bir milyona yakın insanını kaybet miş, tıpkı Irak gibi parçalanma ve bölünmenin son safhasına gel miş bir görünüm vermekte, ülkede yaklaşık dokuz yıldır yaşanan iç savaşın daha 20-25 yıl, hatta daha uzun sürebileceği değerlendi rilmektedir. Bunun yanı sıra, terör yuvalarına ev sahipliği yapan bir İdlib meselesi var ki, beslediği ve barındırdığı terör unsurla rıyla Türkiye’ye karşı başlı başına potansiyel bir tehdittir.Hal böy      le iken öteki sınır komşumuz İran’da son zamanlarda görülen is tikrarsızlık ve iç kargaşa, ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit etme ye devam etmektedir.

                                   *      *       *

Mamafih Ülkemizin içinde bulunduğu bulunduğu coğrafyadaki    pozisyonuna bakıldığında; özetle Türkiye bu mayın tarlasının tam ortasında,sürekli tehdit üreten bir coğrafyada, stratejik sorunlarla karşı karşıya, kendi bekası ve istikrarı için gayret gösteriyor. Tür kiye bekasının, yani coğrafi bütünlüğünün korunması sorununu dün olduğu gibi bugünde yaşıyor.Türkiye’nin terörle ilgili maruz

kaldığı tehdit cephesi her geçen gün büyüyor ve artış gösteriyor. Eskiden, PKK bölücü terör örgütü vardı. Sadece Kuzey Irak’tan gelen terör tehdidi vardı. Şimdi, Suriye ile birlikte, PKK, PYD, IŞİD, El Nusra (El Kaide) ve FETÖ’yle mücadele etmek zorunda kalan bir Türkiye var.[2] Bunlara ilâveten Doğu Akdeniz’de yaşa nan sorunların sebep olduğu tehdit ortamı var. Öte yandan Türki ye, sayıları halen resmi rakamlara göre 3 milyon 690 bin olan ve bebek doğumları ile nüfusu her geçen gün artan, gelecekte potan siyel tehdit olacağı aşikâr Suriyeli sığınmacıları beslemek ve ba rındırmakla meşgul, üzerinde böyle bir zimmet var. Üstelik ABD ve AB söz konusu sığınmacıların ülkelerine dönüşlerine engel ola cak politikalar geliştirmekte.

                                   *      *       *

Sonuç olarak, Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin yetki alan lar yok sayılarak, Yunanistan ve GKRY’nin diğer ülkelerle yaptı ğı doğal gaz sondaj çalışmaları Türkiye için önemli bir tehdittir. Doğu Akdeniz’de, 2020’de enerji savaşlarının ve güç mücadelesi nin şiddetlenerek devam edeceği beklenmeli. Doğu Akdeniz, Suri ye’ye ek olarak,Türkiye’yi ikinci cephede mücadeleye zorlayacak tır.Asıl önemli durum ise 2020 ve sonrasında Türkiye için bölge de cereyan edebilecek en kötü senaryo, Kuzey Irak’ta gerçekleşen KYB gibi, Suriye’nin kuzeyinde Barzani’nin izlediği yolun bir diğer benzerini izleyerek Rakka’yı da içine alan bir PYD özerk yönetim bölgesinin hayata geçirilmesidir.Bölgedeki siyasi ve as keri gelişmeler ne yazık ki en kötü senaryonun gerçekleşmesine yönelik bir seyir izlemektedir. Önceki yıllarda emperyalist plân nasıl Irak’ı bölüp parçaladıysa, şimdi de Suriye’de işbaşındadır ve bilahare sıranın İran’a, sonra da Türkiye’ye geleceği aşikârdır. Ortadoğu’daki mevcut sıcak gelişmelerin seyri, bu düşünceyi dik te ettirmektedir. Gücün niteliğinde yaşanan değişim, doğal olarak tehdit algılamasında da değişime yol açmaktadır. Güvenliğe daya lı savunma anlayışı, bugün eskiden olduğu gibi yine yerini savun maya dayalı tehdit anlayışına bırakmıştır. Diğer bir ifade ile bir ülkenin güvenliğinin sağlanmasında, sınırların korunması ön plâ na çıkmıştır. Millî menfaatler, öncelikle sınırların korunmasını zo runlu kılmaktadır. Bunun için Türkiye içeride güçlü olmak zorun dadır.Ne var ki bunun için sırf askeri irade yeterli olmaz.Millî bir lik ve beraberliğe dayalı siyasi irade de muhakkak gereklidir.Mil lî irade topyekûn,iktidarı ve muhalefeti ile birlikte Türkiye’ye kar şı vaki olan/olabilecek her türlü tehdide karşı ortak hareket etmeli dir.Bölünme ve parçalanmanın esas panzehirinin millî birlik ve beraberlik olduğu gerçeğinden taviz verilmemelidir..Özellikle bu   yöndeki önemi yadsınmayan”Stratejik istihbarat, bir ülkenin beka sı ile yakından ilgilidir.Uluslararası ilişkilerde büyük resmin orta ya konulmasını sağlar. Ayrıca, bir ülkenin dış politikasının oluştu rulmasında önemli yer tutar. En önemlisi de geleceği şekillendi rir.Bir ülke doğru ve zamanında stratejik istihbarat üretemiyorsa, yani stratejik akıl oluşturamıyorsa, geleceği doğru ve yeterince şe killendiremiyorsa, bölgesinde çıkarı olan güç merkezlerinin bölge için geliştirdikleri plânın bir parçası olmaya devam ederler.”

KAYNAK:2019-2020 Yıllarına ait Türkiye’nin  tehdit değerlen dirmesi (Osman N.Ararat)