Bilindiği gibi küresel anlamda suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadelede ülkelerarası işbirliğinin önemi oldukça büyük.Bu işbirliğinin somut örneklerinden biri de 37 ülkenin üye olduğu FTAF’ye AB Komisyonu ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin de üyeliği bulunuyor. Bu kuruluş “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, terörizmin finansmanı ve kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanı” ile mücadelede uluslararası standartlar oluşturulması ve söz konusu standartlarla uyumlu yasal ve kurumsal tedbirlerin alınması ve bu tedbirlerin operasyonel açıdan etkili bir şekilde uygulanmasını teşvik etme amaçlarını da taşıyor.Hal böyle iken,FTAF oluşturduğu standartların uygulanma düzeyini dünyada 200 civarı ülkede izleme ve denetlemekle beraber, politika belirleyici olarak da bir rol üstleniyor.AyrıcaFTAF ile ilişkili Avrupa Merkez Bankası, Dünya Bankası, İnterpol’ün de aralarında bulunduğu gözlemleyici kuruluşlar izlemeye de çok büyük katkı sağlıyor.

* * *

Gerçekte Türkiye FTAF’ye 1991 yılından bu yana üye ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı MASAK, Türkiye’nin FATF temsilciliğinde en önemli mercii durumunda. Bu kap samda Ülkemizde 2006 yılında kamuoyunda Kara Para Kanunu olarak da bilinen 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun çıkarıldı.Ardından kanun kapsamı yönetmelikler ile 2008, 2011, 2012ve müteakip izleyen yıllarda genişletildi.FATF üyeliği çerce vesindediğer üye ülkeler gibi izlenme sürecinde olduğu gibi Terörizmin finansmanı ve kara paranın aklanmasıyla mücadelenin çerçevesini güçlendirmek için gerekli adımları atıp atmadığımız da izlenme durumundadır.MamafihFATF21 Ekim günü Paris’te gerçekleştirilen toplantıların sonunda Türkiye’yi, Ürdün ve Mali’nin yanında Gri Listeye alırken;FATF’nin bu kararına göre Türkiye kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadelede yeterince çaba göstermediği gerekçe gösterilerek özellikle son yıllarda yaşanan mülteci akınının yasa dışı finansman risklerini arttırdığı da düşünülerek ( ! ) gri listeye alınması şeklinde bir netice ile karşılaşmıştır.

* * *

Hal böyle iken,ABD’nin alenen hem mali hem de lojistik destek sağladığı terör örgütü PKK/PYD’ye rağmen uygula mada bu durumun gözardı edilerek kapsam dışında kalması FATF nezdinde çifte standart anlamına da gelmekte; ciddiye tinin de sorgulanmasına yol açmaktadır.Aslında bu anlam daki ABD faaliyetlerine bir göz atıldığında;terör örgütüne yardım ve destek kapsamında somut belge ve bilgiler olmak la birlikte, bunun alenen görmezden gelinmesi ise uygulama da kafa karışıklığı yaratmaktadır. Olaya Türkiye açısından bakıldığında bütüncül şekilde finansal kurumların ve devlet otoritesinin terörün finansmanında suistimal edilmemesi ve risklerle karşılaşmaması için, kara para aklamanın önlenmesine yönelik tedbirlerin yanı sıra terörün finansmanının önlenmesine yönelik de risk temelli yaklaşımların uygulanması ve vergi mevzuatının uyumlu hale getirilmesi önem taşımakla birlikte;Türkiye’nin bu mücadelede aldığı tedbirler, yasal düzenlemelere uyum ve denetime ilişkin FATF’nin kararının bağlayıcılığının en önemli unsurunun ülkenin itibarı olduğu cihetle süratle gri listeden çıkmanın yolları da aranmalıdır.

* * *

Sonuç olarak,karapara aklamanın ekonomik kalkınma üstün deki FATF Kurumu açısından ilgili açıklamasına bakıldığında; “aklayıcılar, fonlarını aklamak için sürekli olarak yeni yollar aramaktadır. Büyüyen veya gelişen finans merkezlerine sahip ancak yetersiz kontrollere sahip ekonomiler, yerleşik finans merkezi ülkeleri kapsamlı kara para aklama karşıtı rejimler uyguladıkları için özellikle savunmasızdır.Ulusal kara para aklama önleme sistemleri arasındaki farklılıklar, ağlarını zayıf veya etkisiz karşı önlemlere sahip ülkelere ve finansal sistemlere taşıma eğiliminde olan aklayıcılar tarafından kullanılacaktır.” Bu anlamda bazıları, gelişmekte olan ekonomilerin kendilerine çekecekleri sermaye kaynakları konusunda fazla seçici olma lüksünün olmadığını iddia edebilir. Ancak eylemi ertelemek tehlikelidir. Ne kadar ertelenirse, organize suç o kadar yerleşik hale gelebilir.Bireysel bir finans kuruluşunun zarar görmüş bütünlüğünde olduğu gibi, bir ülkenin ticari ve finans sektörlerinin organize suçun kontrolüne ve etkisine tabi olduğu algılandığında, doğrudan yabancı yatırım üzerinde bir sönümleme etkisi vardır. Bu nedenle, kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadele, kalıcı ekonomik kalkınmanın ön koşulu olan iş dostu bir ortam yaratmanın bir parçasıdır.Genel olarak karapara aklamanın toplumla olan bağlantısı incelendiğinde ise;Bazıları, gelişmekte olan ekonomilerin kendilerine çekecekleri sermaye kaynakları konusunda fazla seçici olma lüksünün olmadığını iddia edebilir. Ancak eylemi ertelemek tehlikelidir. Ne kadar ertelenirse, organize suç o kadar yerleşik hale gelebilir.Bireysel bir finans kuruluşunun zarar görmüş bütünlüğünde olduğu gibi, bir ülkenin ticari ve finans sektörlerinin organize suçun kontrolüne ve etkisine tabi olduğu algılandığında, doğrudan yabancı yatırım üzerinde bir sönümleme etkisi vardır. Bu nedenle, kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadele, kalıcı ekonomik kalkınmanın ön koşulu olan iş dostu bir ortam yaratmanın temel bir parçası durumundadır.