VALİMİZ FORMDA, BAZILARI DEĞİL!..

Abone Ol

Zonguldak Valimiz Osman Hacıbektaşoğlu’nun 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle verdiği kahvaltıya katıldık. Aynı gün aynı zamanda bürokratlar(!) günüymüş, onlarla da karşılıklı,  yan yana filan oturduk, kahvaltımızı ettik.

Bu konudaki haberleri basında ve sitelerde bulacaksınız,

Bizim işimiz yorum!

Öncelikle Valimizi bizleri unutmadığı için kutlarız, “az veren candan” özdeyişine uygun olarak mütevazi ama güzel, lezzetli çeşnilerle süslenmiş ve Polis evinin eşsiz deniz manzarası önüne konuşlandırılmış sofralarda güne iyi bir kahvaltı ile başlamanın mutluluğunu yakaladık.

Gazeteciler kahvaltı sonrasında geleneksel hale gelmiş bir soru-cevap faslını başlattılar. Vali Bey de hiç tereddüt etmeden ve ekstra ek bilgiye de gereksinim duymadan her soruya teker teker yanıt verdi.

Formdaydı Valimiz…

Konulara da vakıftı gördüğümüz kadarıyla…

Hernekadar sorulduğu anda salonda bulunan gerek gazeteci gerekse bürokrat takımı tarafından gülümsemeyle karşılanan sorular olduysa da gazeteciler istedikleri yanıtları aldılar.

Şimdi “o gülümsenen sorular da neymiş?” diye kendi kendinize soracaksınız, bir iki örnek verelim. Gazetecinin biri Rüzgarlımeşe’de bulunan Kadın Doğum Hastanesinin kapanan AVM’ye taşınmasının uygun olacağını vurgulayarak “olur mu?” diye ortaya çıktı.

Soru sorulur sorulmaz da aldı orada bulunanları bir gülme; bazı gazeteciler ve bürokratlar Kadın Doğum’da kadınların doğurmak için kuyruğa mı girdiklerini merak etmeye başladılar. Öyle ya Doğurganlık oranı 1’in iki tık üstünde olan Zonguldak’ta bu da neyin nesiydi?

Ben Vali Hacıbektaşoğlu’na bir göz attım “gülüyor mu, gülmüyor mu” diye ama kendisinin durumu iyi idare ettiğini gördüm sadece,  helal olsun!

Ve aklıma ZGC Başkanı Derya Akbıyık geldi, ne diyordu Başkan? “Gazetelerin,  sitelerin kadrolarında yer almayan, bordrolarda isimleri geçmeyen sözde gazetecilere dikkat edin” diyordu…

Haklı!..

Gözden kaçanlar oluyor demek ki…

Bizim Mustafa Emen’in de Vali Bey’den bir beklentisi vardı; güzel bir tekne ayarlansa da, gazetecileri alıp denizde şöyle kıyıdan kıyıdan bir tur atsa da, gazeteciler de fotoğraf çekip Zonguldak’ın tanıtımına katkıda bulunsalar… Ben de yine Vali Bey’e şöyle bir baktım. Nedenini anlamışsınızdır… Vali Bey notunu aldırdı; kentin aşırı pahalılık, keyfi zamlar, 100 liraya satılan kahveler, 250 liralık çorbalar, 600 liralık saç sakallar, 25 bin liralık kiralar gibi sorunlarından başımızı alırsak, biz de gezeriz tekneyle…

Bir bürokrat da söz alıp turizm olayına filan değindi ama bu iş öyle kolay değil, daha kullanılmayan bir maden ocağını bile “Ocak Restoran” şeklinde bu kentin turizmine kazandırmayı başaramamış, Kadıoğlu mozaiklerini parasızlıktan neredeyse yeniden toprağa gömüp belki 100 yıl sonra sergilemeyi düşünecek kadar turizmden nasibini almamış bir kentin evlatlarıyız biz.

Milyonlarca insan sırf heyecan olsun diye rafting için Hopalara, Düzcelere gidiyor, bir o kadarı yine aynı nedenlerle kayak yapmaya Erciyeslere, Erzurumlara, Bursalara filan taşınıyor, biz heyecanı doruklara taşıyacak bir Ocak Restoranı bile becerip hizmete alamıyoruz…

Sonra da Turizmmiş…

Hehhehheeee…

Neyse;

Kahvaltı heyecanımız bitti, dönüş yoluna vurduk, bizi kente kadar İl Çevre Müdürümüz getirdi. Arabada da bir iki lafladık. Fevkani köprüyü sorduk, “yıkılması iyi mi oldu, kötü mü?” dedik. “İyi oldu” dedi müdür bey…

Nedenmiş efendim?

Kent merkezi yeni yollar kazanmış, bir yerden bir yere gitmek kolaylaşmış… Biz “peki müdür bey köprüyü yıkmadan alttaki işyerlerini tahliye etseydik de yine yeni yollar yapsaydık” diye sorunca “kimse o iş yerlerini oradan tahliye edemezdi” yanıtını aldık.“Devletten güçlü mü bunlar?” diye sorunca da “o işyerleri devletin değil belediyenin” yanıtını verdi müdür bey…

Sanki köprünün yıkılmasının bir nedeni o işyerlerinin oradan çıkarılamaması gibiymişçesine… Benim de beklediğim yanıt buydu zaten.

“Peki müdür bey” dedim, “Belediye Mail-i inhidam yasasını uygulasaydı?”

Çok bilen bir ifadeyle “Mail-i İnhidam yıkmak demek, sen nereden bileceksin?” diye de küçümser bir ifadeyle yanıt verdi.

Hafifçe güldüm, “mail-i inhidam yasasının 39.cu ve 40.cı maddeleri vardır, biri çürük diye yıkmak ama diğeri kent estetiği açısından sakıncalı bulup yıkmak, bu maddeler ayrı şeyler” diye yanıtladım.

Fazla da uzatmadım, zaten kente de gelmiştik, inecektik…

Şimdi arkadaşlar;

Kimse karşısındakini “kendi kadar akıllı değil”  zannetmesin ve yine hiçbir yetkili makam sahibi tüm basın mensuplarını başka bazı düşük performanslı basın mensuplarıyla karıştırıp ahkâm kesmesin.

El elden üstündür…

Diyelim ve Vali Beyimizi gösterdiği nezaket için tekrar kutlayıp davetine de teşekkür edelim…