Rica ederim davetiniz için çok teşekkürler hoşbulduk.10.02.1986 Ardahan/Çıldır doğumluyum İstanbul'da yaşıyorum.Bu benim ilk röportajım insan kendinden nasıl bahseder ne der kendi hakkında hiç bilmiyorum, kendi içindeki sular berraklaşmadan nasıl anlatır kendini okurlara. Ben hala bulanık sularda sürükleniyorum..

2-) Yazma süreciniz nasıl başladı?

Yazma sürecinin tam olarak hangi nedenlerden hangi durumlardan kaynaklandığını bilmem çok mümkün müdür bilmiyorum. Belkide hiç bir zaman bulamayacağım sebepleri vardır. Fakat ilkokul ikinci sınıftayken küçük küçük, kısa kısa şiirler sözler yazardım defterlerimin kenarlarına ders kitaplarımın sayfalarına, lise bitene kadar böyleydi. Dikkatim hep dağılırdı çok sıkılırdım derslerden sınıftan.Bana kendimi iyi hissettiren mutlu olduğum yerdi sanki sözcükler. Şimdi de öyle.

3-) Yazarken neler hissediyorsunuz, size ilham olan şeyler neler, Türk edebiyatında idol olarak gördüğünüz yazarlar var mı?

Akıllı Ev Teknolojileri ile Hayatınızı Kolaylaştırın Akıllı Ev Teknolojileri ile Hayatınızı Kolaylaştırın

Zihnime düşen bir sözcük bir mısra iyi hissettirir ilham verir bana. Takılırım o sözcüğün peşine onunla sürüklenirim başka başka yollara.Bazen uçurtma olur sözcükler sisli sokakları dolaşırlar, alıp bulutların üzerine çıkarırlar kimi zamanda. Sonra bir an gelir kağıda dökülen sözcükler yakalarlar beni, dünya ya ait olmayan bir çağrı gibi sihirli kollarıyla hapsederler beni boşluklarına, çok başka bir tat bir lezzet bırakırlar ruhuma. Sözcüklerle aramda özel bir bağ var hiç kuşkusuz, tüm bunlar iyi gelir ilham verirler sanıyorum bana. Tabi Türk edebiyatında dilin sınırların zorlayan kabuğuna sığmayan henüz hakettiği değeri görmemiş çok eşsiz yazarlar var azınlıkta olsalar iyi ki varlar. Onlar ellerinde hiç sönmeyen meşaleler taşırlar aydınlatmak için kara zindan geceleri...

4-) Yazmış olduğunuz kitaplarınızın türü ve konusu nedir, içeriğinden bahseder misiniz?

Henüz yayınlanmış bir romanım var ve bekleyen birkaç dosya. Yarım kalmış zamanını bekleyen yazılar çekmecemde öylece dururlar. Romanın türüne gelince beat kuşağı ya da yeraltı edebiyatı denilebilir, melankoliye karışmış yaşam hikayeleri. Kendimi her ne kadar bir türe bir akıma ait hissetmesem de dönüp baktığımda yazdığım metinlere yeraltı edebiyatının etkilerini görebiliyorum üzerimde. İçerik bakımından bir anlam arayışı her daim dolaşır sözcüklerin arasında, bir kargaşanın gölgesi düşer sayfaların üzerine.Etrafımızı sarmış bu sahteliğin içi boş kalabalıkların ve maskelerin arasında bir çıkış yolu bulmak umududur belki de insanın... Ayrıca ilk romanım sağır zaman. Klasik fars şiirindeki sebk-i Hindi üslubunu anımsatır. Karanlık sözcükler gizem dolu yaşamlar, karmaşık düşünceler, şaşkınlık veren çelişkili anlatımlar bu üsluba ait özelliklerdir. Neyin rüya, neyin gerçek, neyin sanrı olduğu bilinmez.Karanlığın, aydınlığın, hayalin, gerçeğin birbirine karıştığı bir anlatıma sahiptir. Ayrıca olaylardan ziyade düşünceler hakimdir, düşüncelerle insanın ve yaşamın kör karanlık kıyılarında gezinir. Roman boyunca bir melodi eşlik eder okura, sürükleyici bir ritim yazarken o ritmi hep hissettim zaten.

 5-) Şuan çıkarmayı planladığınız başka bir kitap projeniz var mı, sizi okuyanlara spoiler vermek ister misiniz ?

Evet var.Henüz şeklini biçimini almamış sanırım, mayalanma sürecindeler.Yoğun bir iş tempom var aynı zamanda, otomotif sektöründe kalabalık bir fabrikada çalışıyorum, beni besleyen bir tarafı var o kalabalığın.Pandemiden bu yana çok zorlayıcı bir süreçten geçiyor insanlar, dijital dünya tüm ordularıyla ruhlarımızı satın almaya geliyorlar sanki. Eline kalemi alan herkes hepimiz yüksek bir uçurumun kenarına kadar sürüklenmiş dünyayı izliyoruz. İşte bu bekleyiş edebi yazıya dönüştüğünde okurla buluşması daha çok içime siner sanıyorum...

6-) İlk romanınız sağır zaman kitabının merkezinde yer alan roman kahramanı Araf okurun çok ilgisini çekti.Araf nasıl bir karakter anlatır mısınız ?

Evet.Araf "Sağır zaman"da ana karakter olarak ilgi uyandırdı, bunun sebeplerinden bir tanesi romanın tüm sorumluluğunu üstlenmiş olması sanırım.Araf roman yazılmadan önce zihnimde hayal dünyamda oluşturduğum bir karakter, onunla yaşadım onun gibi düşündüm, onun yerine koydum kendimi. Romanı yazarken onun peşinden sürüklendim adeta, zaman zaman yalnız bıraktım onu, bazen kayboldu sözcüklerin arasında, ama hep bir yerden çıktı okurun karşısına fakat sonunda izini kaybettirdi okura.Yazarken bir plan bir proje yapmamaya her şeyi unutarak başlanılması gerektiğine inanıyorum.Bilemiyorum ama benim düşüncem böyle, bu yüzden asıl kahraman sözcüklerin kendisidir.Roman da Araf in yolculuğu daha çok içsel bir yolculuk, içimizdeki sahte putlardan kurtulma yolculuğu bu yüzden yolları hep camkırıklarıyla doluydu. Her şeyi deneyimleyerek, hissederek, zorlu sınavlardan geçerek ilerleyen yolculuk eden bir karakter oldu Araf. Bilemiyorum ama bütün bunlar okurun ilgisin çekmiş olmalı. Şunu belirtmeliyim ki hiç kuşkusuz Araf’ın yaptığı, yaşamı eksik bir tabloya bakarak değerlendiren kalabalıklara başka bir pencereden yaşamı gösterme mücadelesiydi.

7-) Son olarak Türk gençlerine ve kitap tutkunu okurlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Tabi ki okura bir kaç şey söylemek isterim ama hepside sisli ve karışık.Bu dünyada kaç yaşındasın, hangi şehirde yaşıyorsun, hangi okula gidiyorsun, hangi müzikleri dinliyorsun önemli tabi ama hiçbiri sizi anlamak için yeterli değil. Dolayısıyla okura dürüst olacağım, geçmişi düşünüp pişmanlıklar, geleceği düşünüp süslü püslü hayaller kurma.Çünkü sen şimdi ve şu andasın, an ın içinde kendinin en iyi versiyonunu inşa et, sadece ana odaklan gerekirse kendini yık yeniden inşa et.Gördüklerine, duyduklarına, bildiklerine bu görsel şölene değil sadece kendi kalbine inan.Ve unutma bu evrende yazılmış tek bir roman ve tek bir yazar var, o romanı okuyup o yazarı bulduğunda kendini bulmuş olacaksın.Söylemek istediklerim bu kadar, çok teşekkür ederim Gizem Hanım bizi okurla buluşturdunuz. Hoşçakalın

Kaynak: Bülten