Kazakistan’da doğdum, büyüdüm. 2001 yılında Ankara’ya yerleştim. Hala Ankara’da yaşıyorum. Evli ve 2 çocuk annesiyim.

2-) Yazma süreciniz nasıl başladı?

Küçüklüğümden beri hep yazıyorum. Bazen küçük hikayeler, bazense şiirler yazardım. Hatta lise yıllarında bir şiirim ödül almıştı.

3-) Yazarken neler hissediyorsunuz, size ilham olan şeyler neler, Türk edebiyatında idol olarak gördüğünüz yazarlar var mı?

Yazmak, benim için bir ifade biçimidir; düşüncelerimi, duygularımı ve gözlemlerimi kelimelere dökerek dünyaya açılmanın bir yolu. Yazarken, içimdeki sesleri, hayatın karmaşasını ve insan hikayelerini bir araya getirip anlamlandırmaya çalışırım. Aynı zamanda, yazmak benim için bir keşif sürecidir; her cümlede, her kelimede yeni bir derinlik bulur, bilinmeyen yanlarımla karşılaşırım. Kendimi ve başkalarını daha iyi anlama, geçmişi ve geleceği sorgulama, hayal gücümü sınırsızca kullanma fırsatı sunar. Yazarken hissettiklerim, yazdığım konunun ruhuna bağlı olarak değişiyor. Bazen derin bir hüzün, bazen coşkulu bir neşe, bazen ise cesaret ya da utanç gibi duygular içime doluyor. Bu süreç, benim için adeta bir terapi gibi. İlham aldığım kaynaklar ise oldukça çeşitli; okuduğum kitaplar, dinlediğim müzikler, karşılaştığım ve tanıklık ettiğim hayat hikayeleri, sıradan ya da sıra dışı insanlar, seyahat etmek, doğada bulunmak, gökyüzü ve yıldızlar gibi pek çok şey bana ilham verebiliyor.

Türk edebiyatı son derece zengin bir birikime sahip. Türkçe öğrenmeye başladığımdan beri, hem Türk klasiklerini hem de çağdaş Türk yazarlarının eserlerini okuyorum ve bu birikimden olabildiğince yararlanmaya çalışıyorum. Tüm bu yazarlara karşı sonsuz bir saygı ve hayranlık duyuyorum. Hangisini ön plana çıkaracağımı seçmek zor; ancak favorilerim arasında Tarık Buğra, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Oğuz Atay, Sabahattin Ali, Ayfer Tunç, Mine Söğüt gibi isimler var. Şairlerden ise Orhan Veli, Nazım Hikmet ve Cahit Sıtkı Tarancı ilk aklıma gelenler..

4-) Yazmış olduğunuz kitaplarınızın türü ve konusu nedir, içeriğinden bahseder misiniz?

Aslına bakarsanız, çok fazla kitabı yayınlanmış biri değilim. Çocuk kitapları ve şarkıları yazıyorum. Yakında ise İkinciadam Yayınları'ndan “Kara Kızın Öyküsü” adlı bir öykü kitabım yayınlandı. Kitap, demir perdenin arkasında, Sovyet Kazakistan’ında küçük bir sovhozda doğan Çınar’ın hayatını anlatıyor. Çınar’ın hayatı Sovyet döneminde başlar, ancak gençlik yılları, “perestroyka” ve “glasnost” sonrası Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını ilan eden Kazakistan’da geçer.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği adı altında, tek parti olan Komünist Parti tarafından yönetilen bir sistemde, işçilerin sık sık ezildiği, Sovyet Rusyası dışındaki halkların asimile edilmeye çalışıldığı bir dönemde, sıradan insanların hikayelerine ilgi duyanlar için bu kitap ilginç olabilir. Çünkü bu kitapta anlatılanlar, gerçek hikayelere dayanmaktadır ve bu dönemin gerçeklerini Çınar’ın hayatı üzerinden gözler önüne sermektedir.

5-) Şuan çıkarmayı planladığınız başka bir kitap projeniz var mı, sizi okuyanlara spoiler vermek ister misiniz ?

Günümüzde büyük şehirlerde yaşayan modern insanların hayatlarını, hayallerini, ilişkilerini, yaşam mücadelelerini, hayal kırıklıklarını; başkalarına ayak uydurmaya çalışırken kendilerini kaybetmelerini, kalabalıklar içindeki yalnızlıklarını, tutunacak bir dal arayışlarını, düşüşlerini ve yeniden ayağa kalkmalarını ele alan, gerçek hikayelere dayalı bir kitap yazma planım var. Bu insanlar, tatmin olma

veya olmama nedenlerini başkalarında ararken, kendi içlerine dönmemek ve kendilerini sorgulamamak için sürekli bir meşgale yaratıyorlar. Hep bir boşluk doldurmakla meşguller, ancak o boşluk dolmadığı gibi giderek daha da büyüyor. Bakalım, bu projeyi ne zaman hayata geçirebileceğim.

Erkılınç: “İşleyen sistemi bozmanın bedeli ağır olur” Erkılınç: “İşleyen sistemi bozmanın bedeli ağır olur”

Bunun yanı sıra, Kazak folklor edebiyatında her biri zengin bir hayat felsefesi içeren dörtlükler vardır. Bu dörtlükleri mümkün olduğunca Türkçeye çevirmek istiyorum.

6-) Son olarak Türk gençlerine ve kitap tutkunu okurlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Gençlere, kendilerine ve geleceklerine güvenmelerini söylemek isterim. Hayatta hedef koymak çok önemli; bu yüzden doğru ve ulaşılabilir hedefler belirlemelerini ve bu hedeflere ulaşmak için çaba göstermelerini tavsiye edebilirim. Gençlik, geleceği temsil ettiği için umut doludur. Ancak zaman hızla akıp geçiyor; bu nedenle, zamanlarını sosyal medyada veya bilgisayar oyunlarıyla harcamak yerine, onlara gelecekte fayda sağlayacak beceriler (yabancı dil öğrenme, yaratıcılık, kodlama gibi) geliştirmeye odaklanmalarını öneririm. Ve son olarak, bugünü tekrar yaşama şansımız olmadığını unutmadan, her günün tadını çıkarmalarını tavsiye ederim.

Kaynak: Bülten