Mevcut duruma bakılırsa Yunan megalo-idaosu yine sahnede gözüküyor. Öyle ki Yunanistan,Türkiye’nin Doğu Akdeniz’ deki hak ve menfaatlerine sahip çıkmasından rahatsız olduğundan karşı hamlelere yönelmiş durumda. Ancak tek başına bunu önleyemeyece ğini bildiği için AB, ABD, NATO ve bölgede edindiği yeni müttefiklerini de devreye sokarak Ankara’yı zorlama çabasına girdiği gözlemleniyor. Hal böyle iken, Türkiye’ye yaptırım uygulanması ve askeri olarak kendilerine destek olunması arayışı içinde olması yanı sıra; isteği doğrultusunda bazı destekler de temin etmiş izlenimi veriyor. Mamafih ne var ki bütün bunlar Yunanistan’ın tasarladığı ölçüde olmadığından Yunanistan Türkiye karşıtı cephede kendi yönünden safları sıkıştırma adına açıkça bu gayretlerini yoğunlaştırmaya çalıştığı da biliniyor. Makron ise her fırsatta Türkiye’yi sadece eleştirmekle kalmayıp Libya’da da muhalif şekilde karşı cephededir.Öte yandan da Fransa İngiltere’ye ait ve İngiltere’ye 150 Km. Fransa’ya ise 15 Km. uzaklıkta olan Jarsey ve Guernsey adalarının kıta sahanlığının olamayacağı, kendi kıta sahanlığını ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne başvurmuştur. Mahkeme, kıta sahanlığı olarak Fransa’yı haklı bulmuştur. Fransa şimdi utanmadan, Türkiye’ye 2 Km., Yunanistan ana karasına 580 Km. uzaklıktaki Meis adasının kıta sahanlığının Türkiye tarafından ihlal edildiği iddiasına destek vermektedir.Fransa kendine gelince başka,Türkiye’ye gelince ise kasıtlı şekilde bile bile farklı hukuksuz bir tavır sergilemektedir.
* * *
Bu arada da son AB dışişleri bakanları toplantısından, tek yanlı şekilde gerilimin nedeninin Türkiye olduğu anlayışı çıkmış; Türkiye’nin davranışlarının tehlikeli olaylara yol açma riskinin olduğu söylenmiştir. AB sözcüsü de faaliyetleri durdurma çağrısı yapmıştır. Yunanistan ve GKRY ile tam dayanışma içinde olunduğu, AB üyesi devletlerin egemenlik haklarına saygı duyulması gerektiği ifade edilmiş, Türkiye’ye de diyalog çağrısı önerilmiştir. Avusturya ve Lüksemburg da ilaveten, olaylardan Türkiye’yi sorumlu tutmuştur. AB içinde aşırı Türkiye karşıtı ülkeler olmakla birlikte, Türkiye'ye yaptırım uygulanması ve Yunanistan tezlerinin desteklenmesi konusunda net bir görüş birliği de olmayıp; Yunanistan ve Türkiye' nin masaya oturup sorunları birlikte halletmesi istenmektedir. Toplantıda Almanya, Yunanistan’a karşı çıkmış, ayrıca Mısır’la yaptığı anlaşmanın hukuka uygun olmadığını da dile getirmiştir. Diğer taraftan da ABD’den, Fransa ve Yunanistan'ın Doğu Akdeniz' de gerçekleştir diği ortak tatbikat için "endişeliyiz" çıkışı gelmiştir. Fransa ve Türkiye'ye "Anlaşmazlıklara bir çözüm bulmaları" çağrısı yapmıştır. ABD, Doğu Akdeniz’ deki tansiyonun düşmesini istemekte, NATO’nun varlığını sarsacak bir savaşın çıkmasını arzu etmemektedir. Lozan hilafına Dedeağaç’ta üs imkânı almıştır. Bu durum açıkça ABD’nin Yunanistan’dan yana tavır içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Madalyonun görünmeyen öteki yüzüne göre de
son zamanlarda Rumların Rusya’yla ilişkileri içinde bulunduğumuz son dönemde oldukça bozuk görünmektedir. ABD ve Fransa’nın GKRY’de yer edinmesi ve ABD’nin GKRY’ne yönelik silah ambargosunu kaldırması Rusya’yı alenen rahatsız etmektedir. Aslında ABD ve Rusya, Akdeniz’de üstünlük mücadelesi içindedir. Rusya, çıkarları gereği Türkiye’ye yakın durması gerekirken, bu tavrı açıkça ortaya koyamamaktadır. Bunun nedenini ise bazı konulardaki anlaşmazlıklara da bağlamak mümkün. Azerbaycan-Ermenistan gerilimi, Libya’daki durum, Suriye’ deki fikir ayrılığı ve İdlip’ teki zoraki birliktelik bunlara çok yakın örnek gösterilebilir.
* * *
Sonuç olarak, Yunanistan’a ait olduğu gözüken 16 adet Ege Adaları nın 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ve 1947 yılında imzalanan Paris Antlaşması’na göre silahlandırılması kısıtlanmasına rağmen 1960’lı yıllardan itibaren adalarda ağır silahlandırmaya giden Yunanistan’ın, bazı adalara savaş uçaklarının kullanabileceği hava üslerinin yanı sıra deniz üsleri de inşa ederken, yine de anlaşmalara aykırı olarak kimi adalarda tümen kimi adalarda ise tugay seviyesinde birlik bulundurma cihetine giden Yunanistan’ın, adalardaki toplam asker mevcudu nun 50 ila 100 bin arasında olduğu da dikkate alındığında; Yunanistan’ın ilk hukuksuzluğu bu kapsamda başlarken; Türkiye 1964 yılında bu ihlaller için ilk notasını vermiş, aynı yıl Ege’deki karasularını 3 milden 6 mile çıkarmış ve kıta sahanlığı krizinin çıktığı 1975’te söz konusu ihlalleri BM’ye de bildirmiştir.” Ege Denizindeki mevcut kıta sahanlığı konusuna gelince; 1960’lardan itibaren pek çok ülke kıta sahanlığı yüzünden çatıştılar ama bütün çatışmalar neticede Uluslararası Hakem (Tahkim) Mahkemesi aracılığıyla barışçıl biçimde çözüldü. Çözemeyen iki ülke ise Türkiye ile Yunanistan olarak kaldı.İki ülke arasındaki kıta sahanlığı anlaşmazlığının yaklaşık 40 yıllık tarihçesi bulunuyor. Ege sorunları incelendiğinde ise, hem karasuları hem de buna bağlı hava sahası sorunlarında Yunanistan’ın uluslararası hukuk kurallarına aykırı talep ve tasarruflarının sorunların kaynağını oluşturduğu görülmektedir. Bu bağlamda, Türk tez ve tasarruflarının, Yunan tarafının hukuk ihlallerini bertaraf amacıyla sınırlı kaldığı anlaşılmaktadır. Ulusal hava sahası sorununda da benzer bir durum söz konusu olup, Yunanistan’ın uluslararası hukuku tüm dünyanın gözü önünde ihlal eder mahiyetteki talep ve tasarrufları karşısında dahi Türkiye’deki; gelmiş geçmiş siyasi iktidarlar, medya ve akademik kesimiyle birlikte, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Ege’de attığı kararlı, ısrarlı ve somut adımlar haricinde siyasi ve hukuki alanlarda haklılığını yeterince vurgulayamamakta oluşu sebebiyle Doğu Akdeniz sorunu dahil Ege Denizi sorunu da günümüze kadar maalesef yansımış bulunmaktadır.
KAYNAK:Yunanistan kendi cephesini güçlendirme peşinde (Em.Tümg.Armağan KULOĞLU)