Son etapta Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin sondaj faaliyetleri nedeniyle yaşanan gerilimin düşürülmesinin ardından Kıbrıs ve silahlanma yarışı ise yeniden gündeme gelirken, bu arada da ABD'nin Dedeağaç'a yaptığı askeri sevkiyatları da tartışmalara dahil oldu. Yunanistan’ın geçen yıl eylül ayı itibarıyla yaklaşık 10 milyar Euro tutarında olduğu tahmin edilen silahlanma programının açıklandığı süreçte Fransız DassaultAviation firmasıyla yapılan anlaşma doğrultusunda 12'si kullanılmış 18 Rafale uçağının bu aydan başlayarak iki yıllık bir süreçte teslim edilmesi planlanıyor. İlk uçağın teslimatı geçen hafta yapıldı. Yunan hükümeti, teslimat sonrasında Rafale uçaklarıyla Ege'de güç dengesinin değişeceğini ifade ediyorsa da; bu güç dengesi nin Yunanistan lehine dönmesi mümkün değil.ÇünküSavunma Politikaları Analisti Arda Mevlütoğlu, Yunanistan'ın Fransız uçak alımlarıyla Ege'deki güç dengesinin değişmeyeceğini belirtiyor. 1996 yılında Türk ve Yunan silahlı kuvvetlerini karşı karşıya getiren Kardak Krizi'ne ve sonrasında Yunanistan'ın geniş kapsamlı bir silahlanma programı başlatmasına dikkat çeken Analist Arda Mevlütoğlu, sonrasında ekonomik sorunlar nedeniyle bunun yavaşladığını ifade ediyor. Diğer bir açıkla ma da Dışişleri Bakanı Mevlütoğlu’ndan gelirken;”alınan Rafale uçaklarının "taşıdıkları silah ve elektronik harp sistemlerinin kabiliyetleri” ve "uçaklar üzerinden Fransa ile müşterek harekat yürütme yeteneğinin gelişmesi” nedeniyle "ciddi tehlike” teşkil ettiğini söylüyor. Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı "konumunu güçlendirmek ve bölgesindeki etkinliğini artırmak”için jeopolitik gelişmeleri ve fırsatları kolladığına vurgu yapan Mevlütoğlu, Yunanistan'ın kendisini ABD ve Fransa'nın Doğu Akdeniz ve Karadeniz'e yönelik politikalarında "güvenilir, güçlü ve etkili bir ortak” olarak sunduğunu; "Muhatapları da Yunanistan'ı bir ortak olarak benimsemiş gibi göründüğünü” değerlendiriyor.
* * *
Konuyla ilgili olarak Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Prof.Dr.Ali Çağlar da Ege'deki güç dengesinin değişmeyeceğini belirtirken;Yunanistan'ın"dış yardım ve desteklerle caydırıcı bir güç oluşturma olasılığı” bulunmuyor. Yunanistan'ın attığı adımlara karşı "Türkiye'nin de harekete geçeceği ve önlemlerini alacağını” belirten Çağlar, "her iki ülke için kaynaklarını başka ülkelerin savunma sanayilerine aktarmış olmak dışında bir işe yaramaz”değerlendirmesinde bulunduğu izleniyor. Gelinen son noktadaEmekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş ise ABD'nin Türkiye sınırına yakın bir bölge olan Dedeağaç'a askeri sevkiyat yapması üzerinden Yunanistan'ın Türkiye'nin "caydırıcılığını azaltmaya çalıştığını” ifade ederken;Yunanistan'ın "ABD'yi arkasına alabilmek” için bu adımları attığını belirten Karakuş, Türkiye'nin bu şekilde "Dedeağaç ve ötesine harekat düzenlemesinin önüne geçmiş oluyorlar ve Türkiye'nin caydırıcılığını azaltmaya çalışıyorlar” değerlendirmesinde bulunurken;Caydırıcılığın önemine de değinen Karakuş, "Caydırıcılığınızı kaybetmezseniz; savaşmazsınız. Savaşmadan istediğiniz noktaya ulaşırsınız”söleri yanı sıra Kıbrıs Barış Harekatı örneğini veren Karakuş, Türkiye'nin caydırıcılığının "Yunanlıların herhangi bir şekilde savaş açmasına mani oldu” açıklamasıyla Yunanistan’ın içinde bulunduğu zorluklara işaret ettiği izlendi.
* * *
Sonuç olarak,Yaşanan bütün gelişmeleri "ABD'nin Türkiye'ye bir mesajı olarak okumak gerektiği” görüşünde olduğunu belirten Prof. Ali Çağlar, "Bölgedeki etkinliği ve çıkarlarının zedelenebileceği endişesi ile Fransa da bu yolda adımlar atmakta” diyor. Çağlar ayrıca, ABD'nin Yunanistan'a bölgede yeni bir rol vermeye çalıştığına değinerek "Genelde NATO'nun ileri karakolu rolü verilmiş olan Türkiye'nin son yıllarda zaman zaman ABD politika ve çıkarlarına ters adımlar atıyor olması sonucu, bu ileri karakol görevi Yunanistan'a kaydırılıyor gibi görünüyor. Ancak bütün bu gelişmelerin Yunanistan'ı bir tuzağın içine çekebileceği gerçeği, ne yazık ki görülememektedir. Yarın şartlar değiştiğinde ABD'nin daha önce Vietnam, Gürcistan ve Afganistan başta olmak üzere Yunanistan'ı ortalıkta yapa yalnız bırakmayacağının bir garantisi yoktur” ifadelerini kullanıyor.Mamafihher ne kadar Yunanistan içinde bulunduğu korku paranoyası nedeni ile hali hazırdaki durumunu değiştirmeye çalışıyorsa da; iktisadi açıdan Türkiye ile muhtemel savaşı göze alması mümkün olmadığı gibi zaten bozuk durumda olan ekonomik pozisyonu da bir savaş kal dırabilecek seviyede değil. Türkiye, 2. Dünya Savaşı'nın nazik şartlarında hakkıyla değil, fırsat kollarcasına adalara konmasının Yunanistan’ı haklı çıkarmadığını, tarihi gerçeklikler ve uluslararası hukuk normlarınca adaların asıl sahibinin savunabilir. Bu durumda rakipsiz askeri savunma gücü ve son dönemde muazzam derecede güçlendirilmiş Türk Donanması ile pandemiden ötürü küresel düzeyde meseleye olan ilgisizlik Türkiye'nin elini güçlendiren argümanlar olarak kabul edilebilir.