Zonguldak’ta “Direniş Çadırı” isimli topluluk Madenci Anıtı’nda Filistin için basın açıklaması yaptı. “Bizler yüreği Gazze ile atan Müslüman Gençler olarak, hükümetimize, milletimize ve dünyadaki tüm Müslümanlara sesleniyoruz.” diyen topluluk adına açıklamayı Mehmet Rasim Meriçoğlu ile Cafer Can Şengül okudu.
Yapılan basın açıklaması şu şekilde:
Müslüman Gençlerden “Filistin için Kıyam Hareketi” adına
Yaklaşık bir asırdır işgale ve zulme direnen Filistinli Müslüman kardeşlerimiz, bugün de cihadın, sabrın, direnişin bayraktarlığını yapıyor. Tüm dünya müstekbirlerinin kendilerine karşı ittifak ettiği bir avuç mustazaf direnmekten vazgeçmiyor. Yaşlısıyla genciyle, kadınıyla çocuğuyla tüm Gazze halkı izzetin, onurun ve imanın ne demek olduğunu dünyaya öğretiyor.
Gözü dönmüş işgalcinin Gazzeli Müslümanlara karşı uyguladığı soykırım halklar nezdinde tepkiyle karşılık bulsa da sömürgeci devletlerin işgalciye aleni desteği sebebiyle soykırım durmaksızın aylardır sürüyor. Bu noktada sorumluluk halkı Müslüman olan ülkelerin hükümetlerine düşüyor. Dünya Alimler Birliği'nin de yayınlamış olduğu fetva gereğince hem Müslüman halkların hem de onların devletlerinin bu işgal ve soykırıma ellerindeki tüm imkanlarla karşı durmaları ve Gazze halkını siyasi, toplumsal ve askeri alanlarda atılacak adımlarla desteklemeleri üzerlerine bir vecibedir.
Bizler Müslüman gençler olarak aylardır süren işgal ve soykırıma karşı gerekli adımların atılmadığını, imkan dahilinde olanların da yapılmadığını alenen görüyoruz ve bu doğrultuda yapılması gerekenleri idarecilere hatırlatmak adına taleplerimizi bugün bir kez daha yineliyoruz:
1- İşgalciyle her türlü siyasi ilişkiye son verilmelidir. Soykırım sürerken dahi işgalcinin elçisi kovulmamış, elçiliği kapatılmamıştır. Bu durum hem haysiyetimize dokunmuş hem de işgalciye cüret kazandırmıştır. Soruyoruz; şimdi değilse ne zaman bu yok hükmündeki sözde devletle siyasi ilişkilere son verilecek?
2- İşgalciyle her türlü ticari ilişkiler kesilmelidir. Yakın zamanda alınan 54 kalemde kısıtlama kararı bizim bu işin başından beri haklılığımızı teyit etmekle birlikte asla yeterli değildir. 9 Nisan’a kadar Hükümet yetkilileri Ticareti Kesme çağrısı yapanlara karşı her türlü iftira ve karalamalara başvurmuş fakat bu tarihte açıklanan kısıtlamalar yapılan bu kanlı ticaretin itirafı niteliğinde olmuştur. Bu konu ise sanki mesele yalnızca uçak ve jet yakıtlarının ihracatıymış gibi gösterilip daha sonra bunu çürütmek suretiyle şu ana kadar yaptıkları tüm bu kanlı ticaretin üstü örtülmeye çalışılmıştır. Biz Müslüman gençler olarak yetkililerden açıklama değil, laf değil, gerçek yaptırımlar bekliyoruz. Artık samimiyetsiz açıklamaların bir hükmü yoktur. Yapılması gereken açık seçik ortadadır. Başta petrol sevkiyatı durdurulmak üzere işgalci tam bir ambargoya tabi tutulmalıdır. Yaş meyve sebze, çelik, çimento gibi kritik kalemlerde Türkiye işgalcinin en büyük ihracatçılarından biri konumundadır. Acilen İşgalciyle amasız fakatsız tüm ticari ilişkiler sonlandırılmalıdır. Bu başta kendi hükümetimizden ve aynı zamanda halkı Müslüman olan ülkelerin yönetimlerinden talebimizdir.
3- Gazze halkı işgalci tarafından ablukaya tabi tutulmuştur. Katliamların yanı sıra açlıktan ve ilaç yetersizliğinden ölümler başlamıştır. Acilen bölgedeki Müslüman devletlere öncülük yapılıp, gerekli temasların sağlanması sonucunda ablukanın kırılması, Refah sınır kapısının açılması, gerekli yardımların, tıbbi ekipman ve personelin girişi sağlanmalıdır. Bugün yüzlerce hekim ve sağlık personeli Gazze’ye gitmek için yolun açılmasını beklemektedir.
4- Kuruluş gayesi itibariyle işgalciye fayda sağlamaktan başka bir şey olmayan Kürecik Radar Üssü ve şeytanın başı Amerika’nın ülkemizdeki İncirlik Üssü kapatılmalıdır. Bu üslerden kalkan uçakların geçmiş dönemlerde bölgedeki Müslümanlara bombalar yağdırdığı biliniyorken bu üslerin varlığı inancımıza ve bağımsızlığımıza aleni bir saldırı ve hakarettir.
5- Direniş mümkün olan her açıdan desteklenmelidir. Mukaddesatımızı korumak için mücahede eden direniş grupları yalnız bırakılmamalı, sadece lafla değil fiili olarak da bu kutlu direnişe sahip çıkılmalıdır. Madem hükümetimiz Filistin’deki direnişin Kuvayi Milliye direnişi gibi bir direniş olduğunu kabul ediyor, o halde neden bu direnişin düşmanlarına karşı sahada fiili olarak etkisi olan herhangi bir somut yaptırım ortaya koymuyor. Bizler yöneticilerin “Kahrolsun İsrail” söylemini tekrarlamayı bırakıp onlara verdiğimiz yetki ve güçlerini kullanarak fiili adımlar atmalarını bekliyoruz. Devlet slogan atma ve mitingler düzenleme makamı değildir. Bu eylemleri bizler Müslüman tebaa olarak zaten aylardır yapıyoruz. Devlet icraat ve fiiliyat makamıdır.
6- Aylar geçmesine rağmen çeşitli devlet kurumlarında halen işgalciye açıkça destek veren şirketlerin ürünleri kullanılmakta ve satılmaktadır. Bizler boykotlu ürünlere karşı ciddi bir hassasiyet içerisindeyken Devlet kanallarında bunların reklamının yapılması ve özendirilmesi kabul edilemez. Bu tutumun gözümüzdeki itibarınızı yerle bir ettiğini ve samimiyetinize dair ciddi şüphelere yol açtığını hatırlatıyor ve bu hususta daha dikkatli olmanız gerektiğini söylüyoruz.
7- İslam İşbirliği Teşkilatı kuruluş amacının hilafına tamamen işlevsiz hale gelmiştir. Türkiye öncülüğünde direnişe yakınlığı olan devletlerle bir araya gelinerek bir koalisyon oluşturulmalı ve bu soykırıma acilen son vermek için işgalci topluca yaptırıma tabi tutulmalı, gerekli askeri ve siyasi adımlar bu koalisyon tarafından yürütülerek işgalci durmaya zorlanmalıdır.
8- Yakın zamanda yola çıkacağı duyurulan Özgürlük Filosu her anlamda desteklenmeli, muhtemel saldırıya karşı askeri tedbirler alınmalıdır. Bir Mavi Marmara daha yaşansın istemiyoruz. Gazzeli kardeşlerimize ulaşacak insani yardım için yola çıkan bu filonun da sahipsiz bırakılmaması en önemli taleplerimizden biridir.
9- Kalemimizle, dilimizle ve kanımızla Filistin’in İslam toprağı olarak kalması için her türlü mücadeleye hazırız. Filistin topraklarının bir karışının dahi işgalciyle paylaşılmasını teklif etmek hiç kimsenin haddine değildir. Kudüs bizim kutsalımızdır. Filistin İslam’ındır. Kutsallarımızın çiğnendiği ve topraklarımızın parçalanarak pay edildiği herhangi bir anlaşma Filistin’e yapılan en büyük ihanet olacaktır. Bu minvalde son dönemlerde siyasiler tarafından sıkça dillendirilen “İki Devletli Çözüm” Amerika’nın yıllar önce ortaya attığı sinsi bir projedir. Filistin topraklarında işgalciyi bir devlet olarak tanıyan bu proje apaçık bir şekilde Filistin’e ve Kudüs’e İHANETTİR.
Bizler bunca zaman kendini İslam'a nispet eden idarecilerden bir şeyler yapmalarını bekledik fakat umduğumuzu bulamadık. Neticede hiçbir yaptırıma uğramayan işgalci katliamların dozunu artırmak için cesaret buldu. Yine sahip olduğumuz sivil toplum kuruluşları, yüz binlerce Müslümanın mensubu olduğu cemaatler, dernekler bu noktada bir şeyler söyler, yapar diye bekledik fakat neticesi tam bir hayal kırıklığı oldu. Nihayetinde hiçbir STK, cemaat, tarikat çatısı olmadan, Müslüman olmak dışında hiçbir üst kimliğe bağlı olmaksızın tamamen sivil inisiyatifle gençler olarak bir araya geldik. Bu taleplerimiz karşılanana, Gazze için gerçekten bir şeyler yapılana ve kardeşlerimize yönelik bu soykırım durana dek durmadan çalışmaya devam edeceğiz ve her seferinde eylemlerimizi bir adım öteye taşıyacağız. Ya bu talepleri karşılamak için bu zamana kadar yaptığınız gibi içi boş ve hamaset dolu söylemlerinizin ötesinde gerçek bir irade ortaya koyun ya da sizin birtakım değerleri gözetmeniz sebebiyle bulunduğunuz koltuklara oturtan bu halkın bundan yüz çevirdiğiniz takdirde karşılığını vermekten çekinmeyeceğini bilin. Zira bugün bizim burada söylediğimiz şeyler Müslüman halkın sizden beklentisi ve talepleridir.
Açıklamalar sırasında Filistin için sloganlar atıldı.