Çok açık bir şekilde belirtmek gerekirse; korona salgınının genişlemesi, bütün dünyaya yayılması karşısında devletler, sağlık alanındaki önlemler yanında, özellikle ekonomik ve mali konularda çok ciddi kapsamlı kararlar aldı. Türkiye’de ise sorumluluk yine ekonomik krizin ağırlığı altında ezilen vatandaşa kaldı. Alınan kararlar ile Batı dünyasının piyasacı düzen anlayışına terkedilen sağlık ve eğitim sistemindeki eksiklikler, diğer taraftan kapitalist sistemin zaafları da ortaya çıktı. Bu arada da Piyasa ekonomisinin, giderek piyasa toplumuna dönüştüğü; kapitalizmin kâr hırsının, hiçbir kural, hiçbir insani, vicdani, ahlaki değer tanımadığı; özelleştirmenin bazılarının öne sürdüğü gibi her derde deva olmadığı, küreselleşmenin sınırları kaldırıp, dünyayı küçük bir köy yapıp, sorunları da devasa boyuta taşırken artık çözmediği görüldü. Gerçekte küresel anlamda dünya, bugün akla ve bilime yatırım yapmayan, sağlık merkezlerini ticarethane anlayışı ile yöneten, yoksulluğu ve işsizliği bitirmek yerine daha fazla rant amacıyla çalışan sistemin sancılarını çekiyor. Korona virüsün yol açtığı Covid-19 salgını dünyaya ve bize şunları gösterdi: Akıl ve bilimin, sosyal devlet odaklı politikaların (kamucu sağlık, toplumcu ve koruyucu hekimlik gibi), planlamanın, kaynak seferberliğinin, yurttaş bilincinin, eğitimin ve küresel iş birliğinin önemi.
* * *
Hal böyle iken ayrıca ülkemizde devletin işlevinin ne olması gerektiği, nasıl yapılması gerektiği “sosyal devlet” anlayışının tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Dolayısıyla açıkça vurgulamak gerekirse bu yönde şimdiden ulus devletlerin bundan sonra çok daha fazla içlerine kapanarak kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayacak şekilde çok yönlü üretken bir ekonomi politikası geliştirmeleri de öngörülüyor. Neticede, korona virüs salgını tüm kurumlarıyla devletin ne kadar güçlü olması gerektiğini gösterdi.Yani,devletin temel işlevlerini tam olarak yerine getirmesi gerektiğini, devletin en zor zamanında yurttaşlarına, onların ödediği vergilerin karşılığı ve sorumluluğu gereği destek olabilmesini, üstelik bu desteklerin yöneticilerin veya bireylerin lütfuna ve merhametine bırakılmaması, sosyal devletin kurumları aracılığı ile sistematik bir şekilde yapılması gerektiğini gösterdi. Ancak daha da önemlisi İnsanı müşteri olarak gören, önce hasta edip, sonra tedavi eden anlayışın değil;
insanı insan olduğu için önemseyen, yurttaş olarak gören, koruyucu tıbbı, önleyici tıbbı esas alan kamucu koruyucu
hekimlikle eşleşen sağlık politikasının benimsenmesi gerektiği de anlaşılmıştır.
* * *
Sonuç olarak, en büyük endişe, Uluslararası Çalışma Örgütü İLO’nun verilerine göre ekonomide ve özellikle işsizlikte yaşanacak olan sıkıntı başta geliyor. Buna göre de yapılan açıklamada;”Covid-19 krizi küresel iş piyasasını daha da kötüleştiriyor.2020’nin ikinci çeyreğinde çalışma süresi yüzde 6,7 azalacağı tahmin ediliyor. Bu da 195 milyon tam zamanlı çalışanın hiç çalışmamasına eşdeğer. Bu oranla, Arap ülkelerinde yüzde 8,1 veya 5 milyon tam zamanlı çalışan; Avrupa’da yüzde 7,8 veya 12 milyon tam zamanlı çalışan; ve Asya-Pasifik’te yüzde 7,2 veya 125 milyon tam zamanlı çalışan olmak üzere büyük çaplı düşüşler öngörülüyor. ILO Covid-19’u “II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en ağır küresel kriz” olarak tanımlıyor. Şimdiden yapılan açıklamalarda dünya üzerine küresel ekonomilerin çökeceği, işsizlikte de patlama yaşanacağına da dikkat çekiliyor. ILO Genel Direktörü Guy Ryder ise "Gerek gelişmiş gerek gelişmekte olan ülkelerde işçiler ve işletmeler felaketle karşı karşıya. Hızlı, kararlı ve birlikte hareket etmeliyiz. Doğru ve acil önlemler hayatta kalma ile çöküş arasında fark oluşturabilir" uyarısında bulunuyor. Konaklama ve gıda hizmetleri, imalat sanayi, perakende, ticari ve idari faaliyetlerin krizden en çok zarar gören sektörler olduğunu belirten Ryder, özellikle üst-orta gelirli ülkelerde başta olmak üzere, farklı gelir gruplarında büyük kayıplar yönünden (yüzde 7, 100 milyon tam zamanlı işçi) beklendiğini vurgulayarak, bu hasar, 2008-2009 mali krizinin etkilerini fazlasıyla aşıyor.” değerlendirmesi öne geçiyor.
KAYNAK:Koronovirüs sonrası Türkiye (Tahir CEYHAN)
ANKA Enst.