Dürüstlüğü, terbiyesi, nezaketi, tutumluluğu ve beyefendi kişiliği yanında sahnedeki performansı, sesinin güzelliği, zengin repertuarı ve kendinden emin orkestra şefliği nasıl unutulur…

Kendisine “Tatar” denildiği de olurdu. Müziğe Zonguldak Belediye Bandosu’nda başladı, önceleri Sürmen’de, daha sonra uzun yıllar Deniz Kulübü’nde müzik yaptı. 2010 yılında güzel anılar bırakarak aramızdan ayrıldı.

Arkasından öyle güzel hatıralar bıraktı ki bazıları kaleme alındı.

****

Çocuk günlerimin en büyülü yerlerinden biri Devran Parkı’ydı. Hemen yanında mini golf sahasının da olduğu Devran Parkı’nda, akşamları, canlı müzik yapılırdı. Müzik şimdiki gibi bir elektronik aletin bin türlü marifetinden ibaret yanılsama değil baterisi, saksafonu, gitarları, orgu ve diğer aletleriyle icra edilen, ruhu olan bir şeydi. Nezahat Barkan, Ahmet Naci Püren, Yılmaz Süer her zaman dolu olan bahçede yalnızca kulağa değil, gönle de hitap eden şarkılar söylerdi. Aynı zamanda trafik polisi de olan Tufan Hikmet Daye’nin “Saçı meçli yarim” adlı eserini 45’liğe okuyarak olay yaratan Yılmaz Süer hiç tartışma yok ki, Ertan Güney’le birlikte Zonguldak’ın o yıllardaki starıydı…

Cazcı Ertan” namıyla maruf Ertan Güney biraz daha elit müzik yapıyordu sanki. Eee, ne de olsa Zonguldak sosyetesinin mesken tuttuğu Deniz Kulübü’nün orkestra şefiydi… Birisi söylese inanmazdım kesinlikle, düğünlerde, okul balolarında hayranlıkla dinlediğim o sesler iş arkadaşım oldu daha sonra. “Meslek büyüklerim, iş ahlakını öğrendiğim ustalarım” desem daha doğru bir cümle kurmuş olurum herhalde… EKİ’nin Çırak Kursunu bitirip Ulaştırma Müdürlüğüne bağlı Karayol Motor Atölyesinin kapısından içeri adım attığımda 17 yaşına henüz girmiş bir delikanlıydım daha… Rahmetli Esat Zaman’ın gencecik bir atölye mühendisi olduğu 1982 yılında, Atölye Şefi Necati Usta idi. İki de yardımcısı vardı: Yılmaz Süer, Ertan Güney… Necati Usta kısa bir zaman sonra emekli oldu. EKİ’ye ait 600’den fazla aracın her türlü bakım ve onarımın yapıldığı atölyenin yeni şefi Ertan Güney’di. Bense “oto elektrikçi” olarak işbaşı yaptığım atölyenin genç akücüsüydüm…

Ahmet Öztürk

****

Ertan Usta için “Zonguldak’ın Jack London’u” Ahmet Öztürk beyin, Halkın Sesi gazetesinde yazmış olduğu süper makalenin üzerine, ne yazsam yavan kalır.

Zonguldak semalarından geçen kuş sürülerinin cıvıltıları gibi, bu boş kubbede şakıyıp giden Ertan Güney’i tanıyanlar, daima usta müzisyenliğini ve terbiyesini hatırlar.

Hangi meziyetini anlatsam ki?...

İş terbiyesi, dillere destan tutumluluğu… İfrata varan sağlamcılığı (evinin ahşap çatısının sağlamlığı ancak Nuh’un Gemisi’nde bulunur). Zonguldak havzasının hafif akım üzerine en üstün elektrik ustasıydı.

Bu yazdıklarımdan bazı kesitler vermeye çalışacağım:

Aslen Çaycumalıydı. Onlara “Tatarlar” derlermiş. Eşimin ilkokul sınıf arkadaşı olduğundan, bana “enişte” derdi. Ailesiyle Zonguldak’a göçünce önce YSE’de, sonra da EKİ Motor Atölyesi’nde çalıştı, şef oldu.

İlk müzisyenlik görevi, Zonguldak Belediye Bandosu’nda oldu. Daha sonra orkestrasını kurdu.

Önceleri Sürmen’de, daha sonra uzun yıllar Deniz Kulübü’nde çalıştı.

Meteoroloji uyarmıştı! Fırtına etkili oldu Meteoroloji uyarmıştı! Fırtına etkili oldu

“Ertan Güney ve Orkestrası” adı altında, zamanın meşhur müzisyenleri; piyanoda Levent Ağralı, bateride “Kel” Bedri Akkaya ve İsa, gitarda İhsan Sözen ve Necati Aydın, basgitarda Ayhan Kaba, ritm gitarda Parla Aksu( babası valiydi), karakasda Erdoğan, saksofonda Ertan Güney ve Emin Aydın, trompette Süreyya Karakaş, ve de çok kısa bir süre için, şehrimiz tüccarından Yüksel Ünsal akordeonda sanat icra ederlerdi. Ertan Güney, okullu değil, alaylıydı. Ama nefesli ve telli müzik enstrümanlarının hepsini çalabilirdi.

Kardeşim Erdal Şeker’i ve Yüksel Pehlivan’ı nasılsa, bir gün Deniz Kulübü’nde öğle yemeğine davet etmiş. O hınzır ikili de, bütün çete arkadaşlarına haber vermişler. Yemek devam ederken tek tek, tesadüfmüş gibi gelip, masalarına çöreklenmişler. Ertan’a gaz olsun diye, “bravo abi, aslan abi” demelerine rağmen Ertan, Erdal’ın, Yüksel’in ve kendisinin yiyip içtiklerinin listesini çıkartmış, sadece onları ödemiş. Diğerleri de, nasılsa hesap Ertan’dan diye, bol bol yiyip içmişler ve sonunda yüklüce hesabı kendileri ödemişler.

Ertan Güney’in, stad üstündeki evini yaparken, bizim mağazadan devamlı aldığı malzemeler için biz not almazdık. Ertan, musluk contasına kadar aldığı malzemeleri kaydeder, milimi milimine, eline para geçtikçe öderdi. Nice sonraları 10 adet musluk contasının parasını vermediğini hatırlamış, hemen ödemişti. Evinin ustalık işlerini- döşeme, çatı, elektrik ve su tesisatı- kendisi yaptı.

Eminim, ahirette de rahat durmaz, meleklerin araç- gereçlerini tamir eder; icabında şarkılar söyler.

En çok sevdiği şarkı, “Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık..”dı. Bir de “Samanyolu- Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek..”

Heyy, Ertan Usta, seni tanıyanlar için, bir şarkısın sen, hatıralarımızda ömür boyu sürecek…

Artık senin için, bize ancak, bir Fatiha- üç İhlas okumak, bir acı tebessümle seni hatırlamak kalıyor…

Hüseyin Şeker

Kaynak: Haber Merkezi