Suriye’nin kuzeyi nezdinde olası harekat faaliyeti nin gündemde olduğu bir dönemde PYD, 2011 yılının Mart ayında başlayan Suriye’deki halk ayak lanması ve sonrasında gelişen iç savaşta üçüncü yol olarak ifade edilen bir strateji benimsemiştir. PYD, mevcut çatışma ların Araplar arasında cereyan ettiğini ve dinsel-mezhep sel bir mücadele olduğunu dile getirmiş; kendilerinin bu çatışmaya doğrudan müda hil olmamaları gerektiğini savunmuştur. Ancak bu tutum, “pasif tarafsızlık”anlamına gelme mektedir. Suriye’deki iç savaşın zaman içinde derin leşeceği ve buna müteakip merkezi otoritenin zayıf layacağı düşüncesinden hareketle Kürt nüfusu nun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde kendilerine ait idari, siyasi, ekonomik ve güvenlik sistemleri oluş turma yönünde adımlar atılmıştır.Mamafih gelişen olaylar zincirinde Suriye’nin kuzeyindeki Kürt siyasetinin çok parçalı bir yapıya sahip olmasına karşın; silahlı unsuru YPG aracılığıyla PYD, bölgedeki tüm Kürt hareketlerini bastırmıştır. Buna ek olarak, halk ayaklanmasının iç savaşa dönüşmesi ve zaman içerisinde DEAŞ tehdidinin daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmasıyla beraber Suriye Kürt leri, PYD etrafında bütünleşmiştir.

* * *

Öte yandan da gelişen Kobani süreci ise PYD’yi ABD açısından görünür kılmıştır. İç savaş strateji sini yerel hâkimiyetini pekiştirme üzerine inşa eden PYD/YPG güçleri, üçüncü yol olarak tarif ettikleri politikaları geliştirmiş olup; Suriye rejimi, ABD ve Rusya’yla dönemsel olarak işbirliğine girerek saha daki etkinliği geliştirmeye gayret etmektedir. PYD/ YPG’nin DEAŞ’a karşı elde ettiği kazanımlarla ör güt, gelecekte bölgede kurulmasını hedeflediği bir Kürt (özerk, federe) devleti için elini güçlendir miştir. PYD/YPG, geleceğe dönük planlarında PKK’nın modelindeki “demokratik özerklik” esasla rı üzerinden de facto (fiili) bir devlet inşa etmek istemektedir. Bu politika bağlamında ABD ve Rusya’yla askeri ve siyasi ilişkilerini “kazan-kazan anlayış”ı temelinde ilerletmektedir. Her iki devlet arasında denge siyaseti izleyen PYD/ YPG, kanton bölgelerinin altyapısını ise bu güçlerin yardımıyla geliştirmeye gayret etmektedir.

* * *

Öte yandan da madalyonun öteki yüzüne baktığımız da ise diğer ittifak ülkeleri ile birlikte NATO mütte fikimiz durumundaki ABD’nin bir süreden beri PKK/PYD’ye resmen destek vermek suretiyle şimdiye kadar yaptığı askeri silah ve para yardımına ek olarak BMMYK aracılığıyla Suriyeli sivillere yapılan yardım, 20 Haziran 2022 itibarıyla, 113 milyon dolardan biraz fazla. Bu yardımın 54,6 milyon dolarını ABD, 6,2 milyon dolarını Kanada ve 5,4 milyon dolarını Japonya sağlıyor. Öte yandan ABD’nin ilave 800 milyon ABD dolar insani yardım yapma sözü basına yansırken; bu yardımın ziyadesiyle PKK/PYD/YPG bölgesine akması beklenmesine karşılık;son dönemdeki yaşanan ABD ’nin Merkez Komutanlığı (CENTCOM) skandal bir paylaşıma imza atarken. CENTCOM'un resmi Twitter hesabından PKK/YPG’li teröristler için taziye mesajı yayımlaması kabul edilir bir durum de ğildir.

* * *

Sonuç olarak, Suriye üzerinden Suriye, Irak, Türki ye, Lübnan ve Ürdün coğrafyasında bölgesel denge leri kalıcı bir şekilde etkileyebilecek gelişmeler yaşanmaktadır.Söz konusu gelişmeler, taktiksel itti faklar nedeniyle kaygan bir zemine kurulmaktadır. Bölgesel ittifakların kalıcılığına yönelik geleceğe dair somut çıkarımlarda bulunmak mümkün değil dir.Nitekim geçmişte yaşamış olduğumuz Rusya’ dan satınalınan S400 Yüksek İrtifa Hava Savunma Sistemini bahane ederek 1,4 milyar dolarlık parası ödenen F35 savaş uçaklarını Türkiye’ye teslim etmek yerine; üstüne üstlük bir de Türkiye’nin F35 İmalat programından fiilen çıkarılması yenilir yutulur bir şey olmazken; ABD’den F16 Savaş Uçakları ve gelişmiş kit talebimiz için Yunanistan hava sahasında kullanılmamak şartına bağlanması ise Yunanistan’ın öteden beri savunduğu karasu larının 12 deniz miline kapı aralamak olduğu kadar,Türkiye’nin ayrıca NATO’dan dışlanması an lamına da gelmesi anlamını taşıdığı veçhile başka se çenekler üzerinde durulması da büyük önem taşı maktadır.