Maden Mühendisleri Odası Lokalinde yapılan etkinliğe, Zonguldak Belediye Başkan Vekili Adil Bahadır, AK Parti İl Başkanı Mustafa Çağlayan, CHP İl Başkan Yardımcısı Selim Cansızoğlu, Sol Parti İl Başkanı İsmail Yıldız, Şehit Aileleri Derneği Başkan Yardımcısı Cihan Köktürk ve çok sayıda davetli katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Alevi Kültür Derneği Başkanı Mehmet Kaplan, aşure etkinliğine katılanlara teşekkür ederek, bu tür etkinliklerin toplumsal dayanışmayı pekiştirdiğini vurguladı.
Ardından konuşan Alevi Dedesi Sefa Öztürk, günümüz dünyasında yaşanan krizler ve toplumsal sorunlar üzerine çarpıcı ifadeler kullandı. Öztürk, şunları söyledi:
“Her gün aynı sorunları tekrar tekrar konuşmak insanı üzüyor. Maalesef, bunları dile getirmezsek olmuyor. Giderek dünya üzerinde insanların yarattığı krizlerden dolayı yaşam daha da zorlaşıyor ve ağırlaşıyor. Örneğin; aklımızın ucundan bile geçmeyecek yeni yaptırımlarla karşı karşıya kalıyoruz. Dünyada soysuz bir savaş her tarafta devam ediyor. Çocuklar katlediliyor, babasız ve öksüz bırakılıyor. Eğitimde fırsat eşitliği tanınmıyor. Kimileri çok lüks yerlerde, sözüm ona eğitim görürken, diğerleri ekmek kavgasının peşinde aç ve sefil. Dünyanın bir tarafında tıka basa yiyenler, diğer tarafta günde ya da haftada bir öğün yemek bulabilmek için gecesini gündüzüne katanlar var.”
Sefa Öztürk, doğanın önemine ve korunmasına dikkat çekerek şu sözlere yer verdi:
“Ne yazık ki, yanı başımızda bir yasa çıktı, farkında mısınız? Hayvanları yok etme yasası. Değerli canlar, bizim inancımız doğaya can olarak bakar. Doğada bütün canlar eşittir ve birbirine muhtaçtır. İnsan fetişizminden ve hırçınlığından vazgeçmek gerekir. Diğer canlılar olmazsa, insanın tek başına doğada durabilmesi, yaşaması mümkün değildir. Her gün yediklerimize ve içtiklerimize baktığımızda, binlerce bitkisel ve hayvansal gıda alıyoruz; süt içiyoruz, yoğurt yiyoruz, et yiyoruz, balık yiyoruz ve hepsi doğadan. Doğaya dokunmamalı, doğanın dengesini bozmamalıyız. Maalesef, yurdumuzda bu topraklar ve doğa bizi besliyor. Ancak dağlarımız ve ovalarımız, çok uluslu altın ve maden şirketlerinin inisiyatifi altında talan ediliyor, sularımız kirletiliyor. Ormanlarımız yok ediliyor, topraklarımız işgal ediliyor ve biz sessiz ve sedasız bir köşeye çekilmiş seyrediyoruz.”
Konuşmasında toplumsal bilinç ve sorumluluğa vurgu yapan Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Değerli dostlar, eğri oturup doğru konuşacağız. Aslında doğru oturalım, doğru da konuşalım. Memleketimizi maalesef sevmiyoruz. Atalarımızın ve dedelerimizin kazma ve kürekle bize bağışladığı bu toprakları, bu coğrafyayı çok kolay bir şekilde Arap şeyhlerine peşkeş çekilmesine hep birlikte seyirci kalıyoruz. Derelerimiz, sularımız, göllerimiz satılıyor. Durağan bir göl, ne işe yarar? Neden, ta Arabistan'ın bir köşesinden kalkıp Karadeniz'in kıyısına kadar gelip insanların eğlendiği, dinlendiği, gölgesinde durduğu, suyunu içtiği göl satılır? Neden kendimize bu soruları sormuyoruz?”
Öztürk, konuşmasını birlik ve sevgi mesajıyla tamamladı:
“Değerli canlar; birbirimizi sevmek ve birbirimize sarılmak zorundayız. Şimdi pandemileri daha iyi anlıyoruz. Yaratılan korku süreci, insanların birbirini izole etmesine, uzaklaşmasına ve kendisine yabancılaşmasına neden oldu. Bu süreçte ne kadar tuhaf bir düzenin ortaya konulduğuna hep birlikte tanıklık ediyoruz. Değerli canlar, lütfen Yunus Emre'nin dediği gibi, ‘Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.’ Aşık Veysel'in de dediği gibi: ‘Kim bu dünyaya mazhar olmak isterse, geriye ölmez bir eser bırakmalı. Gün gelir, Veysel'i bağrına basar. Benim sadık yârim kara topraktır.’ Huzurlarınızdan ayrılırken, aşurenin birlik, beraberlik, barış ve sevgi demek olduğunu hatırlatmak isterim. Birliğin, barışın ve sevginin egemen olduğu güneşli, güzel günlerde, herkesin kardeş olduğu bir dünyada yaşamak dileğiyle.”
Yapılan konuşmaların ardından, etkinliğe katılan davetlilere aşure ikram edildi.