Tam dokuz gün tatil.
Dün baktık.
Tüm resmi daireler kapalıydı.
Oh ne güzel.
Bir Cuma akşamından başla.
Bir sonraki pazartesi sabahına kadar tatil.
Tam dokuz gün tatil.
Resmi daireler kapalı.
Ama bankalar açık.
Özel işletmeler açık.
Nöbetçi kurumlar açık.
Memur olma varmış.
Kamu işçisi olmak varmış.
Tam dokuz gün tatil.
Oh ne güzel hayat.
Tatlı hayat.
Maaşın üçte biri tatil ile geçti.
Geçecek.
Kömür üretimi yok:
Çalışma yok.
Tatilli hayata.
Pahalı hayata.
Gurbetçiler geliyor.
Hem de çok kalabalık.
Gurbetçilerin hepsi ülkemize geliyor.
Tatil bedava.
Türkiye ucuzluk cenneti.
Böyle bir şey görülmedi.
Yaşanmadı.
Döviz aldı başını gidiyor:
Dolar.
Euro.
Nerdeyse .
30 lira ile rekorun rekorunu kıracak.
Siyaset dünyasındaki bazı isimler.
Veya candaş.
Yandaş.
Keşke elli lira olsun diyebiliyorlar.
Ekonominin bozuk durumunu kurtarmaya çalışıyorlar.
Bu nasıl anlayış.
Türkiye bedava olmamalı.
Ülkemiz herkes için.
Yurt dışı turist için bile pahalı olmalı.
Ucuz cennet olmamalı.
Keşke AB’ye girsek.
O zaman bir EURO.
Bir dolar.
Aynı olacak.
Çünkü TL olmayacak.
EURO’ ya geçeceğiz.
O zaman ben gurbetçiyi göreceğim.
Şimdilik bedava yaşasınlar.
Ülkemizde yaşasınlar.
Ama aynı durum Avrupa için geçerli değil.
Orada hayat çok ama çok pahalı.
Bunu da söyleyelim.
Ülkemiz de artık Avrupa ile ekonomik olarak.
Fiyat olarak.
Eşit olsun.
Olmalı.
Bu ne*
Bin Euro.
Tam otuz bin lira.
Harca harca bitmez.
Çünkü gurbetçiler bedava gibi harcayacaklardır.
Neyse ki ekonomiye hareket gelir.
Bereket gelir.