Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) tarafından bugün yayınlanan raporda ilk çeyrek için yüzde 5,8’lik büyüme beklediğini açıklarken; BETAM tarafından açıklanan rapora göre “Kesinleşen Ocak, Şubat ve kısmen açıklanan Mart ayı GSYH öncü göstergeleri ile yaptığımız hesaplamalara göre 2022 yılının ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine kıyasla GSYH’nin yüzde 5,8 büyümesini bekliyoruz. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle yaptığımız hesaplamalarla ise 2022 yılının ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe kıyasla GSYH’nin yüzde bir büyüyeceğini öngörüyoruz” değerlendirmesinin yapıldığı görülü yor. Bu yönde bilindiği üzere IMF Türkiye ekonomisi için yüzde 3,3’lük büyüme tahminini değiştirmezken, küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 4,9’dan yüzde 4,4’e düşürdü. Dünya Bankası ise Türkiye için 2022 yılı GSYH büyüme tahminini yüzde 2’den yüzde 1.4’e düşürmüştü.
* * *
BETAM, 2022 yılının ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe kıyasla ithal tüketimde artış, kredilerde ise azalma bekliyor. Çeyreklik bazda ithal tüketim yüzde 9,3 artarken, konut ve tüketici kredilerinde yüzde 15’i aşan azalmaları hesapladığı belirtilirken;ir önceki yılın aynı çeyreğine göre bakıldığında özel tüketimde ciddi düşüşler göze çarpıyor. İthal tüketimde yüzde 15, konut kredilerinde yüzde 28, tüketici kredilerinde yüzde 20 azalma bekliyoruz. Öte yandan dayanıksız tüketim malları üretimi de yüzde 10’a yakın artıyor.Diğer taraftan raporun genel değerlendirme bölümünde ise;“GSYH tahmininde kullandığımız diğer mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış değişkenlere baktığımızda hizmet sektörüne olan talebin yüzde 3,8 artacağını tahmin ediyoruz. Geçen yılın aynı dönemi ile kıyaslandığında hizmet sektörüne olan talepte yüzde 21 artış olacağını öngörüyoruz.”deniliyor.
* * *
Bu aradaraporda”kesinleşen Ocak, Şubat ve kısmen açıklanan Mart ayı GSYH öncü göstergeleri ile yaptığımız hesaplamalara göre 2022 yılının ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine kıyasla GSYH’nin yüzde 5,8 oranında büyümesini bekliyoruz.” Şeklinde iyimser bir tablo çizilmeye çalışıldığına da tanık oluyoruz.”açıklamasıyanısıra”Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle yaptığımız hesaplamalarla ise 2022 yılının ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe kıyasla GSYH’nin yüzde bir büyüyeceğini öngörüyoruz.” Öngörüsünün de eklendiği izleniyor. Gerçekte Türkiye şartlarında içinde bulunduğu coğrafyaya göre olması gereken en düşük büyüme rakamının %5 ya da %5 inde üstünde olması da büyük önem taşımakla birlikte;ancak yüksek büyüme rakamının yüksek enflasyon anlamına geldiğini de unutmamalıyız.Burada tercih yapmamız için öncelikle birinci koşul olan fiyat istikrarının sağlanması için mutlak şekilde şu anda çift rakamda yükselmeye devam eden yüksek enflasyonun makul bir orana çekilmesi de aynı önemde bulunuyor.
* * *
Sonuç olarak, içinde bulunduğumuz dönemde jeopoli tik ve jeostratejik belirsizliklerin olası değişimlerle bir likte riskleri de arttırdığı izleniyor. Bu arada gittikçe ya pışkanlaşanfiyat artışlarının dalga dalga toplumsal bek lentilere de yansımasıyla bu fiyat artışlarının daha da tetiklenerek üst seviyelere tırmanması ise yüksek enflasyonu önlemede alınan tüm tedbirleri etkisiz kılmaktadır. Hal böyle iken, bizim gibi imalat sektör lerinin neredeyse %85-90 arasında ithalata bağımlı olmasının getirdiği ithal enflasyon üstüne bir de maliyet enflasyonu ile desteklenirken; yüksek enflasyonun yarattığı talebi öne çekme isteğinin enflasyonda ki artışı büsbütün hızlandırması daha fazla sıkıntı yarat maktadır.Çok tabii olarak burada küresel anlamdaki Dünyada artış trendine giren fiyat artışlarını da göz ardı etmek mümkün değil. Bunun en bariz örneği ise;Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, artan gıda ve yakıt fiyatları ile Rusya-Ukrayna savaşıyla şiddetlenen tedarik zinciri kesintilerinin etkisiyle enflasyonist baskıların daha belirgin olacağını ve beklenenden daha uzun süreceğini açıklamasına ek olarak;gelişmiş ekonomilerde artan işgücü maliyetlerinin ve yükselen enflasyon beklentilerinin riskleri artırdığına işaret edilen açıklamada kalıcı olarak yükselen enflasyonun özellikle ekonomik büyümenin yavaşladığı ve faiz oranlarının yükseldiği bir dönemde ülkeler için olumsuz kredi etkilerine sahip olacağının belirtilmesi ise Ülkemizdeki yüksek enflasyonun çok yönlü olduğunu açıkça gösteriyor.