Öyle görünüyor ki Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’ nun eylül ayı başında yaptığı çekirdek enflasyon vurgusu, piyasada faiz indirimi endişelerini ve kurda yüksek artış beklentisini arttırırken; kasım ayı ve aralık ayının ilk haftasın da nasıl bir noktaya gelindi her şey ortada;döviz kuru şokları ve piyasalardaki ardı arkası kesilmeyen,süreğen zamlarla des teklenen piyasa manzaraları.Aslında Kadir Has Üniversitesi İdari Bilimler Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan, Merkez Bankası' nın enflasyon ile mücadelede faiz indirimine gitmesinin iktisat teorisinde yeri olmadığını söylüyor. Söz konusu durumla ilgili Prof. Dr. Erinç Yeldan'a göre, Merkez Bankası toplantısından çıkacak karar için tahminde bulunmak güç ama Merkez Banka sı yapıyormuş gibi görünerek siyasi otoriteye sadakatini sürdü recek... Nedenini ise şöyle açıklıyor Prof. Dr. Yeldan:''Enflas yon mal ve hizmetlerin ortalama fiyat artışı. Bunlar arasından gıda ve enerjiyi çıkarırsanız daha düşük enflasyon elde eder siniz. Çekirdek enflasyon bu. Türkiye'de çalışan insanların muhatap olduğu enflasyon gıdada. Bu da TÜİK verilerine göre yüzde 25 arttı. Benim TÜİK verilerinden derlenilen bir basit hesaba göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz 2018 yılı Temmuz ayından bu yana birikimli olarak gıda fiyatları yüzde 170 arttı. Bu durum karşısında reel ücretler eriyor, halkın alım gücü düşüyor. Bunlar olurken de Merkez Bankası enflasyon ile mücadelede doğru olmayan ve kaypak mesajlar, analizler gerçekleştiriyor. O nedenle böyle bir ortam da siz çıkıp benim faiz politikama göre enflasyon daha düşük ben istediğim için daha da düşecek diyemezsiniz. Bu güven sizlik ortamı yaratıyor.''Şeklindeki değerlendirmeye yer veriyor.
* * *
Bu anlamda Kadir Has Üniversitesi İdari Bilimler Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan, Türkiye'de herkesin daha yüksek enflasyon bekler hale geldiğini ve enflasyonla iyi mücadele edilmediği gibi bir karamsarlığın yaygınlaştığı yönünde kanaatını açıklar ken;toplumda, para otoritesinin politikalarına karşı bir güven sizlik olduğunu dile getiren Prof. Dr. Erinç Yeldan, en önemli endişenin de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde ekonomik istikrar mücadelesinin doğru yönetilmediği ve riyakata dayalı olmadığına dair olduğunu belirterek, bu sebeple, çiftçinin ürettiği tarladan masalara gelene kadar aracı kuruluşlar tarafın dan şişiriliyor, yerli ve uluslararası tekellerin müdahalesi söz konusu olduğunu da ifade ediyor. Gerçekte ekonomi bilimi açısından enflasyon oranının çok altına çekme amaçlı yapılan faiz indirimlerinin döviz kurunda yarattığı etkilere baktığımızda; eğer Ülke ithalatının %75 i sanayi girdisi ihtiyacı %15 i de ara malı ithalatı ile ilişkili ise döviz kurundaki artan oranlı yükselişleri durdurmak neredeyse imkansızlaşıyor.Böyle bir ortamda döviz kurundaki her yükseliş dolayısı ile ithalatı da daha pahalı hale getirirken bahse konu ithal girdi maliyet lerindeki artışlarla yüksek enflasyon önü alınamaz duruma geliyor.Bunu açıkça anlayabilmek için son dönemdeki Türkiye İstatistik Kurumunun son üç aylık ÜFE verilerine bakmak yeterli.
Ağustos - 2021
Üfe(%)
Tüfe(%)
Bir Önceki Aya Göre
2,77
1,12
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre
28,51
11,65
Bir Önceki Yıla Göre
45,52
19,25
Oniki Aylık Ortalamalara Göre
31,34
15,78
Eylül - 2021
Üfe(%)
Tüfe(%)
Bir Önceki Aya Göre
1,55
1,25
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre
30,5
13,04
Bir Önceki Yıla Göre
43,96
19,58
Oniki Aylık Ortalamalara Göre
33,83
16,42
Ekim - 2021
Üfe(%)
Tüfe(%)
Bir Önceki Aya Göre
5,24
2,39
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre
37,34
15,75
Bir Önceki Yıla Göre
46,31
19,89
Oniki Aylık Ortalamalara Göre
36,20
17,09
* * *
Sonuç olarak,özellikle TCMB/PPK tarafından gerçekleştirilen faiz indirimlerinin geldiği son noktada ÜFE deki üç aylık gelişmeler dövizdeki kur şokları ile neredeyse paralel bir seyir izlediği görülüyor.Burada izah tarzında zorlanılan durum enflasyon oranı nın çok altında yapılan faiz indirimlerinin döviz kuru şoklarını desteklediği gibi TCMB tarafında yapılan para politikası müda halelerinin bile sonuçsuz kalabileceğini göstermektedir.Bu neden le ekonomi bilimi ışığında tek çözüm çift rakamda yükselişini sürdüren yüksek enflasyon oranının makul düzeye düşünceye kadar ekonomik birimlerce fiyatlama yapılmasına imkan tanınmak üzere TCMB’nın elindeki müdahale şeklinden biri olan faiz aranjmanını enflasyon oranı üzerinde tutmaya devam etmesi anlamına geliyor ki;burada enflasyon oranı aşağıya çekildikçe mutlak şekilde faiz de düşme durumunda kalacaktır.Açıkça belirtmek gerekirse kesinlikle bu uygulama yüksek faizi destekleme anlamı na gelmeyip aksine önce yüksek enflasyonu düşürürken; arkasın dan da faizin kademeli olarak düşürme yöntemine başvurmanın daha akılcı bir yol olduğunu ortaya koyuyor. Çok tabii olarak bu tür uygulamalar için öncelikle güven ortamının yaratılmasını sağlaya bilecek tüm unsurların da gerektiği gibi yaratılması da zorunlu görünüyor.