Bilindiği gibi döviz kurundaki her dalgalanma sonrası görece maliyet artışlarının yansımasıyla özellikle gıda maddelerine yapılan yüksek zamlar derhal gündeme düşmeye başladı. Bu arada artık ağırlıklı olarak ithalat yoluyla temini cihetine gidilen bakliyat türleri nin de bu zamlardan üzerine düşen payı aldığı izlendi. Koronovirüskovid-19 pandemi sürecine rastgelen içinde bulunduğumuz dönemde ihtiyaç kaynaklı bakliyat ürünlerindeki artan talebin de bu fiyat artışlarını üstüne üstlük yukarı yönlü tetiklediğine tanık olduk.Hal böyle iken bu defa da dönem dönem döviz kurundaki dalgalanma, petrol fiyatı gibi etkenleri öne süren bir kısım firmalar, anında harekete geçerek fırsatı ganimet olarak kullanıyor. Ancak özellikle tüketici algısını kullanmak isteyen firmalar ise sinsice 'gramaj'a sığınıyor. Yani fiyatlar tüketici için aynı görünürken, aldığı ürün aynı ağırlıkta olmuyor. Çerezler, atıştırmalıklar, hatta pakete giren peynir benzeri tüm temel gıda ürünleri de bundan nasibini alıyor. Mamafih Daha evvel geçtiğimiz yıllardan özellikle 2018'de gündeme gelen etiketlerdeki gramaj oyunu, son dönemde de benzer şekilde tüketiciyi artan sayıda şikayet oluşturmaya yöneltti. Buna göre, gramajı düşürüp fiyatı sabit tutan, hatta artıranlar tüketiciye ve ilgili sisteme arka arkaya yakalanıyor. Bu durum tüketicinin algısından yararlanıp bir çeşit 'aldatma' olarak görünse de hukuki olarak hiçbir cezası yok. Bunun yanında yine gramajlardan 'ufak' kesintiler yapan ancak etikete bile yansıtmayanlar da var. İşte bunu yapan firmalar, tamamen 'hile' kapsamında değerlendiriliyor ve cezası var. Taklit ve tağşiş yoluyla gıda ürünleri başta olmak üzere yapılan bu dolandırıcılığın cezası yeni yasa taslağı ile daha da artacak. Tüketiciler, sadece fotoğrafını çekerek de bu tür ürünleri ilgili birimlere şikayet edebilir.
* * *
Bu yıl için mevsimsel nedenlerle sebze ve meyve ürünlerinin çoğunda ciddi rekolte kaybı yaşanması yanında tarım ve hayvancılık sektörleri kapsamında yaşanan sıkıntıların had safhaya ulaşmasından kaynaklı ürün arzındaki bir kısım olumsuz değişkenlerin gündeme gelmesiyle beraber ürün girdi maliyetlerindeki döviz kuruna bağlı maliyet artışı gibi etkenin de dahil olmasıyla gıda maddelerindeki kaçınılmaz hale gelen zamlar en fazla tüketiciyi vurdu. Çok tabii olarak gıda madde lerindeki söz konusu bu artışlar sadece Ülkemizi etkilemeyip;Birleşmiş Milletler'in yayımladığı yeni veriler, gıda fiyatlarının tüm zamanların en yüksek düzeyinde olduğunu da ortaya koydu.Şeker, hububat, yağ ve et ürünlerinden oluşan bir sepeti yansıtan gıda endeksi Aralık ayında 214,7 puana yükselerek yeni bir rekor kırdı. Öyle ki fiyatlar, 2008 yılında pek çok ülkede gösteriler düzenlendiği günlerde bile bu kadar yükselmemişti.Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünyanın bir diğer gıda krizinin ortasında olmadığını belirtirken; Cezayir ve Tunus'ta son günlerde yaşanan gösterilerde de gıda fiyatlarına tepki gösterilmesi ise, yetkililerin dikkatlerini bu alana çekiyor.
* * *
Ülkemizdeki tüketim konusu olan bakliyat maddelerinin çoğunun ithal orjinli olması sebebiyle bulgurun fiyatı, yüzde 19.68 artarken,Pirinç yüzde 13.89 oranında zamlandı.Yumurtada yaşanan artış ise yüzde 30’u geçti. Mercimekte yaşanan fiyat artışı yüzde 48 olurken, kuru fasulyeye gelen zam yüzde 35’in üzerine çıktı. Genel olarak gıda maddelerine yapılan zamların nedenine bakıldığında;gıda ürünlerinde yaşanan fiyat artışları daha ziyade üretim kaynaklı. Üretmeyince ithal ediyoruz ve fiyatları kontrol edebilme imkanı da olmuyor.Böyle ce üretici yeterli para kazanmamaktan tüketici ise satın alma gücü ile orantılı ucuz ürün alamamaktan şikayetçi olarak kısır döngü uzun yıl lardır devam ediyor.TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Hasan Murat Kapıkıran bu çerçevede değerlendirmede bulunurken; Gıda ve alkolsüz içecekler aylık ortalama yüzde 14.95 arttığını belirten Kapıkıran, “Tarımsal faaliyetler 4 ana kalem üzerinden incelenebilir; planlama, girdi maliyetlerinin düşürülmesi, destekleme ve pazarlama. Türkiye’de bu 4 basamağı incelediğimizde planlama olmadığını görüyoruz. Kısa, orta ve uzun vadeli herhangi bir planlama yok. Planlama eksikliği olduğu zaman çiftçinin üretim yapmayı sürdürmesi ve ucuz ürün üretmesi ihtimali ortadan kalkıyor.” Şeklindeki açıklamasına bakılırsa geniş kapsamlı bir koordinasyon eksikliği söz konusu.
* * *
Sonuç olarak, tarım ve hayvancılık sektörlerinde yaşanan sıkıntıların temelinde yatan gerçeklere bakıldığında; iki sektörün de sanki gözden çıkarılmış gibi bir hali var.Destekleme politikalarında üreticiyi de tüketiciyi de tatmin edecek bir durum söz konusu değil. Destekleme bir yana çiftçi kredilere yönlendiriliyor.Dolayısı ileçiftçi kredileri 150 milyar TL’yi bulmuş durumda. Pazarlama maliyetleri de doğrudan çiftçinin masraflarını arttıran bir unsur durumunda. Çözüm için kısa orta ve uzun dönemli kapsamlı bir planlamaya ihtiyaç bulunuyor. Ayrıca mevcut tarım ve meraların tamamının bilinmesi açısından zaman geçirilmeden tüm tapulama işlemlerinin gerçekleştirilmesi de büyük önem taşıyor. Diğer yönden de rantabl üretim için tarıma ek olarak hayvancılık sektöründeki insan gücünün eğitim uygulaması ile bilinçlendirilerek mezuniyet sonrası iş aramak durumunda kalan ziraat mühendisi ve veterinerlik mesleklerindeki kişilerin istihdam edilerek ihtiyaç duyulan kesimlere yeterli olacak şekilde hizmetinden yararlanılması da büyük önem taşıyor. Daha önemlisi devlet desteği ile iki sektörde de kooperatifleşmenin süratle sağlanarak koordineli şekilde çalışma ortamını teminendenetleme ve kontrol sisteminin uygulamaya dahil edilmesi de maksimum verime destek olabilir.Aksi durumda bu önlemlerin alınmaması durumunda cari açıktaki artışlar yanında halen çift rakamda seyreden ve yükseliş trendini de koruyan enflasyon oranının zamanla müzminleşerek çözümünün gittikçe zor hale gelmesi de kaçınılmaz olabilir.NitekimYİ-ÜFE Eylül ayı veri lerine bakıldığında son çeyrek rakamları yönünden umut verici bir gelişme gözlenmemesi, enflasyondaki yükselişe işaret etmesi dikkat ten kaçmayan bir durum olarak açıklanabilir.