Elimizden geldiğince ve kamuoyunun da beklentilerini göz önüne alarak köşemizden yazılar yazıyor, olması ve olmaması gerekenleri dile getiriyoruz, bazen uyarıyoruz, bazen de tebrik ediyoruz…

“En son gazeteciler duyar” şeklindeki meslek düsturunun gereği olarak da bizlere iletilen bazı konuları da yine buradan, köşemizden ilgilisine havale ediyoruz.

Olumlu eleştiriler de alıyoruz, olumsuz da…

“Şunu da yaz, buna da değin…” diyen okurlarımız da oluyor; normaldir, “tektip” sadece askeriyede… İşte bu çerçevede eski belediye yönetimini hedef alan “Fevkani Köprü” konulu bir yazımızı değerlendiren bir okurumuz “suya gelen zammı da yaz” diyerek topu bizim kaleye atmış…

Belediyenin seçtiğimiz yeni yönetimi bildiğiniz gibi geçtiğimiz haftalarda vatandaşların kullandığı suya büyük bir zam uygulamasını yürürlüğe koymuş ve toplumdan da büyük bir eleştiri almıştı. Zam olayı hiçbir zaman hoş karşılanmaz, hele ki zamlardan anamızın ağladığı bu günlerde hiç karşılanmaz.

Akepe hükümetinin sümen altı edip yıllarca aklına bile getirmediği belediye borçlarını CHP’li belediyeler ülkede büyük bir çoğunluğu ele geçirince uygulamaya koyup faiziyle birlikte geri isteyince bir de bu belediyelerin İller Bankası vs. gibi gelen paralarına da kota uygulamaya başladıkları göz önüne alındığında “eee, n’apsınlar, mecbur kaldılar” gibi partizanca savunma yapıp bunları temize çıkarmak gibi bir oryantalliğe yatmayacağız, biz belediyeleri “kaynak yaratmak” ve “vatandaşı zorlamamak” gibi bir eylem planı uygulamaya davet ettiğimizi vurgulayacağız.

Evet;

Okurumuz suya yapılan zam konusunda dibine kadar haklıdır, bu konuya da belediye daha insancıl bir çözüm ile yaklaşmalıdır.

Zam günümüz ekonomi biliminde bir “çözüm” aracı olarak değil, diğer zamları tetikleyen bir unsur olarak görülmektedir. Bunu da en iyi “ekonomi” tahsil etmiş erdemli belediye başkanları bilmektedir. Başkanlık makamı da genelde bir çözüm üretme ve bunu uygulama makamı olarak kabul edilmektedir. Ve Başkanlar üretilen çözümleri de billboardlarda boy boy yayınladıkları kendi posterleri yerine oralara listeler halinde asarak halka duyurmalıdırlar.

Öyle değil mi “MUSTAFA” rumuzlu kardeşim?

Yanlış mıyım?

SANTA BARBARA

4 Aralık günü tüm dünya ile birlikte Madenciler Gününü kutladık. Biz Dünya Madenciler Günü olarak kutladık, etkinlikler yaptık, dualar ettik; dünya da “Santa Barbara” için ellerini Yaradan’a açtılar.

Çünkü Santa Barbara ya da Azize Barbara 2 bin yıla yakın bir süredir dünya madencilerinin koruyucusu olarak biliniyor, tanınıyor. Kendisi İzmitli, bir despot ve derebeyi olan babasından kaçıp bir madene sığınmış bazı nedenlerden dolayı ama babası yine onu yakalayıp başını kılıçla vurmuş…

Bu nedenle de dünya madencileri Barbara’yı azize kabul edip her yıl 4 Aralık’ta ruhuna dualar etmeyi sürdürmüşler. Neden 4 Aralık, onu da bir zahmet internete girip bakın, orada yazıyor…

Biz de uzunca bir süredir Barbara’yı hep es geçiyoruz, iki satır anma cümlesini bile çok görüyoruz, dünya madencilerinin koruyucu meleğine hayallerimizde bile yer vermiyoruz artık…

Neden acaba?

Haaaa?