Genel bir perspektif açısından bakıldığında;gıda enflasyonunun yüksek seyri, dönem dönem gündeme gelen ithalat, döviz kuru kaynaklı yüksek girdi maliyetleri ve üretici ile tüketici fiyatları arasındaki dengesizlik söz konusu başlıklar arasında önemli yer tuttuğu görülüyor. Bu yöndeki öncelikle tarım sektöründeki çiftçi sayısına baktığımızda;CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, nüfusun artmasına rağmen çiftçi kayıt sistemindeki (ÇKS) çiftçi sayısının sürekli azalmasını, Tarım ve Orman Bakanlığına yönelttiği yazılı soru önergesiyle Meclis gündemine taşımasıyla birlikte Gürer’in önergesine yanıt veren Bakan Vahit Kirişçi, ÇKS’ kayıtlı çiftçi sayısının 2021 yılında 2 milyon 173 bine olarak açıklamasıyla mamafih aradan geçen süreden sonra CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer Bakana son durumu sorduğumda ÇKS’li çiftçi sayısı nufus artması da dikkate alındığında artması gerekirken azaldığı ortaya çıktı.2003 yılında 2 milyon 765 bin çiftçi ÇKS kaydı yaptırırken Mevcut verilere göre ÇKS’Li çiftçi sayısının nufus artışı da dikkate alındığında düşmesinin devam ediyor olması, ülkemizde tarımda çiftçi durumunun iyi gitmediğinin en önemli göstergesi olarak belirtilebilir.

* * *

Bu kapsamda Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verileri de kayıtlı çiftçi sayısı da 2008’de 1 milyon 127 bin iken çiftçi sayısı 2021 yılının eylül ayında 530 bine kadar düşmesi de çiftçi prim ödeyemediği için rakamsal düşmesinin yansımasının en bariz göstergesi olarak açıklanabilir.Çok tabii olarak gerilemenin ana nedenlerine bir göz atıldığında özetle; gittikçe artan girdi yüksek maliyetleri ve azalan kârlılık oranları yanında zarar etme noktasına gelinmesi.Hayvancılık sektöründeki durum ise tarım sektöründen pek farklı değil.Bu yönde konuşan hayvan üreticilerine göre ithal yolla tedarik edilen ham maddelerin döviz artışı ile birlikte yem fiyatlarına yüksek rakamlarla yansıdığını belirtiyor. Dövizde zaman zaman görülen düşüş ise yem fiyatlarını aşağı çekmiyor. Dolayısı ile hayvancılık sektör ünde de girdi maliyetlerinin öne çıkması sektördeki daralmaya işaret ediyor. Bu arada da sektöre olan yatırımları ve verilen teşvikleri yetersiz bulan üretici Tarım Bakanlığı’nın sektörü denetlemediği kanaatinde. Diğer taraftan da Yurt dışından ithal edilen yemle ilgili döviz kuruna bağlı aşırı fiyat artışlarının da maliyetleri arttırdığı izleniyor.Eğer önlem alınmadığı takdirde hayvancılık sektöründeki gerilemenin daha da hızlanacağı belirtiliyor.

* * *

Son gelinen noktada ise eğer önlem alınmadığı takdirde talep kaynaklı fiyat artışlarının gelmesine kesin gözle bakılıyor.Aslın da tarım sektöründe olduğu kadar hayvancılık sektöründeki göreceli daralmaya dikkat edilirse arz-talep dengesinin talep lehine;arz aleyhine hızla bozulma göstermesi gıda enflasyonun daki artışın boyutuna da işaret ediyor.Bir de buna kuraklık riski ve tarımsal sulamanın maliyeti de eklendiğinde maliyet faktörü daha da büyüyor.Genel anlamda ayvancılık sektörünü etkileyen risk grubundan birisi sistematik risklerdir. Sistematik risk tüm sektörleri etkilediğinden hayvancılık sektörü de bu riskten etkilenir. Piyasa risklerinden olan faiz oranı riski, faiz oranlarındaki dalgalanmalar sonucu hayvancılık temel girdi maliyetlerinde (yem, işçilik, mazot vb.) değişime sebep olması hayvancılık sektörü için risk anlamına gelir. Başka bir piyasa riski olan döviz kuru riski, hayvancılık sektörünü doğrudan ve dolaylı olarak etkiler. Hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren işletmenin hazır değerlerinin, alacaklarının ya da borçlarının döviz cinsinden olduğu durumlarda kur riski işletmeyi doğrudan etkileyebilmektedir.Hayvancılık sektörünü etkileyen risk grubundan birisi sistematik risklerdir. Sistematik risk tüm sektörleri etkilediğinden hayvancılık sektörü de bu riskten etkilenir. Piyasa risklerinden olan faiz oranı riski, faiz oranlarındaki dalgalanmalar sonucu hayvancılık temel girdi maliyetlerinde (yem, işçilik, mazot vb.) değişime sebep olması hayvancılık sektörü için risk anlamına gelir. Başka bir piyasa riski olan döviz kuru riski, hayvancılık sektörünü doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir.

* * *

Sonuç olarak,Türkiye şartlarında tarım ve hayvancılık sektörle rindeki gerilemenin işaretlerine bakıldığında özellikle etkili toprak ve hayvan varlığının azaldığı izlenirken, nüfus artışına oranlandığında üretim artışı da yetersiz durumdadır.Bu arada da hayvansal gıda tüketimi düşüktür. Günde kişi başına et tüketimi Türkiye’de 32.5 gram iken Fransa’da 241 gram, ABD’de 330 gramdır. Günde kişi başına toplam süt tüketimi ise Fransa’da 0.83 litre ve ABD’de 0.75 litre iken Türkiye’de 0.48 litredir. Öte yandan, EIU 2016 global gıda güvencesi endeksine göre Türkiye 100 üzerinden 63.3 puanla 113 ülke arasında 45. Sıradadır ve 2012 yılına göre bir gelişme yoktur.gıda mevzuatının AB ile uyumlaştırılması sağlanmış olsa bile, mevzuat açısından sağlanan bu uyumun kontrol uygulamasına yansıdığı söylenemez.Çünkü; kayıt dışı ve hileli gıda üretimi güncelliğini korumaktadır. Bağımsız bir risk değerlendirme kurulu yoktur. İzlenebilirlik zincirinin birincil üretim halkası kopuktur. Gıda kalite sistemlerinin uygulanması yaygın değildir. Denetçi sayısı ve analiz kapasitesi de yeterli değildir.