Ülkemizdeki son gelişmelerin sonucu olarak CHP Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin'in yazılı soru önergesini yanıtlayan Bakan Koca, 2017 ile 2020 yılları arasında 15 milyon 405 bin kişinin psikiyatri kliniklerine başvurduğunu, sadece Covid-19 salgınının ilk yılında bu kliniklere başvuran kişi sayısının 5 milyon 100 bini bulduğunu açıklarken; mevcut resmi veriler,Türkiye'de yaklaşık her 3 kişiden 1'inin sinir ilaçlarıyla ayakta kalmaya çalıştığını açıkça ortaya koydu. Bu kapsamda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından açıklanan verileri değerlendiren Dr. Fikret Şahin, psikiyatri kliniklerine başvuru ve antidepresan kullanımında Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamlarına ulaşıldığınıbelirtirken,CHP Milletvekili Şahin,”ekonomik ve sosyal buhranın vatandaşı antidepresan ve sinir sistemi ilaçları kullanmaya mahkum ettiğini belirtirken,“Böyle giderse önümüzdeki 10 yıl içerisinde nüfusun yarısı antidepresankullanıyor olacak. AKP depresif bir toplum yaratarak ülkemizin geleceğine dinamit döşedi” açıklamasına yer verildiği görülüyor.

* * *

Bu çerçevedeki açıklamasını sürdürürken;”Hükümetin yanlış politikaları nedeniyle milyonlarca gencin işsizlik bunalımı yaşadığını, ailelerin geçim sıkıntısıyla boğuştuğunu ifade eden Dr. Şahin, “İşçi, memur ay başını zor getiriyor, esnaf önünü göremiyor. Vatandaş ekmek bulamıyor,acımasız zamların ardı arkası kesilmiyor, tencereler kaynamıyor.Sonuçta böyle bir tablo altında ezilen halkın sinirleri bozuluyor” dedi. Şahin,kötü tabloya rağmen iktidarın hayal satmaya çalıştığını belirtirken, “Ekonomi rekor kırmıyor, aksine bunalım, stres ve ruh sağlığı bozukluğuna sahip bireylerin sayısı her geçen yıl artıyor” değrlendirmesi de kayda geçiyor.Bu arada CHP'li Dr. Fikret Şahin, ABD'li araştırma şirketi Gallup tarafından hazırlanan 2021 Küresel Duygular Raporu'nda Türkiye'nin en az gülen, en öfkeli ve en stresli ülkeler sıralamasında ilk 5'e girdiğini hatırlatırken,Şahin,“Ülkemiz rekor oranda stres,endişe ve öfkenin görüldüğü,Covid-19 sebebiyle de gelir adaletsizliğinin ve yolsuzlukların daha da arttığı bir yer haline getirildi. Halk çıkış noktası olarak psikiyatri klinikleri ni ve antidepresan kullanımını çözüm olarak görüyor. 2021 yılında antidepresan satışının 60 milyon kutuyu bulması bekleniyor” şeklindeki vurgusu da oldukça dikkat çekiyor.

* * *

Konuyla ilgili olarak,Ülkemizdekiantidepresant ilaç kullanımı konusunda değerlendirmede bulunan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan;Türkiye’deantidepresan kullanımının arttığını söylüyor ve ekliyor “Bundan 10 yıl önce yılda 12 milyon kutu antidepresan tüketilirken bugün 60-70 milyon kutu kullanımdan bahsediliyor.Böyle giderse önümüzdeki 10 yıl içinde nüfusun yarısı antidepresan kullanıyor olacak.”vurgulamasında bulunurken;Prof.Dr.Tarhan;”Yalnızca Türkiye’de değil dünyada da arttı. Ülkemizdeki artışın nedenlerinden biri antidepresanla yeni tanışmış olmamız. Bundan 10 yıl önce yılda 12 milyon kutu antidepresan tüketilirken bugün 60-70 milyon yon kutu kullanımdanbahsediliyor.Eğer böyle giderse önümüzdeki 10 yıl içinde nüfusun yarısı antidepresan kullanıyor olacak.Bu durumun üzerine çalışmamız lazım. Manhattan’da, ABD’de, gökdelenlerin olduğu şehirlerde atık sulardan, kanalizasyon sularından alınan örnekler incelenerek antidepresankullanımı ölçülüyor. Bizim de İstanbul’da bunu yapmamız lazım. Türkiye’de de dünyada da ruh sağlığı açısından bir alarm var, bunu bir kenara not etmek gerekiyor.”sözleri de mevcut durumu adeta teyitliyor.

* * *

Sonuç olarak,içinde yaşadığımız bu dönemde toplumsal anlamdaki gerginliklerin aile birlikteliklerini de olumsuz etkilediğine dikkat çeken Prof.Dr.Tarhan’a göre;”Evliliklerde son yıllarda boşanma oranları arttı. 2017 yılı TÜİK istatistiklerine göre ilk beş yılda boşanma oranı yüzde 39, yani 100 evli çiftten 39’uboşanıyor.Bu oran 10 yıl öncesinde böyle değildi. Dünya ülkelerine bakıldığında ise özellikle Avrupa başta olmak üzere Batılı ülkelerde bu oranın yüzde 50’nin üzerinde olduğunu görürüz. Modernizm, evliliği ve aile hayatını bozdu. Boşanmalarda psikolojik sorunların etkisi ise başlı başına bir sorun. Evlenecek kişilerin evlilik olgunluğunun olması gerekiyor. Ehliyeti olmayanlar nasıl araba kullanamazsa evlilik olgunluğu olmayanlar da sağlıklı bir evlilik yürütemez.Çalışma,Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na burada çok iş düşüyor. Ehliyet testi gibi evlilik testi olabilir. Evlilik yeni bir yaşam çünkü. Bir gelinin evlilik ve gelin olma hakkında öğrenmesi gereken konular var. Erkeklerin de öyle. Türkiye’de gençler açısından bu konuda boşluk var.” Sözleri yanısıra;”Boşanma oranlarıyla özellikle gelişmiş ülkelerde açık evlilikler ortaya çıktı. Kadın ve erkek evliler ama başkalarıyla ilişkileri var veya nikahları yok ama yıllardır birlikteler. Nikahsız evliliği olanın çocuk sahibi olmama ası gerekiyor çünkü insan eşinden boşanır ama çocuğundan boşanamaz. Böyle birlikteliklerde yetişen çocukların geçmişi travmalarla dolu oluyor. Evlilikten korkuyor gençler. Durum böyle giderse 50 yıl sonra dünya yaşanılır bir halde olmayacak.Modernizm nikahsız hayatlara izin veriyor. Evlilik kurumu yıpranırken çocuklar zarar görüyor. Bu konu ciddi bir şekilde masaya yatırılmalı. Evliliklerde ego savaşları çok fazla. Kişilik savaşlar rekabet duygusu ön planda. Oysa evlilik rekabetin değil tamamlayıcılığın olması gereken bir alan. Taraflardan biri hakimiyet kurmak üzere evlenir diğeri de bu durumu kabul ederse teslimiyetçi evlilik olur ama mutlulukolmaz.”şeklinde sözlerini de bağladığı izleniyor.