Geçmiş yıllardan 2014 yılından itibaren, bütçe giderleri ile gelirleri arasındaki makasın açılması koronavirüs kovid-19 un etkili olmaya başladığı Mart ve Nisan aylarında artarak sürdü. Böylece koronavirüs, bütçe açığını tetiklemele kalmadı,bütçe açığı son 5 yıldır özellikle de 2016-2019 döneminden bu yana hızlanarak artıyor: dolayısıyla bütçe açığında devam eden bu artış, merkezi yönetim borç stokunda da artış getiriyor:Bu arada TCMB’nın aşamalı şekilde uyguladığı faiz indirimleri Yurtiçi borç maliyetlerini düşürse de Türkiye’nin CDS risk primindeki yükselmeler inişli çıkışlı devam ediyor Buna göre de Türkiye CDS 5 Yıllık USD (TRGV5YUSAC=R) 539,79+0,06+0,01% civarında bulunuyor. Mamafih görünürde her ne kadar iç borçlanma maliyetlerinin düşmesi söz konusu olsa da,uzman iktisatçılara göre geçmiş veriler Türkiye’nin eninde sonunda bu gidişatla yapılan faiz indirimlerinin yerini daha sonraki faiz artırımlarına bırakmak zorunda kalacak şeklinde yorumlar yapılıyor.Türkiye’nin risk primlerindeki değişme ve yükselişler ise TCMB’nın stoğundaki mevcut net döviz rezervlerinin zamanla erimesinden kaynaklanıyor. Bu durumda TCMB’nın olabilecek en yakın zamanda elindeki net döviz stokunu mutlaka makul seviyeye çıkarması da şart görünüyor.
* * *
Küresel ekonomilere olan bağımlılığın arttığı bir dönemde TCMB’na göre gelişmiş ve gelişmekte olan çok sayıda ülkede ithal girdi oranında artış yaşanmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisinde ithal girdi oranında meydana gelen artışı ülkemize özgü bir eğilimden ziyade küresel ekonomilerfdeki değişimin de önemli payının olduğu bir sürecin sonucu olarak ele alınması daha uygun olacaktır. Bu itibarla, ithal girdi kullanımındaki artışı bütünüyle kendi başına bir sorun olarak değerlendirmek yerine, bu artışa etki eden faktörlerin kapsamlı bir şekilde ortaya koyulması ile, bunun da ötesinde, bazı sektörlerde söz konusu ithal girdileri kullanarak daha yüksek katma değer yaratan bir ekonomik yapıya dönüşümün nasıl sağlanacağını sorgulayan bir yaklaşımın büyük önem taşıdığı görülmektedir.Ancak bu arada da şunu da vurgulamak gerekir ki, ithalata bağımlı kalmak yerine ithal ikameci üretime yönelmenin yararlarına sürekli parmak basılmasına rağmen uygulanan yanlış politikalarla mevcut dışa bağımlılığı azaltacak yerde aksine bir gelişme ile büsbütün ithalata olan bağımlılık daha da arttırılmış ve maalesef günümüze kadar gelinmiştir.
* * *
Özellikle yine TCMB’na göre ilgili raporunda emek yoğun sektörlerdeki birçok firma geçmiş dönemde Türk Lirasında yaşanan değerlenmenin hem ithal girdi kullanım oranının artmasında hem de dış pazarlardaki rekabet gücünün zayıflamasında önem taşıdığını belirtmiştir. Söz konusu firmalar, Türk Lirasındaki değerlenmenin firmaların kârlılık oranını gerileterek üretim ve yatırım kararlarını olumsuz etkilediğini öne sürmüştür. Ancak, üretim ve yatırım kararlarında karlılık oranı önemli bir rol oynamakla birlikte, ekonomik ve siyasi istikrar, nitelikli insan gücü, etkin bir rekabet ortamı, finansmana erişim, enerji, ulaştırma-haberleşme gibi fiziki altyapı unsurlarının kalitesi, hukuki, kurumsal ve teknolojik altyapı gibi yapısal faktörlerin orta-uzun dönemde yatırım ve üretim kararlarında belirleyici olduğu da unutulmamalıdır.
* * *
Sonuç olarak, Yurtiçi borçlanma durumuna bakıldığında Hazine ve Maliye Bakanlığı, Nisan ayında 20,6 milyar TL’lik borç servisine karşın 60,9 milyar TL’lik borçlanma gerçekleştirdi. Bu şekilde iç borç çevirme oranı yüzde 295 olarak gerçekleşti. Bu oran, Hazine’nin Nisan ayında ödemesi gereken borcun üç katı oranında yeni borçlanmaya gittiğini gösteriyor.Hal böyle iken Türkiye Bankalar Birliği'ne üye kuruluşlar tarafından kullandırılan nakdi krediler ilk çeyrek sonunda 3 trilyon 23 milyar lira oldu. Buna göre, üye kuruluşlar tarafından kullandırılan nakdi krediler ilk çeyrek sonunda, geçen yılın aynı dönemi kıyasla yüzde 14 artarak 3 trilyon 23 milyar liraya ulaştı. Kredi stokundaki artış hızı ivme kazandı. Nakdi kredilerin 2 trilyon 925 milyar lirası bankalar, 49 milyar lirası finansal kiralama şirketleri, 27 milyar lirası faktoring şirketleri ve 22 milyar lirası finansman şirketleri tarafından kullandırıldı.Bu tablo incelendiğinde ise finansal kırılganlığın geldiği noktayı göstermesi bakımından üzerinde durulması gereken bir konu.Olası kur artışlarının her zaman olduğu gibi gıda maddelerindeki fiyat artışlarını mayıs ayında daha da artırması yanında; en son Resmi Gazete’nin İthalat Rejimi Kararına Ek Cumhurbaşkanı Kararına göre 30 Eylül’e kadar yüzde 30’a kadar, daha sonra ise 10 puana kadar düşük oranda ek gümrük vergisinden ek gümrük vergileri, ithalattaki gümrük vergileri ve diğer mali yükümlülüklerden ayrı olarak tahsil edilmesine dair uygulama da ilave edildiğinde; Mayıs ayı ile sonraki aylarda enflasyon oranını yükseltmesi de kaçınılmaz olacak gibi görünüyor.