Türkiye’nin geçtiğimiz hafta içinde alınan bir kararla kredi notunu düşüren Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Fitch tarafından, Türkiye’nin yeni ekonomi politikası karışımının, makroekonomik ve mali istikrar riskleri düşürmeksizin kamu finansmanı ve kamu döviz pozisyonuna yönelik riskleri artırdığı belirtililenpolitika karışımının, daha fazla dışsal ortam zorluğuna rağmen, özellikle 2023 seçimlerine kadar büyümeyi ve istihdamı sürdürmeye odaklandığı görüşünde olduklarını ifade edenderecelendirme kuruluşu, Türkiye’de artan enflasyon ve finansman maliyetinin öngörülen borç hizmetlerini önemli ölçüde artırdığını ve devlet Eurobond getiri artışlarına sebep olduğuna işaret ederek,yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin ekonomik politikaların artan şekilde müdahaleci ve öngörülemez olduğunu değerlendirdiklerini belirtiyor. Politika faizinin uygulanabilir görünmediğine de değinenFitch’in, bu nedenle yetkililerin merkez bankasının döviz tamponlarını artırmak, kredi provizyonlarını yönetmek ve lira cinsi finansal enstrümanların kullanımını artırmak için makro ihtiyati düzenleme ve daha iyi sermaye akışı yönetimi önlemlerini kullanmaya çalıştığını da vurguladığı izleniyor.

* * *

Bilindiği gibi Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu FitchRatings, Türkiye’nin kredi notunu 9 Temmuz’da B+’dan B’ye indirmiş, görünümünü ise “negatif” olarak teyit etmişti. Kurumun verdiği bu kredi notu ise, yatırım yapılabilir seviyesinden beş basamak daha aşağıda. Bu da Türkiye’nin kredi notunun daha da çöp seviyesine itilmesi anlamına geliyor. Fitch, aldığı bu karara yükselen enflasyonu ve ekonomiyle ilgili endişeleri gerekçe olarak göstermesi ise oldukça dikkat çekici.Bu arada Fitch’in ekonomiyle ilgili sorun teşkil ettiğini belirttiği konular arasında büyüyen cari açık ve müdahaleci politikalar da yer alıyor. Fitch karar metninde yükselen enflasyon, para birimindeki değer kaybı ve tüketici güvenindeki düşüş yüzünden iç tüketimin azalmasını beklediklerini aktarırken,Fitch raporunda, “Hükümetin büyümeyi yüksek tutmaktaki kararı TL üzerindeki baskıyı artırıyor, uluslararası rezervlerin düşmesine yol açıyor, enflasyon sarmalını yaratıyor, sermaye akışını engelliyor ve daha yüksek cari açığa neden oluyor” değerlendirmesine de yer veriliyor.

* * *

Hal böyle iken,Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s ise, BDDK’nin TL kredi kısıtlama sının, bankacılık sektörünün kredi kalitesine zarar vereceği uyarısında bulunurken;Moody’s, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) döviz varlığı olan şirketlerin ticari kredi kullanımına getirdiği sınırlamanın, bankacılık sektörünün kredi notu için negatif bir durum oluşturduğunu açıklaması durumun öyle göründüğü gibi pek de iç açıcı olmadığı gösteriyor.Moody’s bu raporunda,ayrıca geçen ay yapılan düzenlemenin bankaların kredi kalitesine zarar vereceği ve yatırımcı güvenini düşüreceğine de işaret ediyor.Moody’s buna ek olarak şirketlerin refinansman (borcun başka bir borçla kapatılması) riskinin arttığınada da işaret edilen raporda, bankacılık sektörünün varlık kalitesinde baskıya yol açabileceğini de vurguluyor.
* * *

Sonuç olarak,öte yandan da”kur üzerindeki baskıyı hafifletmek için çeşitli önlemleri devreye alıyor ancak bu önlemlerin etkileri azalıyor ve TL’deki değer kaybının temel nedeni olan ‘ortodoks olmayan politikalara’ yanıt vermiyor” denilen Fitchraporunda, ayrıca BDDK düzenlemesi sonrası şirketlerin döviz varlığının azalmasının, firmaların kurdaki değer kaybına olan direncini azaltabileceği uyarısı da yapılıyor. Gerçekte iki derecelendirme kuruluşunun da öne çıkan değerlendirmeleri dikkate alındığında; özellikle son dönemde zirve yapan CDS Risk PrimininTürkiye CDS 5 Yıllık USD(TRGV5YUSAC=R)908,40 +23,12+2,61%şeklindeartış göstermesi; artan finansman riskleri sebebiyle borç maliyetlerinin yükseldiğine de işaret ediyor. Bu durum ayrıca hızla yükselmesiyle gündemde olan ve kredi iflas riskini gösteren CDS (Kredi Temerrüt Riski), Türkiye’nin çıkardığı, dolar cinsinden Eurobond tahvillerinin geri ödenmeme riskine karşılık yaptırılan sigortaya ödenen prim anlamına da geliyor.Buna karşılıkCDS primlerinin 300 puanın üzerinde olması, uluslararası finans kaynakları için “çok riskli” olarak değerlendirildiği gibi;bu durumda, ABD’nin yüzde 3 olan beş yıllık tahvil faizinin üzerine, 900 puan risk primine karşılık gelen yüzde 9 faizin de eklenmesiyle, Türkiye’nin dolar cinsinden borçlanma maliyeti yüzde 12 şeklinde ortaya çıkıyor.