Zonguldaklı ünlü gazeteci Aykut Küçükkaya, çocukluğunu ve madenci babası ile ilgili olan anılarını anlattı. Küçükkaya, babasının madenci olması nedeniyle uzun yıllar nefes darlığı problemi yaşadığını ve “Babasının oğluymuş” nitelemesini hak ettiğini söyledi. Küçükkaya öte yandan, Zonguldak anılarından bahsederken, “Kapuz plajında yüzmeye gitmemiz, lise yıllarında limanda Sürmene’de ilk rakı-balık yapışımız, bir zamanlar ligde fırtına gibi esen Zonguldak Spor’un maçında taş tribünlerde kırmızı-lacivert diye bağırışımız…” ifadelerine yer verdi.
Bir dönem Halk TV’nin kuracağı gazetenin de başına geçeceği konuşulan ve uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi’nin çeşitli birimlerinde görev alan Zonguldaklı Gazeteci Küçükkaya’nın sosyal medya hesabı üzerinden babası ile ilgili yaptığı paylaşım okuyucularını duygulandırdı. Uzun yıllar babasının her cumartesi kendisini uyandırdığını anlatan Küçükkaya, paylaşımda madenci çocuğu olduğunu ve babası ile ilgili anlılarına yer verdi.
“KÖYÜNDE MİLLET İTTİFAKI’NIN ‘ORTAK ADAYIYLA’ YATIP KALKIYORDU”
Küçükkaya’nın Zonguldak ve babası ile ilgili anılarını anlattığı yazısı şu şekilde:
Artık herkesin iple çektiği hafta sonlarını hiç sevmiyorum… Cumartesi sabahlarını hiç ama hiç… Her cumartesi sabahı O’nun telefonuyla uyanırdım… Babam Satılmış Küçükkaya’yla her şeyi konuşurduk… Sağlık sıhhati, annemi, Poyraz’ı, Yasemin’i, köyü… İş ve siyaseti de…
Siyaseti, liderleri öyle bir takip ederdi ki… Adam 79 yaşında Zonguldak’taki evinde, köyünde Millet İttifakı’nın ‘ortak adayıyla’ yatıp kalkıyordu. Şimdi sonsuzlukta pusulanın 3. sırasındaki adayı görünce içi epey rahatlamış bir şekilde uyuyordur.
“BABAM TAM 35 YIL 6 AY ZONGULDAK’IN DERİN TOPRAKLARI ALTINDA ÇALIŞTI”
İstifama kadar olan süreçte gazeteyi de konuşurduk. O da ben de çok severdik Cumhuriyet’i, değerlerini… Verdiğim sendikal mücadele, 20 yıl sonra imzalattırdığım toplu sözleşme, haksız şekilde kovulan gazeteci arkadaşlarım için 28 yıl çalıştığım kurumdan 48 yaşında en tepe noktadayken istifa kararı almam, O’nu çok gururlandırmıştı. Zonguldak’ta artık “babasının oğluymuş” nitelemesini hak etmiştim. Benim ardımdan gazeteyle yollarını ayıranlardan birinin istifası babamı çok duygulandırmıştı. Bana, ‘O kızı benim yerime yanaklarından öp oğlum’ dediğini Hazal Ocak’a söylediğimde babam hayattaydı… @SHazalocak babamı göremedi ama ben O’nun yerine her buluşmamızda yanaklarından öpüyorum şimdi… Babam tam 35 yıl 6 ay Zonguldak’ın derin toprakları altında çalıştı… 1990-91 Madenci Grevi-Büyük Ankara Yürüyüşü’nden sonra O’nun için sıkıntılı bir süreç başlamıştı… Şükran Soner tanığıydı, yazdı… Yıllarca çalıştığı yerden ve görevinden sürülmek O’na çok dokunmuştu. Zonguldak’a Uğur Mumcu paneli için gittiğimizde sevgili yazarım Mustafa Kemal Erdemol’da bizlerle birlikteydi…
“35 YIL YUTTUĞU KÖMÜR TOZLU CİĞERLERİ 30 YIL DİRENDİ”
Sabah kahvaltısında evimizdeydik… Şöyle bir 31-32 yıl öncesine döndü, bize çok anlatmadığı sürülmesini @mkerdemol’a anlattı… Hala kalbinin kırık olduğu o kadar belliydi ki… 1993’te emekli oldu… 30 yıla yakın emeklilik hayatı sürdü. Ve beni her cumartesi sabahı uyandırdı…
Siyasi kritiğini yapar, son olarak torununu telefona isteyip kapatırdı. İki ayı geçti, cumartesi sabahları artık telefonum çalmıyor. Hasta olduğunu da bir cumartesi sabahı telefonum çalmayınca öğrendim zaten. 7 Ocak 2023 cumartesi sabahı telefonum çalmayınca, ben aradım…
Nefes darlığıyla hastaneye kaldırılmıştı. Yoğun bakıma alınmıştı… 35 yıl yuttuğu kömür tozlu ciğerleri 30 yıl direndi, yorgun vücudu, ciğerleri o lanet virüse bir haftada yenildi. Şimdilerde deprem bölgesindeki acıları, çalmayan telefonları düşününce acım, acılarımız daha da katlanıyor. Kıbrıs’tan voleybol maçı için gelen gencecik çocuklarımızın Adıyaman’da bir otelin enkazında canlarını kaybetmesi aklımıza düştükçe nefes almakta bile zorlanıyor insan!.. Geriye hatıralar kalıyor… Babamla çocukluğum…
“HİÇ SEVMİYORUM ARTIK CUMARTESİLERİ”
Kapuz plajında yüzmeye gitmemiz, lise yıllarında limanda Sürmene’de ilk rakı-balık yapışımız, bir zamanlar ligde fırtına gibi esen Zonguldak Spor’un maçında taş tribünlerde kırmızı-lacivert diye bağırışımız… Yine bir cumartesi sabahı ve bugün de çalmadı telefonum. Çalmayan telefonun saatine bakıp uyanmak!.. Her cumartesi sabahı babasız kalmayı hatırlatan telefonun büyük sessizliği… Bu cumartesi sabahları artık kötü ötesi… Ve hiç sevmiyorum artık cumartesileri…”
Haber: Fadime YILMAZ ELMA
Ünlü gazeteciden duygulandıran Zonguldak yazısı
Zonguldaklı ünlü gazeteci Aykut Küçükkaya, çocukluğunu ve madenci babası ile ilgili olan anılarını anlattı.
Bunlar da ilginizi çekebilir