Adam 40 sene önce, 50 sene önce çıkmış buradan, sonra gelmiş… “Aynı Zonguldak, bıraktığım gibi” diyor.

Haklı!

Aynı dar sokaklar, aynı o sokakları geçilmez yapan araç parkları, aynı yeşil alan talanı, aynı girişi orta kattan 10 katlı ama ruhsatta 5 kat yazan binalar, aynı çöp dolu merdivenler, aynı kazıkçı esnaf, aynı pahalı ulaşım, her şey aynı…

40-50 yıl öncesinin gibi…

Adamlar bu vilayetten iki vilayet çıkarmışlar, biz bunları yapan partilerin adaylarına oy verip vekil yapmışız, hala da yakınıyoruz “Zonguldak’a yatırım azaldı, giren para azaldı” diye, salak mıyız neyiz biz?

Aha da yaz geldi; eskiden Kapuz’un yanında bir Orta Kapuz bir de Tersane plajları vardı, Uzunkum da ekstrası,  nüfus üç misli arttı, plaj sayımız üç misli azaldı, elimizde bir Kapuz kaldı, orada da kumda yürüyecek yer yok, denizi de ısıtmalı sistem(!), havuzlarda bile yok böyle sistem : )))

Sağlıkçılar buradan korkudan öğle saatlerinde örnek alıp tahlil yapamıyor, tahlil örnekleri sabah 08.00 saatlerinde alınıyor, öğlenki örneklerle yapsalar ne çıkacağını biliyorlar, sonra başlarına iç açılacak, “niye kapatmadın?” diye hesap soracaklar, yalan mı?

Sorun bakalım “neden?” diye;

Şöyle diyecekler: “Yönetmelik öyleeeeee”

Cem Yılmaz’ın güzel bir parodisi var sosyal medyada, “Ey büyük Allah’ım, yarattın bari takip et” şeklinde, böyle şeyleri konuşurken yazarken aklıma hep bu takılıyor…

Yayla’dan binin, Soğuksu pazaryerinde inin, 34 lira dolmuş parası, gidiş dönüş 68… Şu dolmuşların kalkış yerlerini gittikleri mahallelerin son durakları olarak değiştirmek kimsenin aklına gelmiyor, bir mahalleden bir mahalleye tek fiyat yollamak da, neden, korkuyorlar mı dolmuşçulardan? 17 lira verdiğiniz de İstanbul’un bir ucundan diğer ucuna gidiyorsunuz…

Kafelere oturun, bir çay bir kahve en azından 100-130  tl… Adama soruyorsunuz “burası Marmaris mi, Bodrum mu?” diye, yılışık yılışık sırıtan garson “efendim, biz kurumsal markayız, fiyatlarımız Türkiye’nin her yerinde standart…” diye beylik yanıtı yapıştırıyor…

: ))))))))))

Güler misin, ağlar mısın?

“Denetlenmeli” diye yazılıyor, çiziliyor… Adamlar daha fiyatları gösteren tabelaları, listeleri astıramamışlar, kafe mi denetleyecekler? Zaten denetlenmesi gerekenler yandaş… Sıkıysa denetle…

Akepe iktidar oldu olalı Zonguldak’a tek yapılan yatırım devasa bir cami, sahilin en güzel yerindeki cami için devletin cebinden belki para çıkmadı ama bunu buraya yaptıran güç keşke biraz da başka yatırımlar yaptırabilseydi…

“Turistik tren” dediler… Komik ama tek sefer yaptı…

Limana turizm amaçlı gemi falan, uğramıyor…

“Havaalanı çalışıyor” diyorlar, İzmir’e Antalya’ya bilet var mı, Diyarbakır’a, Erzurum’a uçuş var mı?

Ormanlar bireysel gayretlerle bir iki piknik yerine sahip,

Çadır turizmi, bungalov turizmi, karavan turizmini henüz keşfedemedik, “Pansiyonculuk”  kavramına gerek yok çünkü bu işi bilen yok, zaten turist de yok, bir yerlere çadır filan kursanız “vayyy efendim, içiyorlar, bilmemne yapıyorlar…” gibilerden ithamlar…

Caddelerde dilenciler… Dilencileri önleyemeyen makam dilencileri…

Değişen demografik yapı, rengi kararan Zonguldaklılar…

Daha yazacak çizecek çok şey var da, yer yok yer…

Bu işler böyle gelmiş böyle gider,

Çünkü biz iyi yönetilmemeye layığız!

Yalan mı?

KISA KISA

Ali Koç ve Aziz Yıldırım Haber Türk ekranlarında  açık oturuma katıldılar… Hayatımda böylesine güzel, böylesine kibar, böylesine usturuplu, böylesine birbirlerine saygılı ve de halka saygılı, böylesine centilmenliğin yapmacıksız sergilendiği bir program izlememiştik… Türk halkı böylesine layık aslında, birbirlerine söven,  bağırıp çağıran, karşısındakini küçük görüp sıfatlar yakıştıran insanların çirkinliklerini sergilediği açık oturumlara değil…

X     X     X

Emekliler konağı belediyece kapatılmış. Nedeni ilaçlanmışmış… Neden? Emekliler orada bitlendiler mi?

X     X     X

Zonguldak’ın eli iyi kalem tutan edebiyatçılarından ve Çevre Koruma Derneği Başkanı Ahmet Öztürk geçtiğimiz günlerde bir durakta taciz edilen kadınları  koruyayım derken saldırıya uğradı, cüzdanı da çalındı… Jandarma cüzdanı da saldırganları da buldu adalete teslim etti, tutuklandılar… Ahmet Öztürk de kadınları her erkeğin yapması gereken gibi savunarak şövalyeliğe hak kazandı. Bu iş de bir anlamda çevreyi korumak gibi, kadınlar da çevremizde açan en güzel güller değil mi?

X     X     X

Bir Riva Halilimiz var; Halil Güngördü… Bir de emekli doktorumuz; Tunç Çelebi, o da sporcu, tenisçi… Ailecek… Tunç Çelebi, Halil Güngördü’ye Zonguldaklıların vefa duygusunu göstermek amacıyla iki yıldır uğraşıyor, bir yere, bir tesise, bir yola, parka filan adının verilmesini istiyor. Halkın isteklerini dile getiriyor. Hadi Akepe döneminde böyle aydın kesimlerin isteği kulak ardı edildi de şimdi CHP döneminde neden savsaklanıyor, neden CHP içinden kimileri ona karşı? Geçtiğimiz günlerde CHP yönetiminden biri kulağımıza fısıldadı, şöyle dedi; “abi Tunç abımız emekli oldu, kendisi tüm ülkede sevilen sayılan birisi, hele ki Zonguldak’ta, işte bizim partiden birileri ya buralara gelir de koltuğumu elimden alırsa diye korkuyor, o yüzden kendisi engelleniyor,  partiye gelip biat etmesi isteniyor…”

Olabilir walla… Zaten bu parti hep böyle kıt görüşlülerin, kısır döngülerin ve çekememezliklerin yüzünden kaybetmedi mi?

X     X     X

Zonguldak Gazeteciler Cemiyetinin (ZGC) kongresi yapıldı, iki hafta da geçti… Geçti ama hala gelen giden, kutlayan, öpen möpen gırla…

Yeni seçilen belediye başkanımızı bile bu kadar çok kutlayan olmadı!

Başkan Derya Akbıyık’a “kıskananlar çatlasın” dedim, güldü; “sen de Genel Sekreter seçildin, seni de kıskananlar çatlasın” diye yanıtladı…

N’apalım… Bizi kıskananlar çatlasın!..