Bu ülkenin İstiklal savaşı verdiği günlerde evini köyünü bırakıp ordusuna silah taşıyan Türk kadınının verdiği kurtuluş mücadelesi hala hafızalarda. Kağnı arabalarının başındaki kadın görüntülerini nasıl unutabiliriz? Evladını askere gönderirken morali bozulmasın diye gözyaşlarını içine akıtan kadınlar unutulur mu? Biz işgallerden kurtuluşu, bu cumhuriyetin kuruluşunu işte bu kadınlara borçluyuz…
Ve kadınlar yine sahnede; her geçen gün artan kadına şiddet olayları ve kadın cinayetleri karşısında vurdumduymaz tutumunu sürdüren hükümeti kadınlarımız, tüm ülkede olduğu gibi Zonguldak’ta da uyardı.
Kız kardeşini, kızını kent merkezinde gerçekleştirilen protesto yürüyüşüne getiren ve burada bu iktidara son ihtarı çeken kadınlara büyük destek vardı.
Zonguldak’ın cesur kadınları onlar…
Bizi yine kurtaracak olanlar da onlar!
Ama yine birilerine yaranamadılar, “kızlarınızı okutmayın, okutan kafirdir, kadının yeri evidir” diye bir taraflarını yırtan ve kafalarındaki sarık nedeniyle beyinlerine oksijen gitmeyen ama karısı hasta olduğunda hastanede kadın doktor arayan dangalak takımı bu yürüyüşleri beğenmediler…
Soruşturan ve sorgulayan bir nesil yetiştiren aydın kadınları her gördüklerinde Pavlov’un bilime kazandırdığı klasik koşullanma prensiplerine uygun olarak salyaları akan köpek olayındaki gibi şartlanmış olan bizim yobaz takımı da nefretini kusuyor her seferinde.
Kendilerinin bile anlamadığı ve açıklayamadığı bir dilden uyduruk hadisler türeten ve kutsal kitaba inanmayı bile işlerine gelmediği için “sapıklık” olarak yorumlayan Fethullah ve onun gibiler, çıkarları sarsılacağı gerekesiyle arap kültürünü büyük Türk milletine kakalamaya çalışıyorlar.
Ama işte her akan su mecrasına dönüyor, her yol Atatürk’ün çizdiği yol ile kesişiyor!
Zonguldak’ın cesur kadınları da bunu biliyor, göğüslerini gere gere yürüyor, gericiliğe geçit vermiyor…
Bizi yine böyle karınlar kurtaracak, yalan mı?