Koskoca ülkenin en güzel anıtları bir zamanlar bizdeydi…
Madenci anıtları, Uzunmehmet tasvirleri, Atatürk ve İnönü’nün çok güzel dizayn edilmiş heykelleri… Kentin belli başlı yerleri bunlarla bezenmişti.
Zevkli düşünülmüş, güzel tasarlanmış, itina ile montesi yapılmış birer sanat eseriydiler…
Gel zaman git zaman sanat alanında hiçbir yeteneği olmayan birileri çıktılar ortaya ve kentin orasına burasına bir şeyler yerleştirmeye başladılar…
Hükümet önüne bir tuhaf ve plastikten mamul kömürü simgeleyen kapkara bir şey,
Uğur Mumcu kavşağına bir dikilitaş, heykel meykel değil, resmen plastikten imal edilmiş bir dikilitaş ve böyle şeylerin kent girişlerine montesi gerekirken kentin göbeğine yerleştirilmesi gibi bir garabet…
Yetmemiş gibi yine hükümet önüne bir saat kulesi, üstünde de ikisi halka kıçını dönmüş madenci figürleri… Bu da plastik!
Sanki kent meydanı değil de Plastik sanatlar Müzesi:)))))
Bir zamanlar İnönü parkında bir de Pamukkale travertenlerimiz vardı, görenler garip garip bakıyorlardı, kim bilir neler düşünüyorlardı…
İşte nerelerden nerelere getirilen Zonguldak’ın içine düşürüldüğü komik durumlardan bir kaçı. Bir an evvel şu bizim belediyeye bir sanat danışmanı istihdam edilmeli,
Kentin estetik açıdan güz elleştirilmesi için işi bilenlerin görüşlerine başvurulmalı, öyle her canı sıkılan başkanın zevksiz uygulamalarına şahit olunmamalı…
Kent merkeziymiş,
Ana caddelermiş,
Hadi canım sen de!..