Zonguldak gibi bir emekliler kentinde milletin anası parasızlıktan ağlamışken, emekliler bedava hela peşinde koşmaktan yetişemeyip altlarına kaçırırken, gündeme “pat” diye Hülya Koçyiğit düştü…

“Emekli artist” diye geçiyor literatürde hanımefendi; gerçi ben kendisini ve film icabı yaptığı kendisinin de “rol” dediği icraatları pek sevmezdim ama lümpen takımın yoğunlukta olduğu bizim memlekette hanımefendiye “yıldız” gözüyle bakılıyor, hatta tv programları bile yaptırılıyor, tabii ki Akepeyi öven programlar, ne olacaktı ki yani, bizim film yıldızı(!) bir zamanlar bu partinin “akil adamlar” listesinde değil miydi?

Sadece Hülya hanımı değil, Türkan hanımı da, rahmetli Fatma Hanım’ı da hiçbir zaman beğendiğim yıldızlar listeme almadım ben… Son ikisi yapımcı-yönetmen-rejisör kavramları üçgeninde bizlere kakalanan “artiz” sınıfındalarsa da, ismi Türk filmleriyle öne çıkmış başka bazı hanım yıldızlar gibi “filmlerde oynamak yönetmen ile evlenmekten (!)  geçer” özdeyişinin birer kanıtıdır bizim sinemanın önde gelen bir kısım hanımefendileri…

Bir liste çıkarın bakın, anlarsınız!

Klasik görüntüler olan ve bunların oynadığı filmlerin neredeyse hepsinde yer alan, deniz kenarlarında ağır çekimde koşup koşup sevgiliyle buluşmalar, ağaçlar altında el ele gezmeler, vs. gibi bildiğimiz sahnelerin başrol oyuncuları böyle isimler tam 50 yıl Türk sinemasını katlettiler. Bu nedenle bunları başka ülkelerde tanıyan, adını bile yok; dolayısı ile Türk sineması da dünyada yok. Yeni yeni eğitim görmüş genç yeteneklerle ve genç yönetmenlerle tanışıyoruz da “sinema neymiş, film neymiş” anlıyoruz… Zaten şimdi ki kuşağa bazı yıldız eskilerinin filmlerini izletin, wallahibi taraflarıyla gülerler… Sadece bayan artistler mi, ya erkekler? 20 tane ok yiyip ölmeyen Malkoçoğlu, bir kılıçta 15 tekfur askerini kesen Karaoğlan, bir türlü mermisi bitmeyen tabancalarla patır patır adam öldüren kabadayılar; bunlar da Türk sinemasının katilleri arasında ne yazık ki!..

Bakın nereden nereye geldik; Hülya Koçyiğit’e söz verilen ancak kaynağı bulunamayan 220 bin Türk lirasından söz edecektik. Ortalık yerde gezen“Başkan Tahsin Erdem verecekti ama caydı” sözü biraz insafsızca gibi geliyor bana. Başkan “veremem” demişse iyi demiş kanımca, çünkü ben Hülya Koçyiğit’i dinleyecek kadar zevksiz insanların bu kentte yaşadığına inanmıyorum. Belki 60-70 yaş grubundan birileri çıkar da “ölmeden bir yüzünü göreyim şunun” diye gelir bakar ama genç kesim arasında böyle meraklılar bulamazsınız. Kaldı ki aslında kendini dinleyecek birilerini bulacağı için asıl Hülya hanımın üste para vermesi gerekir kanısındayım ben… Bir de şu var; Hülya Koçyiğit toplanacak olanlara ne anlatacak, hangi bilgi ve birikimini sunacak, yeterli sayıda insan gelmezse ki gelmez, o zaman ne olacak? Allah aşkına sorun Zonguldak’a; TRT’nin patronlarınca aldıkları talimat gereği TRT 2 kanalında arada sırada sohbet programları yaptırılan Hülya Koçyiğit’i kaç kişi izlemiş? Haaaa?

Yanlış anlaşılmasın, Hülya hanıma düşmen filan değiliz, işgüzarlığa karşıyız, iş bilmezliğe karşıyız…

Her neyse;

Böyle Zonguldak günleri, Sinema günleri, Festival günleri gibi vs. gibi günlerde ya adam gibi adam bulun getirin,  ya da hiç bu işe girmeyin.

Halk yemiyor!