“Ben verdim, ben verdim…”

“Bu yıl emekliler yılı, emeklimizi ezdirmedik…”

“Enflasyon da düşmeye başladı, emeklimizi düşünüyoruz…”

Bir ay bu martavalları dinleriz artık, bir aydır da 2500 masalları dinliyorduk; zannedersiniz ki emekliyi abad ettiler.

Verdiklerini ve vereceklerinden daha fazlasını önceden alıp sonra da müjde gibi yeniden önlerine attıkları emekli kesimi, 65 yaş üstünü beleş getirip götüren halk otobüslerinde artık konuşur dururlar… Ama bir sonuç alamazlar, konuşmaları züğürt tesellisi. Belediyenin açtığı bedava hela da olmasa altlarına işeyecek olan emekliye bir bardak çayı 15 liraya kakalayan kafe sahibi bazen onları helaya bile sokmuyor; “bir çay içiyorsun, oturup kalıyorsun, bir de helayı kokutuyorsun…” diyerek koltuklara konsomasyon uyguluyor; “her yarım saatte bir içecek…” diye dayatıyor, “paran yoksa gazla…”

Bir şey diyemiyoruz emeklimize…

Acıyoruz…

“Kendin ettin, kendin buldun” özdeyişi boğazımıza düğümleniyor, söyleyemiyoruz…

 FAKAT NE YAZIK Kİ,

SOKAK BOŞTU…

15 Temmuzlar geleneksel hale geldi; kortejler, yürüyüşler, mehter takımları, reyizin konuşmaları, kent meydanlarına kurulan reyonlara getirtilen bindirilmiş kıtalar…

Zonguldak’ta bu kıtalar maden işçileri, emniyet güçleri, devlet memurları vs. gibi çalışanlardan oluşuyor.

Peki halk?

Halk yok!

Halka rağmen kutlamalara halk rağbet etmiyor…

8 yıl önce gerçekten bir şeyler olmuştu, “hiç bir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu” cümlesini literatürümüze kazandıran Akepeli Ali İhsan Yavuz’u bu önemli günde anıyoruz ve 15 Temmuz kalkışmasının siyasi ayağını hala araştırmaya gerek görmeyenleri de yanaklarından öpüyoruz…

Adamların telefonlarından Fetö’nün uygulamaları çıkıyor; bir bakmışsın adam başkan, adam vekil, adam müdür…

Ve ellerini ovuşturup “kandırıldık” diyen bir yalaka takımı…

Ne diyor o unutulmaz şarkısında Cem Karaca; “Bütün halk birlik olmazsa kavga haklı olmuyor…”

Evet, halka rağmen kutlama da olmuyor!

Ve Cem’den sonra aklımıza Ajda’nın o unutulmaz şarkısı takılıyor; “Fakat ne yazık ki sokak boştu…”