“Zonguldak’tan Hülya Koçyiğit geçti” diye başlayan bir yazı yazmak isterdik ama ne yazık ki yazamıyoruz, çünkü geçemedi…
Gerçekten de öyle oldu,
İtile kakıla getirilen izleyiciler valilik binası önünde dizilmiş 4 veya 5 sıra sandalyeyi ancak doldurabildiler, gelenlerin daha önce sunulan müzik programını daha çok beğendiklerine de eminim, “serin havada oturup film de izleriz hiç olmazsa” düşüncesiyle gelenlerin de programa pek bayıldıklarını söyleyemem…
Gerçekleri yazıyoruz diye kimse kızmasın, durum böyle işte…
Bu türden etkinliklerin olmazsa olmazı gençlerdir, gençlik olmadan etkinlik olmaz, gençliğe hitap etmeyen Hülyalı etkinlik ise hiç olmaz!.. Olursa böyle olur; dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı…
Hülyanım para aldı mı almadı mı bilmiyoruz ama menajerinin“220 bin gaymeden aşağı olmasss” demesiyle ortaya çıkan eleştiri yağmuru o akşam üzeri orada çok kişinin başını gözünü ıslatmıştır. Aslında üste para verilmesi gerekenin cebinden para çıkması gereken olmadığı da çok iyi anlaşılmıştır, öyle ya; ne verdi Hülya Koçyiğit bu halka, teker teker yanaklarından mı öptü?
Evet;
Biz bu konuyu geçtiğimiz yazımızda da ele aldık, eleştirilerimizi sıraladık…
Çok değerli bir okuyucumuz da yazımıza bir yorum göndererek özetle “peki gelen Edip olsaydı aynı şeyleri de yazacak mıydınız?” şeklinde bir soru yöneltmiş…
Edip Akbayram çağırılsaydı hangi şartlarla gelirdi, para mara ister miydi bilemiyorum, o nedenle bu soruya yanıt veremiyorum ama değerli yorumcu şunu bilsin ki ben 70’li yıllardaki fakülte hayatımda Hülya’yı, Fatma’yı, Türkan’ı sevemediğim gibi; Edip’i de sevemediiim, Selda’yı da…
Biz Timur Selçuk, Alpay, Sezen Aksu, Nilüfer, Atilla Atasoy, Coşkun Demir vs.leri gibilerinden romantik takılırdık!
: )))))))))))