Bizim Zonguldak’ın kaderi bu; yıllardan beri laf salatasından başka bir şey üretmeyen politikacıların peşinde koşmaktan yorulmamışız, akılsız ve beyinsiz bir güruhu sözüm ona politika için yetiştirmişiz. Yıllardan beri süre gelen bir “işçi alacağız” söylemlerinin hala palavra olduğunu anlamayan Zonguldak halkı hala bu palavraları sıkan özellikle Akepeli isimlerin peşinden koşmayı maharet sanıyor. Cebinde beş parası olmayan, işeyecek beleş hela olmasa altlarına kaçıracak olan emekli grubu içinde hala “akepe…akepe” diye yatıp kalkanlara ne demeli? Aklın nerede be birader? Bir de muhalefeti şikayet ediyorlar iktidara. Kimi kime şikayet ediyorsun koçum; ananı seven kadı!..

Akepeli isimleri halkın bazı beklentilerini tatmin edici olası yatarım alanlarının başında görüyoruz; “şöyle yapılacak, böyle edilecek, lavuar alanıymış, dere ıslahıymış, vadiymiş madiymiş, köprüymüş…” Be birader yıllardır elini tutan mı var? Yapsaydın!..

Dedik ya; laf çok ama iş yok…

Bol bol salata, laf salatası…

Efendim belediye başkanlığı seçimini alsalarmış, Kardemir’in kömürünü kaldıracaklarmış, tren yolunu da kent merkezli birgüzergah olmaktan çıkaracaklarmış… Başkanlığı verdin ama hala hükümetsin, yapsana!

Olmaz;

Önce konuşmalı, bol bol muhalefete giydirmeli;

Belki inanan bir iki gerzek çıkar, di mi ama?

İşte böyle diye diye Akepe halkın gözünden düşüyor, halk bu partiye olan güvenini yitiriyor, Akepe bitiyor.

KISA KISA

Bundan 9-10 ay önce Ekim ayında İsrail’de müzik dinleyip dans eden liselilerin arasına paramotorlarla dalıp 200 küsurunu silahla tarayan, bir o kadarını da kaçıran ve sonra da büyük bir zafer kazanmış gibi habercilerin önünde örgüt üyeleriyle şükür namazı kılan Hamas lideri Tahran’da öldürüldü. Daha önce de çocukları, torunları vs. saldırılarda ölmüşlerdi. O lideri “gel buraya oralar emniyetli değil” diye Filistin’den Tahran’a çağıran da İran yönetimi…

X     X        X

İsrail kırk bine yakın insanı Filistin topraklarında öldürdü, bunların çoğunluğu kadın ve çocuk, bunun adı da katliam. İnsanın tüyleri ürperiyor kadın ve çocuk ölümleri karşısında, vahşilik işte buna denir ama bitmeyen 300 günlük savaşı anlatırken, İsrail’in tarla gibi sürdüğü ve yerle bir ettiği Filistin topraklarını gördüğü halde, Hamas’ın  veya Hizbullah’ın fırlattığı bir iki maytap gibi füzeyi, bir iki ateş açmayı, bir iki sinek vızıltısı gibi saldırıyı “İsrail’e büyük darbe”şeklinde veya “İsrail güçleri yakında bu savaşı kaybeder” gibilerden izleyicilerine ve okurlarına aktaran ve kendilerince örgütlere gaz veren basına ne demeli? İtidal önereceklerine savaş şakşakçılığı yapan böyle basının bu katliamlarda hiç mi suçu yok?

X       X       X

DEDE SIKINTISI

Zonguldak’ta bir alevi cemaati var. Bu cemaat yıllardan beri ihmal edilmiş bir cemaat. Sahip çıkanı yok, seslerini duyuranı yok. Öyle ki Ereğli’de bile iki adet cemevivarken Zonguldak’ta bir tane bile yok… “Neden?” diye soran da yok. Bu konu Zonguldak Belediye meclisinde kaç kere gündeme geldi merak ediyorum. Her türlü sıkıntı içinde bizim Zonguldaklı Alevi kardeşlerimiz. Yanlış anlamayın, geçim sıkıntısı değil, sosyal açıdan sıkıntı. Bu sıkıntılarından biri de “Dede” sıkıntısı. Dedelik Alevi inancında saygın bir mertebe, öyle kolay kolay da dede olunmuyor. Belirli aşamalardan geçiliyor,  sonra icazet alınıyor, vs. vs. vs. benim bildiğim kadarı ile böyle. Eksiğim varsa tamamlasınlar. İşte biz bu dede sıkıntısını dile getirip (ki Alevi arkadaşlarımızın tümü bu sıkıntıyı kabul ediyor) haberini yaptık; “vay sen misin yazan” gibi bir söylemlerle karşılaştık. Yalan mı yazdık? Palavra mı attık? Kaldı ki bu tür eleştiri yapanlar da Alevi derneklerinde hiçbir görevi olmayan kişiler. Sana ne be kardeşim? Sana ne? Bunların içinde bu yazının başlığını görüp eleştiriye kalkanlar da var. “yazıyı okudun mu?” diye soruyoruz, “hayır” yanıtını alınca daha da şaşırıyoruz. Yazıyı okumadan eleştiri yapmayı da bunlarda görüyoruz. Bu tür davranış biçimi inandıkları felsefenin neresinde var? Bir de canımız ciğerimiz bir arkadaşımız çıktı; “Sermet sıkıntı yazmışsın ama ben varım, ben dedeyim” dedi; ona da sorduk “yazıyı okudun mu?” diye o da aynı şekilde yanıtladı, “yok okumadım, birisi söyledi…” Güler misin, ağar mısın? Benim gibi “keşke Türkiye’nin tümü alevi olsa, daha çağdaş olunurdu” diyen biri için böyle söylemler haksız ve yersiz boş söylemler. Şimdiiiii; ben ne diyeyim bunlara, gidip dede olup da bir açığı mı kapatayım?