Ne yazık ki böyle…
Zonguldak’ta yağma başladı; talan var! Ancak bu yağma ve talan bu kez tersine…
Yani yağmalayan fakir fukara, aç susuz sefil takımı değil; parası pulu atı katı yatı olan zengin tüccar takımı!
İnanmayan gitsin şu ucuzcu tüccara, süper ya da hiper marketlere bir baksın, gidin bakın kardeşim; raflardaki etiketler her gün olmasa da iki üç günde bir değişiyor… Bazen öylesine yoğun bir değiştirme furyası ya da akışı oluyor ki, ne derseniz deyin, tezgâhtar kızlar etiket değiştirmeyi unutuyorlar, kasada al sana müşteri- kasiyer kavgası…
Ve canları istediğinde istedikleri kadar zam.
Benim başıma geldi, tanesi 4 liradan 5 tane kalem tepeliği aldım, ertesi günü 5 tane daha alacağım, bir baktım 5 lira olmuş…
Evet; şimdi diyeceksiniz ki “1 liradan bir şey olmaz”, olur kardeşim, onun adı 1 liralık zam değil, onun adı 4 liradan 5 liraya çıkınca yüzde 25 zam… Büyük para!..
Ve bunun da adı yağma,
Bunun adı talan!
Zenginin fakiri yağmalaması…
Vergisi de yok,
Ooooh ne rahat, millete kazık atmakla geçen bu hayat!..
İnsanın ağrına giden ise devletin buna göz yumması, en azından Zonguldak’ta böyle; devletin ilgili kurumları bu esnaf ve tüccara bir şey demiyor, sesini çıkaramıyor, raftaki mala nasıl zam geliyormuş, hesabını soramıyor. Bu durumlara sesini çıkarana da “vay Fetöcü, vay PKK’li” suçlaması yapıyor.
Hakkınızı bile arayamıyorsunuz!..
Cumhurbaşkanı istediği kadar “suni fiyat artışları var, keyfi zam yapıyorlar, enflasyon bu nedenle yükseliyor, bunu önleyeceğiz” desin dursun, kendisine bağlı yürütme organları sözlerini ciddiye almıyorlar, görevlerini yerine getirmiyorlar, makamda yatıyorlar, koltukta uyuyorlar…
Öyle kıytırıktan “yapıyoruz, ediyoruz, denetliyoruz” yoook, ben yani halk sonuçlarını görmedikten sonra senin denetimin adı “palavradan denetimdir”
Yoksa korkuyor musun, ya Akepeli birini denetleyip de seni şikâyet ederse Ankaralara diye, haaa?
Yaaaa; işte beleeee…
TEDAVÜLDEN KALKAN PARTİLER VE KILIÇDAROĞLU
Genel seçimler yapıldı bitti, ak göz karagöz belli oldu, bazı partiler de tedavümlden kalkmaya hazır bir görünüme büründüler…
Örneğin;
İYİ Parti; bütün milletin ümidini kırdı, genel başkanı Akşener ciddi bir masayı kaprislerine alet etti, bir oturdu bir kalktı, milleti de hop oturttu hop kaldırdı ve bunun karşılığını da seçimde aldı: Oy oranı düştü, vekil sayısı azaldı, saygınlığı törpülendi…
Gelecek senenin ilk aylarında göreceğiz, yerel seçimlerde ittifak yapmazsa piyasada silinecek…
İddia ediyorum; ittifak yoksa İYİ Parti de yok!..
DEVA ve Gelecek Partisi; Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu… CHP Genel Başkanını bir şekilde etkileyip kendileriyle ittifak yaptırdılar, meclise de vekil soktular, kendileri de vekil oldu, tüm ülkenin tanıdığı İslamcı genel başkanlar bunlar, görüp görecekleri rahmet de bu kadar, bunlar da ilk seçimde yoklar, ister genel seçim olsun, ister yerel seçim…
CHP’nin bir enayilik daha yapıp bunlarla yeniden ittifak kurmadığı sürece tabii…
Saadet ve Yeniden Refah Partisi; Temel Karamollaoğlu ve Fatih Erbakan… İkisi de gerici, ikisi de çağdışı, ikisinin de referansları Türk toplumuna uygun değil; birini siyasete Kılıçdaroğlu kazandırdı, birini Erdoğan, haybeye vekil oldular, onların da ömürleri ittifaklarda oldukları süreçte var, olmadıkları süreçte dam üstünde saksağanlar…
BBP ve Mustafa Destici; en gariban parti başkanı, daha başka türlü de niteleyeceğim ama dava ederler mava ederler ceza yeriz… Vekil bile olamadı… Kimileri “Erdoğan ona önemli bir görev verecekti” dediler ama o da olmadı… Cumhur ittifakını destekledi, iyot gibi açığa çıktı, yakında rafa kalkar…
Zafer Partisi ve Ümit Özdağ; enteresan bir kişilik yapısı var, enteresan fikirleri var, özellikle sığınmacılar konusundaki sert tutumlarıyla göze çarpıyor ve beğeniliyor, Sinan Oğan’ı topluma kazandırdı, o da Erdoğan’ı kazandırdı, Her ne kadar Oğan sanki kendisine “bir köşeye çekil otur aşağı” denmişçesine sesi soluğu çıkmıyorsa da, burası Türkiye, ne olacağı belli olmaz, Ümit Özdağ’ın da gelecekte ne yapacağı belli olmaz, ancak Kılıçdaroğlu ilie gizli kapaklı antlaşmalar yapması kendisine puan kaybettirdi, güvenenlerini ve beğenenlerini bir noktada küstürdü…
Memleket Partisi ve Muharrem İnce; önceleri iyi konuşuyordu, iyi giydiriyordu, millet de kendisini bu yüzden beğeniyordu, ancak her dönemde aday gösterilmeyi isteyince CHP ile ipler koptu, başka parti kurdu, üstüne üstlük açıklamaları ve söylemleriyle eski partisi CÇHP’ye darbe vurmaya da başlayınca hayatı da kaydı şaftı da kaydı, unutuldu gitti, ağzından iki çift laf almak için bile arkasından koşan basın mensubu yok, çünkü adı tutarsıza çıkmış bir kere, güle güle güzel yolcu..
Eveeet;
Toplumun tanıdığı bir zamanların isimlerinin son durumları böyle… Arkalarında toplum desteği yok, böyle olunca da halk için bir kavga başlatamıyorlar çünkü Cem Karaca’nın ünlü “kavga” şarkısındaki gibi “Bütün halk birlik olmazsa kavga haklı olmuyor”. Desteksiz halkın önüne çıkanlar işte böyle yok oluyor…
Şimdi diyeceksiniz ki; “Allah’a inandığı kadar son seçimi kazanacağına da o kadar inanan ama şeytana uyup kendi başına ve kimseciklere haber vermeden film çevirmeye kalkışan Kılıçdaroğlu n’olcak?”
Şöyle olacak;
Ya onurlu bir biçimde emaneti teslim edip görevi ehline verecek;
Ya da onursuz bir şekilde çekip gidecek…
Arkasından tef çaldıracak!