Bir bayram daha geçti gitti, kalan ömürler boyu unutulmayacak bayramlardan da biriydi bu bayram… Milet parasız pulsuz, emekliler aylıklarını alamadan, kimse kurban kesmeden, kurban etlerine umut bağlamış gariban takımı yine açlığa mahkum kalaraktan bir bayram geçirdik.

Kapı kapı gezen bayram çocukları bile harçlık alamadılar, nasıl alsınlar ki, bir lira versen olmaz, zaten beğenmezler; beşer onar dağıtsan darbeyi sen yersin…

Parası olanlar için ki çok küçük bir azınlık bunlar, tatil yerleri ve konaklama yapılan oteller pansiyonlar için verimli bir haftaydı, yeme içme sektörü de altın günlerini yaşadılar, kazıkların en yağlısını bayramcılara sapladılar…

Bir kısmımız da köylere gitti, ana baba, akraba, eş dost eli öpmeye; eller sadece öpülmeye yaradı ama o ellere bırakılacak bir kutu şekerleme, çikolata veya bayram tatlısı cinsinden hiç bir şey alamadılar ziyaretçiler, 250 gramlık çikolatanın 1500-2000 liradan başladığı, bir kilo baklavanın 800-1000 lira arası olduğu düşünülürse, yüzlerin kızarması utançtandı sevinçten değil…

Zonguldak’ta çocuklara da pek yaramadı bu bayram;  oyun salonları, lunaparklar ateş pahasıydı, belki tek çocuklu aileler çocuklarına bayramı bir parça yaşatabildiler ama birkaç çocuğu olanlar için yaşanılan sadece bir kâbustu… Bu arada; Kozlu’daki lunaparkın en gözde konukları ikinci makas sosyetesiydi : ))))). Helal olsun!

Kasaplar parayla kıyma çektiler, bedava çekenler de vardı ama kıyma makinalarının önünde eski kuyruklar yoktu, nedenini anlamışsınızdır…

Tatil yörelerinde yerleşik akrabalar sizi eskisi gibi arayıp halinizi hatırınızı pek soramadılar, hepsinin içlerinde “ya gelirlerse…” korkusu vardı. Evet… Ya gelirlerse? Nasıl ağırlarlardı konukları? Senin gözün kör olsun parasızlık!

Zonguldak’a bayramlaşmaya gelenler Fevkani Köprüsüz bir kenti görmenin üzüntüsünü gerçekten yaşadılar, üzüldüler, için için ağladılar, gözyaşlarını içlerine akıttılar, köprüyü yıkanların ve yıkılmasına alet olanların ceddine rahmet(!) okudular…

Taksici esnafı pek para kazanamadı ama dolmuşçular kısa mesafelerde yüksek tarifenin zevkini çıkardılar, duraklarda küfürlü konuşma alışkanlıklarını pervasızca sürdürdüler, yanlarından gelip geçen kadından kızdan bile utanmadılar, vatandaşlar bunun suçunu bunları uyarmayan şoför meslek odalarına yükledi…

Kenti örümcek ağı gibi saran kafeler da bayramın tadını çıkaranlar arasındaydılar. Çay 35-40 liradan, kahve 105-110 liradan kapış kapış gitti. Bayrama özel tarife(!) uygulayanlar da gözden kaçmadı, nasılsa bunların denetleyen devlet daireleri ve zabıta böyle işlerle uğraşmıyorlardı, zaten günlerden de bayramdı…

Ama tüm bunların içinde bayramın gerçek tadını çıkaran, iyi para kazanan, vergi mergi öyle şeylerle de uğraşmayan esnaf, umumi wc işleten esnaftı… Bir “çiş” 7 buçuk liraydı, gerçekten de iyi paraydı… Hani derler ya “taş attın da kolun mu yoruldu?” diye; vatandaşın işerken kolu molu yorulmadı ama orasına kramp girdi!..

Eveeeeet; yok böyle bir bayram, daha anlatacak çok şey var ama peyderpey anlatacağız, peyderpey saftorik vatandaşları aydınlatacağız…

YOK BÖYLE BİR BAYRAMLAŞMA

Her zamanki gibi, bayramlaşmanın en zevklisi Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti (ZGC) merkezinde yapılan bayramlaşmaydı.

Yerel basının neredeyse tüm temsilcileri, ilçeler ve beldeler de dahil gelmişti, sarılıp kucaklaştılar,  sohbetlerin en kralıyla karışık neşeli anlar yaşandı, her zamanki gibi gelenler için sürprizler de vardı. ZGC başkanı Derya Akbıyık tüm konuklar için güzel bir bayram sofrası hazırlamıştı, tatlıların ve her türlü meşrubatın da dahil olduğu sofrada basın mensubu konukların çocukları ve eşleri de yer almaktan mutlu göründüler.

Programa katılanlar haklı olarak “yok böyle bir bayramlaşma” dediler…