Yıllardan beri bu memleketten doğru dürüst bir adam çıkmıyor, çıkanlar bir elin parmakları gibi az… Öngörüsüz, beceriksiz, laf salatasını çok seven ve sözde politikacı geçinen çıkarcı kişilere kalmışız.

Türkiye’de de böyle, Zonguldak’ta da böyle…

“Saldım çayıra, mevlam kayıra” örneğinde olduğu gibi doğurtup doğurtup sokağa salıyoruz, takibatını biz de yapmıyoruz, yaradan da. Ondan sonra da yandım Allah makamından feryat figan; “açız, geçinemiyoruz, sefil olduk, rezil olduk…” vs. vs. vs…

Aylardır kendi yarattığı sefilliği perdelemek isteyen Akepe hükümetinin yarattığı Filistin eylemleri bize kakalanıyor, Arap ülkeleri bile ırkdaşları ve aynı dili konuştukları Filistinlileri görmezden gelirken biz kraldan fazla kralcı olduk. Tamam İsrail’in yaptığı kadın ve çocuk katliamı bir vahşet, dünyanın buna seyirci kalması da ayrı bir kepazelik ama biz miyiz tek cengaver?

Türkiye Türkiye olalı böylesine beceriksiz bir hükümet tarafından yönetilmedi.

Maliye bakanı Mr. Şimşek’in açıklamalarına bakıyoruz; en basit ekonomi eğitimi almış biri bile bu açıklamalara geriden gülüyor, bakansa talimat almış gibi konuşuyor, hala enflasyon düşünce pahalılığın da düşeceğini savunuyor, ne alaka?

Merkez bankası Başkanı toplantı yapıyor, almış basını da karşısına ama basının sorduğu sorulara yanıt veremiyor. Gazeteciler “TÜİK verilerine inanıyor musunuz?” diye soruyor o “tüm dünya aynı TÜİK gibi hesaplama yapıyor” diye yanıtlıyor. Gel de gülme…

Ormanlık alanlar yerleşime açılıyor,

Köpek, kedi katliamları gündeme geliyor,

“Tasarruf tedbirleri”  martaval oldu, zaten “itibardan tasarruf” olmazmış…

Sosyal medyaya düşman oldu bu hükümet, nedeni de belli, eleştirilere gelemiyor, kapatıyor!

Sıralarsak liste uzar…

Zonguldak’a gelelim;

Canım Fevkani göz göre göre gitti,  ne kazandık? Hiç! Sadece bir kaç binanın önü açıldı, değerleri kat kat arttı… Trafik de allak bullak. Milet “üst geçit, viyadük”diye havalara zıplar, biz olanı yıkarız, yıkana da hala öyle bakarız…

Alan “liman kıyısındaki gezi yoluna iki mescit açılacak” demişti de inanmamıştık, “biraz ilerde genelde boş duran bir cami var” demiştik, Alan gitti ama gelen uygulamayı sürdürüyormuş. Camiye mescide karşı değiliz ama o kent içinde nadir bulunan yere bayanların el sanatlarını sergileyip satabilecekleri veya benzeri bir yer düşünülseydi daha rantabl olmaz mıydı? Kaldı ki açılacak olan mescit rağbet de görmeyecek şimdiden söylüyoruz. Bu belediye bu işten geri de dönemez, bu işler hassas konular, çekinirler, cesaret meselesi bu işler, adamı dişler… Nasıl ki ülkede ilk olarak bir plajda haftada iki gün kadınlar günü icat edip turizmin de içine edip bu kararı kaldıracak adam bulamadıysak, bunu düzeltecek adamı da yılarca bulamayız, yazının başında da dedik ya “biz adam çıkaramıyoruz…”

Zonguldak’ın simgeleri değişiyor, saçma sapan gravürler, çizimler bu ilin temsili simgesi olarak lanse ediliyor; plastikten yapılmış heykeller kimseye sorulmadan kentin ana noktalarına dikiliyor, bir de bunları rengarenk boyuyorlar, yeni yeni ucubelerimiz oluyor; halk eğitim merkezlerinin ne işe yaradığı belli değil, “palavradan kurs açıp yalan kayıt yapıp ilgisi olmayan isimlere para ödeniyor” söylentileri var, yazılıp çiziliyor ama açıklama yok; yaz aylarında susuzluk çeken köyler var, bu arada özel idarenin kendilerine yaptığı yeni bina hayırlı uğurlu olsun…

Zonguldak’ta tam bir denetimsizlik rezilliği yaşanıyor, canı sıkılan istediği malı ve hizmeti istediği fiyattan pazarlıyor, tarifelere uyan yok, çünkü denetim yok, adam “ben de çay 10 lira 15 lira” diyor, “tarife 7 buçuk sende niye böyle?” diye soruyorsunuz “ben kafeyim” diye yanıtlıyor, “hani nerede erkek ve bayan tuvaletlerin?” diye sorunca da “sana ne, belediye karışmıyor, valilik karışmıyor sen kim oluyorsun”?” şeklindeağzınızın payını alıyorsunuz…Bir tabak çorbayı 180 liraya satan var, ister inanın ister inanmayın…

Daha bunlar gibi neler neler…

Bunların üstesinden gelecek bir adam bulamıyoruz, çıkaramıyoruz…

Tüm ülkenin güvendiği, beğendiği, takdir ettiği bir Deniz Yavuzyılmaz çıkarmışız, onu da çekemeyenleri ortalık yere salmışız!

Yalan mı?

TEHLİKELİ DÜŞÜNCELER

TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, TikTok’un kapatılması ile ilgili konuşarak, “Bani Hatay’da Ankara’da Adana’da Mersin’de İstanbul’da sokakta gören insanlar bana, ‘Sayın vekilim TikTok’u kapatırsan cennetin kapılarını aralarsın’ diyorlar” dedi.

Bu nasıl bir kafa, bu nasıl bir düşünce ve bu nasıl bir inanış biçimi?

Dijital mecralar kimin elinde?

Cennete giden yol Tik Toku kapatmaktan mı geçiyor?

Yarın bir gün birileri buna “kadınlara oy kullandırtma cennete giden yolu arala” dese ne olacak?

Bu tiplerin referansları din ve dinsel olgular mı?

Böyle düşünce tarzları tehlikeli değil mi?

ZIRVALAR

Eski Ankara Belediye başkanı Gökçek Ebrar ve Vargas için bir paylaşım yapmış ve söz konusu paylaşımında "Eğer bu iki LGBT'linin Türk Milli Takımı ile zerre alakası var ise o veleybol takımı milli olamaz. Yanlış mı tweetalemi?" ifadelerini kullanmış.

Kısa sürede gündem yaratan paylaşımın ardından Gökçek'e tepkiler ise gecikmedi. Bazı yobaz sosyal medya kullanıcıları Gökçek'i desteklerken, çoğunluk ise söz konusu paylaşıma adeta isyan etti.

Kullanıcılar, Gökçek'in 'voleybol' yerine 'veleybol' demesini de diline doladı.